ANASAYFA arrow right Sağlık

Menopoz hastalık değil, kadın yaşamının bir evresi

Menopoz hastalık değil, kadın yaşamının bir evresi
YAYINLAMA: 13 Ekim 2021 / 15.32
GÜNCELLEME: 13 Ekim 2021 / 20.03
18 Ekim Dünya Menopoz Günü

SANKO Üniversitesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Ali İrfan Güzel, menopozun yaygın bilinenin aksine hastalık değil, kadın yaşamının bir evresi olduğunu söyledi.

18 Ekim Dünya Menopoz Günü nedeniyle bir açıklama yapan Doç. Dr. Güzel, “Menopoz, adet kanamalarının bir sene boyunca olmaması olarak tanımlanır. Bu süreçte yumurtalıklarda yumurta rezervi bitmiş ve kadınlık hormonları; östrojen ve progesteron üretimi gerçekleşmemektedir” dedi.

Kadınların genellikle 48-52 yaşları arasında menopoza girdiklerini anımsatan Doç. Dr. Güzel, adet kanamalarının 40 yaşından önce kalıcı olarak kesilmesine “erken menopoz” adı verildiğini belirtti.

Menopoz döneminin ilk bulgularının adet kanamalarının düzensizleşmesi ve daha sonra da kesilmesi olan menopoz öncesi veya menopoza geçiş (klimakterik) döneminde görüldüğünü anımsatan Doç. Dr. Güzel, menopozun genetik ve beslenme, sigara, alkol kullanımı, vb. çevresel faktörlerden etkilendiğini kaydetti.

Doğal menopozun yanı sıra, cerrahi ve medikal menopoz tiplerinin de bulunduğunu vurgulayan Doç. Dr. Güzel, “Cerrahi menopoz, ameliyat ile yumurtalıkların alınmasından sonra gerçekleşmektedir. Menopoz belirtileri daha şiddetli, kemik kaybına daha hızlıdır, cinsel ilişki sırasında ağrıya neden olabilir. Medikal menopoz ise kemoterapi ve radyoterapi gibi kanser tedavileri sonrası ortaya çıkar” diye konuştu.

Menopozal geçiş döneminde adet kanamalarında değişiklikler, ateş basması gibi fiziksel ve psikolojik değişiklikler izlendiğini anlatan Doç. Dr. Güzel, menopoza geçiş tamamlandıktan sonra adetlerin durduğunun ve bulguların belirginleşebileceğinin altını çizdi.

“Bu dönemin en çok şikâyet edilen ve en sık görülen bulgusu ateş basmaları olduğunu ifade eden Doç. Dr. Güzel, şu bilgileri verdi: “Ateş basmaları baş, boyun ve göğüs bölgesinde hissedilir, ciltte kırmızılık, vücut ısısında ani artış ve terlemeyle karakterizedir. Genellikle birkaç saniyeyle birkaç dakika arasında sürer ancak nadiren bir saate kadar uzayabilir.

Menopoza geçiş döneminde her 10 kadından birinde tespit edilen ateş basmaları, menopoz döneminde her iki kadından birinde izlenmektedir. 5 yılın sonunda bu oran yüzde 20’ye düşmektedir. Her ne kadar sık bir yakınma olsa da sağlık için bir tehlike oluşturmamaktadır, aksine fizyolojik değişikliklerin güvenli bir göstergesidir.

İç ve dış genital organlarda ve idrar yollarında meydana gelen değişikliklere bağlı olarak vajinal kuruluk, cinsel hayatın olumsuz etkilenmesi ve tekrarlayan enfeksiyonlar sık görülür. İdrar sorunları da sık olup tekrarlayan enfeksiyonlar, sık idrara çıkma ve idrar kaçırma en çok karşılaşılan sorunlardır.  Yaşlı kadınlardaki idrar kaçırma çoğunlukla urge inkontinans (sıkışarak kaçırma, yetişememe) olan karma bir problemdir ve burada östrojen tedavisiyle bir düzelme sağlanabilir.”

Menopozda cinsel yaşamın devam ettiğini hatırlatan Doç. Dr. Güzel, “Menopoza giren kadınlarda cinsel yaşamın olumsuz etkilenmesinin ana nedeni vajinal bölgede oluşan kuruluktur ve buna bağlı meydana gelen ağrılı cinsel ilişkidir. Menopoz döneminde cinsel hayatı devam eden kadınlarda vajinal kuruluk diğer kadınlara göre daha az görülmektedir” ifadelerini kullandı.

Doç. Dr. Güzel, menopozun cilt sağlığı ve osteoporoz ile bağlantılarını şöyle açıkladı:

“Ciltte kuruluk ve esneklik kaybı da menopozal kadınlarda görülebilen belirtilerdendir. Menopoz döneminde sık görülen kemik sorunu olan osteoporoz, normal mineral/matrtix oranıyla birlikte azalmış kemik kütlesidir ve kırıklara sebep olur. Azalmış kemik kütlesi bazen osteopeni olarak adlandırılırken osteoporoz, azalmış kemik kütlesiyle beraber kırıklar için kullanılır.

Halen Amerika'da 20 milyon insan osteoporozdan etkilenmiş durumdadır. Çalışmalar kadınların günümüzde daha fazla kemik kaybettiklerini göstermektedir. Buna katkıda bulunan faktörler arasında beslenmeyle alınan kalsiyumun azalması, daha az egzersiz yapılması ve sigara içmenin getirdiği daha erken ve daha fazla kemik kaybı sayılabilir.”

Menopoz öncesi dönemde kadınlarda, yumurtalıklardan salınan östrojen hormonuna bağlı olarak kalp damar hastalıklarının erkeklere oranla çok daha az görüldüğüne işaret eden Doç. Dr. Güzel, menopozla birlikte azalan hormon düzeyleri ve artan kan yağlarına bağlı olarak kadınlardaki koroner hastalık riskinin ikiye katlandığına dikkat çekti.

Özellikle 45 yaş üzeri ve adet kanamalarında düzensizlik, sıcak basmaları, vajinal kuruluğu olan kadınlarda menopoz tanısından şüphelenilmesi gerektiğine vurgu yapan Doç. Dr. Güzel, yaşın kesin ölçüt olmamakla birlikte, bu bulguları olan daha genç kadınların erken menopoz riski ile karşı karşıya olabileceğini bildirdi.

Doç. Dr. Güzel menopoz bulguları olan kadınların yapmaları gerekenleri şöyle sıraladı:

“Muayenelerinin yanı sıra, smear testleri alınmalı, ultrasound ile rahim içi kalınlık ölçülmeli, meme taraması yapılmalı, kan yağları ölçülmeli ve hormon profili çıkarılmalıdır. Menopoz tanısı kesinleştikten sonra hastalara mutlaka düzenli egzersiz ve diyet önerilerinde bulunulmalıdır.”

“Menopozdaki tüm bulguların ana etkeni östrojen hormonu eksikliği olduğu için en sık kullanılan tedavi yöntemi hormon replasman tedavisidir” diyen Doç. Dr. Güzel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu tedavinin öncelikle kime verilip kime verilmeyeceğine karar vermek gerekir. Bu noktada hastanın yaklaşımı çok önemlidir. Şikâyeti olmayan, kalp hastalığı ve osteoporoz riskleri çok düşük olan kadınlarda hormon tedavisi kullanılmayabilir.

Birinci derece akrabasında menopoz öncesi meme kanseri öyküsü olan kadınlarda hormon tedavisi başlanabilir ancak risklerinin ve olası yan etkilerinin hasta ile çok iyi değerlendirilerek kullanılması uygun olacaktır. Açıklanmamış düzensiz vajinal kanaması olanlar ve gebelikte kesinlikle verilmez. Meme, rahim kanseri, damarda pıhtı, karaciğer hastalığı kullanılmaması gereken durumlardır.

Bazı çalışmalarda hormon replasman tedavisinin uzun süreli kullanımda meme kanseri riskinde artış olabileceği belirtilmiş olsa da bu henüz kanıtlanamamıştır. Bu tedavi, tüm bu bulgular ışığında hastanın tüm şikâyetlerini azaltan ve hayat kalitesini artıran ancak mutlaka hastanın hekimi ile tartışarak başlaması gereken bir tedavidir.”

Menopozda olan kadınlarda hormon replasman tedavisine alternatif olarak bitkisel tedaviler de kullanılabildiğini belirten Doç. Dr. Güzel, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bitkisel ilaçların çok farklı etkileri olabileceğinden bu ilaçlar da hekime danışılarak kullanılmalıdır. Menopozda bazı kadınlar tarafından tercih edilen ve fitoestrojen denilen doğal östrojenleri içeren gıdalar arasında soya, maydanoz ve ginseng bitkileri gelmektedir. Her ne kadar bu sebzelerin tüketimi menopozun şikayetlerini bir miktar giderse de aşırı fazla tüketimlerinin vücut üzerindeki etkileri tam olarak bilinmemektedir.  

Yine hipnoz, akupunktur ve yoga gibi yöntemlerde sıcak basması ve duygudurum bozuklukları gibi durumları azaltabilmektedir.  Unutulmamalıdır ki menopoz dönemi bir hastalık dönemi değil, kadın olmanın doğal sonucudur. Bu dönemi doktorunuz ile yakın ilişkide kalarak rahat ve sağlıklı geçirebilirsiniz.”

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *