Pozitif Yaşam Derneğinin yürüttüğü ''HIV ile Yaşayan Kişilerin Hakları İçin Farkındalık ve Savunuculuk Projesi'' kapsamında gerçekleştirilen ''Stigma (Damgalama) İndex Araştırması'' sonuçlarına göre, HIV taşıyıcılarının en fazla karşılaştıkları ayrımcılık biçiminin ''hakkında dedikodu yapılması'' olduğu tespit edildi.
Pozitif Yaşam Derneğinin araştırması, Türkiye'de HIV ile yaşayan kişilerin sağlık alanında ve sosyal yaşamda karşılaştıkları sorunlara ve bunlara yönelik çözüm önerilerine ışık tutuyor. 33 ülkenin katıldığı ve uluslararası platformda HIV/AIDS nedeniyle bireylerin uğradıkları damgalama ve ayrımcılığı ölçmeye yarayan ''Stigma Index Araştırması'', Türkiye'de 11 ilde gerçekleştirildi.
Anketlerin uygulanmasının her aşamasında HIV pozitif kişiler görev aldı. Araştırmaya, toplam 100 kişi katıldı. Araştırmada HIV pozitiflerin, hangi cinsiyet, yaş, eğitim ya da gelir grubuna dahil olursa olsun en fazla karşılaştıkları damgalama ve ayrımcılık biçimi ''hakkında dedikodu yapılması'' olarak ortaya çıktı. İkinci sırada ise ''sözlü incitilme, hakaret ve tehdide maruz kalma'' geldi. Erkekler ise kadınlara göre daha fazla sözel ayrımcılığa maruz kalıyor.
HIV nedeniyle iş, sağlık ve eğitim hizmetlerine erişimde yaşanan sorunlar arasında öncelikle gelir kaynağını kaybetme, sonrasında ise sağlık kurumu tarafından reddedilme geliyor. Sağlık alanındaki hizmetlere erişimle ilgili tespitleri de içeren araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 52'si bilgileri dışında teste tabi tutulduğunu, yüzde 77'si ise hiç danışmanlık almadığını belirtti.
Dernek, 30 enfeksiyon hastalıkları uzmanıyla ''HIV Tedavi ve Takibinde Karşılaşılan Sorunlar'' başlıklı başka bir çalışmaya daha imza attı.
Doktorlar da HIV pozitiflerle aynı sorunlara işaret ediyor. Türkiye'de HIV/AIDS ile ilgili toplumsal yargılar ve gönüllü test ve danışmanlık merkezlerinin yetersizliği, HIV pozitiflerin erken teşhis edilememesine ve dolayısıyla etkin tedavi olanaklarından yararlanamamasına sebep oluyor. Ayrıca, HIV tedavisiyle ilgili testlerin zamanında yapılamamasına yol açan yapısal yetersizlikler de tedaviyi aksatan faktörler arasında yer alıyor.
Tedavinin daha etkin yürütülebilmesi için sosyal hizmet uzmanlarının ve psikoloji/psikiyatri servislerinin enfeksiyon servisleri ile iş birliği içerisinde çalışmasının önemini vurgulayan uzman doktorlar, sosyal güvencesi olmayan hastalarının tedavilerine zamanında başlayamadıklarını ya da başlanan tedavinin yarıda bırakılmak zorunda kaldığını belirtiyor.
Pozitif Yaşam Derneği İletişim Sorumlusu Çiğdem Şimşek, araştırma sonuçlarına ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, HIV/AIDS ile ilgili toplumsal ön yargılardan kaynaklanan damgalama ve ayrımcılığın hem sağlık hizmetlerine ulaşımlarının hem de iş ve sosyal hayatlarını etkin bir biçimde sürdürmelerinin önünde engel oluşturduğunu belirtti.
Toplumun HIV pozitiflere yönelik olumsuz algılarının temelinde HIV'in sosyal yaşamı paylaşmakla bulaşabileceğine dair yanlış bilgiler ve ''ahlaksız davranışlarla'' ilgili olduğu şeklinde ön yargıların yer aldığını, bu sonuçların Türkiye'de HIV/AIDS ile ilgili bilgi düzeyinin halen istenilen seviyede olmadığını gösterdiğini ifade eden Şimşek, şunları kaydetti:
''HIV pozitiflerin yaşadıkları ayrımcılık ve insan hakkı ihlalleri, zamanında tedavi almaya başlamalarını ve hatta HIV dışında başka sebeplerle de sağlık kurumlarına başvurmalarını güçleştiriyor. Araştırmalara göre, HIV pozitiflerin yaşadıkları hak ihlallerinin en fazla gerçekleştiği yerlerin başında sağlık kurumları geliyor. Sağlık kurumlarında tıbbi verilerin gizli tutulması ilkesinin büyük oranda çiğnendiği, her 100 kişiden 44'ünün HIV pozitif durumunun bilgisi ve onayı dışında üçüncü şahıslarla paylaşıldığı görülüyor. Ayrıca her 100 kişiden 20'sinin bir sağlık kuruluşu tarafından HIV pozitif statüsü sebebiyle reddedildiği tespit ediliyor. Diğer ülkelerde yapılan araştırmalarla karşılaştırıldığında bu oranların Türkiye'de çok daha yüksek çıkması, sağlık kurumlarında da bilgi ve etik yaklaşım konusunda eksiklikler olduğuna işaret ediyor. İncelenen ülkelerin yasalarında, HIV pozitif kişilerin tıbbi verilerinin ve özel yaşamlarının korunmasına yönelik yasal düzenlemeler olduğu dikkati çekiyor.''
Şimşek, Türkiye'de yaşayan HIV pozitif bireylerin insan haklarının güvence altına alınması ve ihtiyaç duyulan yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerektiğini de vurguladı.
Pozitif Yaşam Derneğinin araştırması, Türkiye'de HIV ile yaşayan kişilerin sağlık alanında ve sosyal yaşamda karşılaştıkları sorunlara ve bunlara yönelik çözüm önerilerine ışık tutuyor. 33 ülkenin katıldığı ve uluslararası platformda HIV/AIDS nedeniyle bireylerin uğradıkları damgalama ve ayrımcılığı ölçmeye yarayan ''Stigma Index Araştırması'', Türkiye'de 11 ilde gerçekleştirildi.
Anketlerin uygulanmasının her aşamasında HIV pozitif kişiler görev aldı. Araştırmaya, toplam 100 kişi katıldı. Araştırmada HIV pozitiflerin, hangi cinsiyet, yaş, eğitim ya da gelir grubuna dahil olursa olsun en fazla karşılaştıkları damgalama ve ayrımcılık biçimi ''hakkında dedikodu yapılması'' olarak ortaya çıktı. İkinci sırada ise ''sözlü incitilme, hakaret ve tehdide maruz kalma'' geldi. Erkekler ise kadınlara göre daha fazla sözel ayrımcılığa maruz kalıyor.
HIV nedeniyle iş, sağlık ve eğitim hizmetlerine erişimde yaşanan sorunlar arasında öncelikle gelir kaynağını kaybetme, sonrasında ise sağlık kurumu tarafından reddedilme geliyor. Sağlık alanındaki hizmetlere erişimle ilgili tespitleri de içeren araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 52'si bilgileri dışında teste tabi tutulduğunu, yüzde 77'si ise hiç danışmanlık almadığını belirtti.
Dernek, 30 enfeksiyon hastalıkları uzmanıyla ''HIV Tedavi ve Takibinde Karşılaşılan Sorunlar'' başlıklı başka bir çalışmaya daha imza attı.
Doktorlar da HIV pozitiflerle aynı sorunlara işaret ediyor. Türkiye'de HIV/AIDS ile ilgili toplumsal yargılar ve gönüllü test ve danışmanlık merkezlerinin yetersizliği, HIV pozitiflerin erken teşhis edilememesine ve dolayısıyla etkin tedavi olanaklarından yararlanamamasına sebep oluyor. Ayrıca, HIV tedavisiyle ilgili testlerin zamanında yapılamamasına yol açan yapısal yetersizlikler de tedaviyi aksatan faktörler arasında yer alıyor.
Tedavinin daha etkin yürütülebilmesi için sosyal hizmet uzmanlarının ve psikoloji/psikiyatri servislerinin enfeksiyon servisleri ile iş birliği içerisinde çalışmasının önemini vurgulayan uzman doktorlar, sosyal güvencesi olmayan hastalarının tedavilerine zamanında başlayamadıklarını ya da başlanan tedavinin yarıda bırakılmak zorunda kaldığını belirtiyor.
Pozitif Yaşam Derneği İletişim Sorumlusu Çiğdem Şimşek, araştırma sonuçlarına ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, HIV/AIDS ile ilgili toplumsal ön yargılardan kaynaklanan damgalama ve ayrımcılığın hem sağlık hizmetlerine ulaşımlarının hem de iş ve sosyal hayatlarını etkin bir biçimde sürdürmelerinin önünde engel oluşturduğunu belirtti.
Toplumun HIV pozitiflere yönelik olumsuz algılarının temelinde HIV'in sosyal yaşamı paylaşmakla bulaşabileceğine dair yanlış bilgiler ve ''ahlaksız davranışlarla'' ilgili olduğu şeklinde ön yargıların yer aldığını, bu sonuçların Türkiye'de HIV/AIDS ile ilgili bilgi düzeyinin halen istenilen seviyede olmadığını gösterdiğini ifade eden Şimşek, şunları kaydetti:
''HIV pozitiflerin yaşadıkları ayrımcılık ve insan hakkı ihlalleri, zamanında tedavi almaya başlamalarını ve hatta HIV dışında başka sebeplerle de sağlık kurumlarına başvurmalarını güçleştiriyor. Araştırmalara göre, HIV pozitiflerin yaşadıkları hak ihlallerinin en fazla gerçekleştiği yerlerin başında sağlık kurumları geliyor. Sağlık kurumlarında tıbbi verilerin gizli tutulması ilkesinin büyük oranda çiğnendiği, her 100 kişiden 44'ünün HIV pozitif durumunun bilgisi ve onayı dışında üçüncü şahıslarla paylaşıldığı görülüyor. Ayrıca her 100 kişiden 20'sinin bir sağlık kuruluşu tarafından HIV pozitif statüsü sebebiyle reddedildiği tespit ediliyor. Diğer ülkelerde yapılan araştırmalarla karşılaştırıldığında bu oranların Türkiye'de çok daha yüksek çıkması, sağlık kurumlarında da bilgi ve etik yaklaşım konusunda eksiklikler olduğuna işaret ediyor. İncelenen ülkelerin yasalarında, HIV pozitif kişilerin tıbbi verilerinin ve özel yaşamlarının korunmasına yönelik yasal düzenlemeler olduğu dikkati çekiyor.''
Şimşek, Türkiye'de yaşayan HIV pozitif bireylerin insan haklarının güvence altına alınması ve ihtiyaç duyulan yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerektiğini de vurguladı.