Suriye krizinin çözümünü değerlendiren Dr. Mehmet Perinçek, Ankara ve Şam’ın işbirliğine dikkat çekti.
Konuyla ilgili Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Taraflar, Suriye ihtilafına BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı uyarınca siyasi bir çözüm bulunması gereğini vurgulayarak siyasi sürecin ilerletilmesine bağlılıklarını teyit etmişlerdir” ifadeleri kullanıldı. Suriye’deki siyasi çözümün nasıl sağlanabileceğini Sputnik’e değerlendiren Moskova Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Perin-çek, şunları söyledi:
“Siyasi çözümün ne olduğunu anlayabilmek için aslında Astana sürecinin bütününe bakmak lazım. Astana sürecinin en temel ilkesi, Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması. Bu toprak bütünlüğünü bozan iki temel unsur var. Bunlardan bir tanesi, Fırat’ın doğusundaki PKK/YPG merkezli ABD himayesindeki bölücü terör. Diğeri ise İdlib’de yuvalanmış olan yobaz terör örgütleri. Bu ikisinin tasfiyesi olmadan Suriye’nin toprak bü-tünlüğünü sağlamak ve siyasi çözümü de hayata geçirmek mümkün değil. Bu terör unsurlarının tasfiyesi ile birlikte radikal olmayan muhalefetin de siyasi hayata entegre edilmesi öngörülüyor. Astana süreci, radikal terör örgütleri ile diğer ılımlı muhalefet arasında bir ayrım yaptı. Radikal terör örgütlerinin silahla tasfiyesini öngördü, ılımlı muhaliflerle radikallerin arasına sınır çizerek, terör örgütlerini yalnızlaştıracak bir çizgi izle-diler. Buradaki siyasi çözümden de bunu anlamak lazım.”
‘Türkiye, Rusya, İran ve Şam dörtlüsü son sözü söyleyecek güç olacaktır’
Aynı zamanda bir yandan da içinde ABD ve Batılı ülkelerinde de olduğu Cenevre süreci yürütülüyor. Çözümün hangi adreste sağlanabi-leceğini yorumlayan Dr. Perinçek, şunları kaydetti:
“Astana ile Cenevre’nin ortak bir nokta bulması veya anlaşması çok mümkün değil. Ancak sahada etkin olan siyasette ve kararların hayata geçmesinde de etkin olur. Astana ortaklarının aldığı kararların dışında hayata geçirilebilecek bir karar yok. Dolayısıyla Astana süreci nasıl bir çizgi izlerse o çizgi hayata geçecek. Tabii buna karşı ABD, hem Suriye’deki askeri varlığıyla hem de Cenevre’deki etkisiyle bozma girişimlerinde bulunacak. Sonuç olarak baktığımızda Türkiye, Rusya, İran ve Şam dörtlüsü son sözü söyleyecek güç olacaktır.”
‘Astana’da bütün ilkeler Suriye’nin toprak bütünlüğü amacında birleşiyor’
Türk Dışişleri’nin açıklamasında, “Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğine kasteden ayrılıkçı gündemler reddedilmiştir. Terörle mücadele bahanesiyle hayata geçirilmeye çalışılan gayrimeşru öz yönetim girişimlerinin kabul edilemez niteliği vurgulanmıştır” ifadelerine de yer verildi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev de geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada, “ABD'nin, bazı Batılı ülkelerin birliklerinin Suriye'nin kuzeydoğusundaki ve Türk birliklerinin Suriye'nin kuzeybatısındaki varlığının geçici olduğunu ve yakında durum istikrara kavuştukça tüm bu askeri birliklerin çekileceklerini umuyoruz" ifadelerini kullanmıştı.
Bu açıklamaya ilişkin görüşlerini açıklayan Dr. Mehmet Perinçek, şunları belirtti:
“Astana’da bütün ilkeler, Suriye’nin toprak bütünlüğü amacında birleşiyor. Tabii Suriye’nin toprak bütünlü-ğünün sağlanması ile birlikte ülkedeki diğer askeri güçlerin çıkması da gayet doğal. Eğer Türk ordusu, Suri-ye’de bulunuyorsa bunun tek bir amacı var; Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamak. Türk ordusunun veya Türkiye’nin bunun dışında başka gizli bir amacı bulunmuyor. Dolayısıyla Suriye’nin toprak bütünlüğü sağ-landıktan ve bu garanti altına alındıktan sonra yani; PKK/YPG tehdidi son bulduktan, ABD’nin oradaki var-lığı bittikten ve İdlib’deki yobaz terör örgütlerinin tamamen tasfiyesi ve Türkiye’nin sınırlarına yönelik bir tehdit oluşturmayacak bir durumu geldikten sonra Türk ordusu da buradan çıkacaktır. Bundan daha doğal bir şey yok. Türk yetkililer de Suriye’ye temelli gelmediklerini, Suriye’nin toprak bütünlüğü amacıyla orada bulun-duklarını ve görevleri bittikten sonra da ülkelerine geri döneceklerini ifade ettiler. Yanlış bir ifade yok, Suri-ye’nin toprak bütünlüğünün sağlanmasının ardından tabii ki Türk ordusu da geri dönecektir.”
‘Ankara’nın Şam ile temas etmesi ve işbirliğine girmesi gerekiyor’
Açıklamanın İdlib kısmında ise “İdlip’te sahada sükûnetin korunmasına yönelik bağlılık teyit edilmiş; tarafımızdan son dönemde artan ateşkes ihlallerinin bir an evvel son bulması gerektiği kaydedilmiştir” ifadelerine yer verildi. Peki, İdlib’deki karmaşık duruma rağmen sükûnet nasıl sağlanabilir? Dr. Perinçek’in görüşü şu şekilde:
“İdlib’deki sükûnetin sağlanması ve PKK/YPG’nin de tasfiyesi için en etkili yöntem, Ankara’nın Şam ile temas etmesi ve işbirliğine girmesidir. Şam ile Ankara’nın çıkarları, belki Astana süreci içindeki ülkeler arasında en fazla örtüşen iki ülke. Çünkü PKK/YPG terörü en fazla bu iki ülkeyi tehdit ediyor. İdlib’deki radikal terör unsur-ları da hem Türkiye’yi hem de Suriye’yi tehdit ediyor.”