Türkiye abeslikler ve gariplikler ülkesi
Önceki akşam televizyonları başında dünyadaki tüm çiçeklerden daha güzel Solin ve Mirhat’ı izleyen herkesin yüreği parçalandı.
Biri epilepsi, diğeri lösemi hastası iki çocuğun anne özlemi ve hasreti dayanılır gibi değildi.
Neyse ki, mahkeme KCK tutuklusu Hanım Onur’u tahliye ederek, bu iki yavrunun feryadını, bizim de yürek sızımızı dindirdi.
Fakat o da ne?
Hanım Onur’un çocuklarıyla hasret giderdiği ilk gece evi polis basmış. Polis, binada ateş ediliyor diye gelmiş, ancak yalnızca Hanım Onur’un evinde silah aramış. Polisler gelince çocukları Solin ve Mirhat'ı sakladığını ifade eden Onur, Solin'in çok korktuğunu söylüyor.
Böyle bir durumun vicdanlı ve mantıklı bir izahı olabilir mi?
Kim, hangi amaçla ve de hangi hakla bu ülkenin vatandaşlarına bu eziyeti reva görüyor?
AİHM, korumaların, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "işkence ve kötü muamele yasağını" düzenleyen 3. maddesi uyarınca suçlu olduğuna hükmetti.
AİHM kararına göre, olayla ilgili etkili soruşturma da yapılmadı. Türkiye, Yılmaz'a 12 bin Euro manevi tazminat ödeyecek.
***
Kararda, "Yılmaz'ın kendisine karşı zor kullanmayı gerektirecek hiçbir harekette bulunmadığı, buna rağmen hastane raporunun da gösterdiği üzere Yılmaz'a şiddet kullanıldığı" ifadeleri yer alıyor.
AİHM, "Başbakanın korumalarının Yılmaz'a normal bir gözaltı işleminin çok ötesinde aşırı şiddetli davrandıklarını" açıklıyor ve AİHS'in 3. maddesinin ihlal edildiğine karar veriyor.
AİHM ayrıca mahkemelerin bu gibi işkence ve kötü muamele şikayetlerine acilen yanıt vermesinin, toplumda hukuka olan güvenin tesisi ve cezasızlığın önlenmesi bakımından önemli olduğunu vurguluyor.
Türkiye'nin "korumaların kimliğini belirlememesine" de dikkat çekilen kararda, olay hakkında Türkiye'den "tatmin edici yanıt gelmediği" belirtildi.
Bu arada, Başbakan’ın korumalarının Yılmaz hakkında, “Başbakanı aşağıladığı” gerekçesiyle açtığı dava da halen sürüyor.
***
Deniz Baykal, grup toplantısında partililere hitabediyor.
Sıfatı ne?
Eski genel başkan!
“CHP hem ulusalcı hem yenilikçidir. Birbirimizi yaftalamayalım, birbirimize mecburuz” demiş.
Hem ulusalcı hem yenilikçi safsatasını tartışmaya bile değmez.
Ancak bu “Birbirimize mecburuz” lafına takıldım.
Acaba bu mecburiyet ülkenin ve bizlerin hatırına mı, yoksa CHP çatısı altında vekillik saltanatına devam etme hatırına mı?
***
Önceki günlerde modacı Dilek Hanif vardı bir televizyon kanalında, kariyerinden ve uluslararası organizasyonlarda gösterdiği başarılardan söz ediliyordu. Dünyaca ünlü bazı yıldızların, kendisinin kerasyonundan giyinmesini kariyerinde geldiği yeri göstermek açısından örnek veriyordu.
Hemen ertesi gün, Hanif’in THY için hazırladığı kreasyon yansıdı gazete sütunlarına. Son derece kaba-saba, estetikten yoksun, uzun etekli garip giysileri görünce çok şaşırdım.
Uluslararası modacının tasarımı bu mu yani dedim kendi kendime.
Dilek Hanif, bu garip giysiler için haklı eleştirilerin odağı haline geldi ve galiba kariyeri de biraz çizildi.
Zira, iktidara yaranmak uğruna ortaya koyduğu ilkel tasarımlar için pek fazla bir kariyere ihtiyacı da yok zaten.
***
Devletin vatandaşı ezdiği, hırpaladığı, adeta üzerinde tepindiği, muhalefetin çağdışı kaldığı bir ülkede hangi kurum doğru dürüst ki modacınız olsun değil mi?