Çalışmayı gerçekleştiren hekimlerden Kulak Burun Boğaz Uzmanı Prof. Dr. Aytuğ Altundağ, geçtiğimiz günlerde uluslararası bir dergide de yayınlanan çalışmanın ilginç sonuçlarını anlattı.
Covid-19'da uzun süren ya da kalıcı hale gelebilen koku kaybında "tazı burun" anatomisine sahip olanların çok daha yüksek risk taşıdığı tespit edildi. Acıbadem Üniversitesi, Biruni Üniversitesi ve Iowa Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Türk doktorların 50'ye yakın hasta üzerinde yürüttüğü çalışma sonuçları, ilginç sonuçlar ortaya çıkardı.
Araştırmayı yürüten ekipten Kulak Burun Boğaz Uzmanı Prof. Dr. Aytuğ Altundağ, burnun şimdiye dek hep dış görünüş itibariyle daha çok önemsendiğini ancak burun iç anatomik yapısının, özellikle virüs enfeksiyonlarındaki risklerin belirlenmesi açısından çok önemli bir yapı olduğunu söyledi.
"TAZI BURUNLULAR" DAHA YÜKSEK RİSK ALTINDA
Koku hissi çok hassas olan ve "tazı burun" olarak tanımlanan bireylerde, "olfaktor sinirlerin" yani koku sinirlerinin geçtiği beynin ön uzantısı olarak adlandırılan koku bölgesi, normal insanlardakine nazaran çok daha geniş oluyor. Olfaktor anatominin Kovid-19 riskleri açısından da çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Altundağ, bu bölgesi geniş olan bireylerin Kovid'e yakalandığında "burun içi sitokin fırtınasına" maruz kalarak kalıcı koku kaybı açısından çok daha büyük risk altında olduklarını vurguladı. Geçtiğimiz haftalarda ORL (Journal for Oto-Rhino-Laryngology, Head and Neck Surgery) adlı uluslararası dergide de yayınlanan çalışmanın detaylarını anlatan Prof. Dr. Altundağ, "Kalıcı koku kaybı ve uzun süreli koku kaybı, uzun Kovid bulgularından bir tanesi. Biz bu çalışmamızda ekip arkadaşlarımızla birlikte, Kovid sonrası kalıcı koku kaybı olanlarla olmayanlar arasında bir farklılık var mı, buna bakmayı amaçladık. Çünkü Koronavirüs enfeksiyonunda yüzde 50 ila 70 oranında koku kaybı görülüyor. Bazı kişilerde koku duyusu hızla geri geliyor, bazılarında ise uzun süren ya da hiç gelmeyen koku kaybı olarak karşımıza çıkıyor" dedi.
GENİŞ ALAN, DAHA FAZLA VİRÜS YÜKÜ VE SONUÇ, BURUN İÇİ SİTOKİN FIRTINASI
Pandemi başladığından beri bu konuda araştırmalar yürüttüklerini anlatan Prof. Dr. Altundağ, "İlk önce Kovid'de uzun süre koku kaybı olanlarda, burun içindeki koku alanının daha geniş olduğunu tespit ettik. Biz bu kişileri tazı burun olarak adlandırıyoruz. Bu çalışmamızda Kovid geçiren iki gruba baktık, hem kalıcı koku kaybı olanlar hem de olmayanlar. Eğer sizin burun içerisindeki koku alanınız çok genişse, bu bölge daha fazla Ace 2 reseptör içerdiği için, daha fazla virüs yüküne maruz kalıyor. Vücut, bu virüs yüküne karşı daha fazla reaksiyon gösteriyor ve 'burun içi stokin fırtınası' olarak adlandırdığımız bir durum ortaya çıkıyor ki bu da yeni bir kavram aslında. Bunun sebebi de, o bölge beyne çok yakın bir alan ve bağışıklık sistemi beyni enfeksiyondan korumak için savunma mekanizması oluşturuyor. Bu sırada da hem virüsü, hem koku hücrelerini, hem koku destek hücrelerini ki bunlar da çok fazla Ace 2 reseptörleri içeriyor, hızlı bir şekilde hasarlandırmaya başlıyor" diye konuştu.
"BU HASTALARDA BURUN KÖKÜNDE KESKİN BİR BAŞ AĞRISI ŞİKAYETİ GÖRÜYORUZ"
Uzun süreli ya da kalıcı koku kaybı yaşama riski yüksek olan bu hastalarda gözlemledikleri önemli bir belirtiden daha bahseden Prof. Dr. Altundağ, "Bu hastalar Kovid enfeksiyonunda 4-5 gün boyunca burun kökünde, alına doğru şiddetli bir baş ağrısından şikayet ediyor. Burun tıkanıklığı yok, öksürük, akciğer tutulumu yok. Ama şiddetli bir baş ağrısı var. Bunun da nedeni, virüsün izlediği rota. Vücutta virüs için iki rota var. Biri burundan beyne olan, diğer de burundan akciğere doğru olan rota. Bu kişilerde öncelikle burundan beyne olan rotada virüs yükü fazla olduğu için baş ağrısı da sık görülüyor. Bu bizim için çok önemli? Çünkü bundan önceki viral hastalıkların bir kısmında da bu anatomik yatkınlığı biz göstermiştik. Daha sonra çıkacak hastalıklar açısından da kişiler öncesinde kendi risklerini bilebilir bu sayede."şeklinde konuştu.
SADECE COVİD DEĞİL VİRAL ENFEKSİYONLARIN HEPSİNDE RİSKLERİ DAHA YÜKSEK
Tazı burun olan insanların viral enfeksiyonlarda koku duyularını kaybetme açısından daha fazla bir risk altında olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Altundağ, "Bu çalışmanın önemi bu. Ayrıca bu insanların iyileşme süresini de takip ediyoruz. 40 yaş altı ile 40 yaş üstü hastalarda bu anlamda ciddi farklılıklar gördük. Genç grupta, koku hasarı daha fazla ama ilerleyen yaş grubunda ise (hasar daha az olsa da) iyileşme çok daha yavaş. Virüs akciğerlere inmesin, ağırlaşmasın diye koku duyusunu kurban veren bir vücut mekanizması var. Muhtemelen aslında genç yaş grubunun burunda erken immün yanıtı daha hızlı olduğu için çabuk cevap veriyor. Klasik diğer viral enfeksiyonlarda da (gripte vs) hastalığın zatürreye dönme riski ileri yaş grubunda daha çabuktur. Çünkü erken immün yanıt bu yaş grubunda daha düşük orandadır. Muhtemelen genç hastalarda burun içi immün yanıt çok hızlı verildiği için de koku kaybı onlarda daha fazla oluyor" dedi.
"KOKU KAYBINDA TEDAVİ ÖNCELİĞİ, BURUN ANATOMİSİNE GÖRE BELİRLENMELİ"
Burun anatomisinde koku alanı geniş olmayan insanlarda koku kaybının kısa sürede geri geldiğine de işaret eden Prof. Dr. Altundağ, sözlerini şöyle noktaladı: "Bu çalışma bize şunu göstermiş oldu. Karantina dönemi bitti, hasta koku kaybı şikayeti ile doktora başvurdu. Doktor, hastada anatomik olarak bir genişlik saptarsa, koku kaybı tedavisi için daha hızlı ve daha agresif seçeneklere başvurabilir. Hemen tedaviye başlanması gerekir. Koku hücrelerini yenileyen ilaçlar, koku egzersizleri gibi. Bu ayrım yapılmadığı zaman, hastalar genellikle bekle-gör politikası ile izleniyor. 6 ay bekleyelim, gelirse gelir, gelmezse duruma göre değerlendiririz gibi yazı tura oyununa benzer bir durum söz konusu oluyor. Bu da geriye dönüşsüz koku kayıplarına yol açabiliyor. Uzun süreli koku kaybı varsa ilk başlangıç noktası, burun içi koku anatomisinin bu hastalarda düzgün bir şekilde tespit edilmesidir."