AKP'nin kurucu Genel Sekreteri ve Abdullah Gül'ün Başbakanlığı sırasında Başbakan Yardımcılığı görevinde bulunan, eski TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Ertuğrul Yalçınbayır, Türkiye'nin gri listeye alınmasına ilişkin olarak, eski milli güreşçi de olan Hamza Yerlikaya'nın Vakıfbank Yönetim Kurulu'na atanmasını örnek göstererek, “Neden şaşırıyoruz ki? Güreşçiyi bankanın yönetimine atarsan gri listede olursun” dedi.
Yalçınbayır Sözcü gazetesi yazarı Ruhat Mengi'ye konuştu. Yalçınbayır sorulara şu yanıtları verdi:
-Sayın Yalçınbayır, Türkiye FATF tarafından “kara paranın aklanmasında ve terörizmin finansmanını engellemede başarılı olamadığı, yolsuzluklar, uyuşturucu olayları engellenmediği için Gri Liste'ye alındı. Ak Parti'yi ve daha 2003 yılında “TBMM Yolsuzlukları Önleme Komisyonu'nda” neler olduğunu bilen bir siyasetçi olarak bu noktaya nasıl geldiğimizi açıklar mısınız?
Türkiye'de kanunlar var, uygulamıyorsun, kendi çıkarın doğrultusunda birilerini bir yerlere atıyorsun, ehliyeti liyakati olmayan kişiyi, güreşçiyi bankanın yönetimine atıyorsun. Bunlar olacak iş mi? Siyasi etikle bağdaşır mı? Yozlaşma, her gün ayrı yolsuzluk haberleri, yasaklar, hiddet, şiddet ve beraberinde kabarık suç listesi. Bunlardan biz yıldıysak gri listeye girmemize neden şaşırıyoruz ki? Türkiye'nin uluslararası hukuktan doğan görevleri, mecburiyetleri var. Bunlara uymadığınız zaman ne oluyor? Siz Avrupa Konseyi'nin kurucu ülkesisiniz ve Konsey'den çıkarılmanız mümkün. AB'ye aday üyesiniz, onun askıya alınması mümkün, bu yönde Avrupa Parlamentosu'nun bir girişimi oldu zaten. İç hukukla uluslararası hukuk iç içe geçmiş durumda. Siz temel hak ve özgürlükleri, ekonomik hak ve özgürlükleri kendi ülkenizde düzenlemiyorsanız üyesi bulunduğunuz kuruluşlara müdahale hakkı tanımış olursunuz.
-Kemal Kılıçdaroğlu'nun yolsuzluklar konusunda bürokratlara yaptığı “yasadışı talimatları yerine getirmeyin” çağrısı için iktidar kanadı “bürokratları tehdit” iddiasında bulundu ve bu iddia hâlâ tekrarlanıyor. Siz de böyle mi düşünüyorsunuz?
Öyle bir şey olabilir mi? Kılıçdaroğlu siyaset yapıyor, bir partinin genel başkanı, milletvekili. Milletvekillerinin görevi kanunları çıkarmak, yürütmeye teslim etmek ve uygulanmasını denetlemektir. Kılıçdaroğlu'nun söylediği bu söz denetim sözüdür; Denetleniyorsunuz, izleniyorsunuz demektir. Yarın, öbür gün o bürokratların yaptığı işler nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti tazminatlar ödeyecek, bu tazminatlar ona sebep olan memurlardan alınır, çoğu kez uygulanmasa da Anayasa'nın 129'uncu maddesi bunu düzenler. Sadece Kılıçdaroğlu değil, biz vatandaş olarak da bir karar için “Açıkça zararı olduğunu görüyorsanız buna uymayın, reddedin” diyemez miyiz? Vatandaş olarak itiraz ve şikayet hakkım var, mesela görevini yapmayan bir belediyeye “Sizin hakkınızda suç duyurusunda bulunacağım” desem suç mu? Kılıçdaroğlu bu konunun lideridir, en iyi bilen kişidir, söylemese ben derim ki “Ey Kılıçdaroğlu, sen kayıt dışı ekonomi ve siyasetle ilgilisin, o raporda da var, bunlar suç, niye vatandaşları uyarmıyorsun” derim.
-‘Yasadışı talimat verme' ile ilgili bir kanun da var değil mi?
Evet, Anayasa'nın137'inci maddesi “kanunsuz emri” düzenlemiştir. Kamu hizmetinde çalışan kişi üstünden aldığı talimat yasaya, anayasaya aykırıysa ve suç teşkil ediyorsa kesinlikle uygulamaz. Bu madde herkesi bağlıyor. Anayasa hükümleri başta cumhurbaşkanı olmak üzere herkesi bağlıyor.
-Erdoğan Bayraktar'ın “Ben talimatlara uydum” demesi de; “Kanunsuz emre uyulmaz” diyen Anayasa maddesiyle mi ilgilidir?
Bu söz bir delildir. Burada bir soruşturma komisyonunun yeniden kurulması gerekir. Şu anda bu konuşmayla ilgili Cumhuriyet Savcılığı “Takibe gerek yoktur” demiş. Böyle diyeceğine “Bu konu TBMM'de bakanların yargılanması ile ilgili konudur, bu nedenle bunu Meclis'e gönderiyorum” demesi gerekir. Meclis'in bunu dikkate almaması, Türkiye'nin büyük ayıbıdır. Sadece bu husus bile Türkiye'nin Gri Liste'ye alınmasına yeter. 17-25 Aralık aynı zamanda Türkiye'nin bir röntgenidir, karanlık işlerin, ilişkilerin röntgenidir.