DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, FOX TV’de bu sabah katıldığı Çalar Saat programında İsmail Küçükkaya’nın gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Güçlendirilmiş parlamenter sistem isteyen partilerin Türkiye’nin önünde tek bir parlamenter sistem hedefi ile çıkması gerektiğini belirten Babacan, seçim süreciyle ilgili de “Seçim günü geldiğinde açık bir farkla seçim kazanılırsa hiç kimse bir şey yapamaz. Açık farkla kazanmak gerekiyor seçimi. Uç uca olursa kırk türlü oyun olabilir” dedi.
Babacan’ın parlamenter sistem ve seçimlere ilişkin açıklamaları şöyle: “Güçlendirilmiş parlamenter sistem isteyen partilerle yakın bir diyalog içindeyiz. Bundan sonraki süreçte biraz da iş birliği aşamasına geçilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Hiçbir parti parlamenter sisteme kendi başına götürebilecek Meclis aritmetiğine sahip olmayacak. Parlamenter sistem isteyen partiler vatandaşımızın karşısına çıkarken beş, altı ayrı sistemle çıkarsa bunun güven açısından çok ikna edici olacağı kanaatinde değiliz. Türkiye’nin önünde tek bir parlamenter sistem hedefinin olması lazım.”
'Bu iktidar nasıl değişecek, bırakır mı?’ diyorlar. Seçimle değişecek. Bu milletin feraseti ve bu ülkenin köklerindeki demokrasi iradesi çok kuvvetli. Bu iradenin önünde kimse duramaz. Seçim günü geldiğinde açık bir farkla seçim kazanılırsa hiç kimse bir şey yapamaz. Açık farkla kazanmak gerekiyor seçimi. Uç uca olursa kırk türlü oyun olabilir. İstanbul’da olmadı mı?”
“Ekonomiyle ilgili kurumları ayağa kaldırmamız bir aydır. İç işleyişini yeniden yapılandırmak, dürüst ve ehil kadroları işin başına koymak, bağımsız olması gereken kurumların tam bağımsızlığını sağlamak maksimum bir ayda biter.”
“Gençlere ‘Rahat nefes alın, sosyal medyada istediğiniz paylaşın, kimse sizi paylaşımlarınızdan dolayı yargılamayacak’; gazetecilerimize ‘Hiçbir gazeteciyi eleştirel yazdığı, çizdiği, konuştuğu için işten kovdurmayacağız’ diye hükûmetin ilk gün yapılacağı açıklama dahi ülkeye bir nefes aldırır. Adalet ve hukuk konusunda sağlam duracak bir iktidar kurulduğu gün bu ülkeye oluk oluk para akmaya başlar.”
“Hayat pahalılığı yirmi yılın en kötü noktasında. Gıda enflasyonu yuvarlayarak söylüyorum, yüzde 30. TÜİK’in açıkladığı rakam. En çok zam gıda ürünlerinde. 2009 yılında 200 liralık banknot tedavüle çıktı. Değeri 123 dolardı. Bugün 23 dolar. Vatandaşın cebindeki para pul olmuş durumda. Satın alma gücü hızla düştü, düşüyor.”
“Milli gelirimizi 3 bin 608 dolardan 2008 yılında 11.018 dolara çıkarttık. 2013’te 12.582 dolara ulaştık. Hükümetin şu andaki 2023 hedefi bizim 2008’de ulaştığımız milli gelirin altında. Bu, Türkiye’nin fakirleşmesinin en somut göstergesi. Bu bir felaket. Zirve yıllarda orta gelir tuzağından korkuyorduk. Çünkü hukuk ve eğitim alanında Türkiye zayıf gidiyordu. Zirve yıllarındaki başarının kaynağı Sayın Erdoğan ise, Türkiye’nin milli eğitimde de en azından bir dönem başarılı olması gerekirdi.”
“2002’den 2018’e kadar Merkez Bankası’nın piyasa müdahalesiyle sattığı dövizin toplamı 8 milyar dolar. 2019’un başından 2020’nin sonuna kadar 130 milyar dolar sattı. 8 milyar doların tamamı açık, şeffaf. 2019 martındaki yerel seçimlerinden önce akılları sıra döviz kurunu sakin götürüp Merkez Bankası faizini belli bir noktada tutmak için kendilerine göre bir cinlik yapmışlar.”
“Merkez Bankası’nın net rezervi eksiye düştüğü için dövizi kontrol edebilmeyle alakalı tek araç faiz. Faizi yüksek tutarak kuru belli noktada tutabiliyor. Yoksa niye Sayın Erdoğan faizi düşürtmüyor? Merkez Bankası yüzde 19 faizi yüzde 10’a indirirse ertesi gün kur öyle bir sıçrar ve kurdaki artış enflasyonu öyle bir vurur ki buna da cesaret edemiyorlar.”
Babacan ayrıca “Bu ülkenin tüm vatandaşları eşit vatandaş. Devlet olarak taraf olamazsınız. Devlet olarak siz inancını ibadet özgürlüğünü, inancı doğrultusunda örgütlenme özgürlüğünü teminat altına almak devletin görevi" ifadelerini kullandı.