AKP Hükümeti'nin halkın büyük bölümünün oylarıyla iktidar olmasına rağmen, halk için hizmet üretmeyip belli çıkar gruplarına hizmet ettiğini belirten İnsan Hakları Derneği eski Başkanı İmam Hüseyin Özharat, tek çarenin halkın demokrasiyi benimseyip siyasetin içinde yer alması ve kendi kendini yönetmeyi öğrenmesi olduğunu söyledi.
Suskun ve kaderci bir toplum olduk
AB sürecine giren Türkiye'de AB için alınan teorik kararların uygulamaya geçirilemediğini, bunun en büyük örneklerinden birinin de örgütlenmenin önündeki engeller olduğunu belirten Özharat, "Örgütlenmenin önündeki engeller, suskun ve kaderci bir toplum yarattı. Tek çare halkımızın değişime ve siyasete alışması, kendi kendini yönetmeyi öğrenmesidir. Yazık ki bu düzeyde değil. 80 Yılı aşan cumhuriyet tarihi döneminde halkın örgütlenmesi, hak ve özgürlükleri, demokratikleşmesi engellendi. Bu engelleme yazık ki halkımızı, kaderine boyun eğen, sesini çıkarmaktan korkan bireyler ve kitleler haline getirdi. Sık sık tekrarlanan 'laiklik', 'demokrasi', 'cumhuriyet lafı sadece bir avuç hegemonyanın dışındaki insanların elinde kaldı ve halka ulaşmadı" diye konuştu.
İslam’ın politikaya alet edilmesi halkı daha da kaderci yaptı
Halkın içinde olmadığı bir yönetim ve siyasetin Türkiye gerçeklerinden uzak ve Türkiye halkına hizmet amaçlı olmayacağını söyleyen Özharat, "Hiçbir sorununu halledemeyen emekçiler, nihayetinde İslam’ında politikaya alet edilmesiyle yaşamlarının mutlak bir kader olduğuna, kendileri inanır oldu. Bu talihsiz sürecin alternatifi, halkın önündeki bütün sınırlamaları kaldırmak, onun ekonomik, politik, sosyal, siyasal kendi sorununu halledecek demokrasiyle, mümkün. Şüphesiz bu demokrasiyi bize kimse bahşetmez. Bu ancak yine halktan yana olanlar, halkın içinden çıkan insanların örgütlenmesiyle mümkün şeklinde açıklama yaptı.
Laik, demokratik gençlik nerede?
Halkın siyasetten uzaklaşmasının, kendi kendine yabancılaşan bir toplum meydana getirdiğine dikkat çeken Özharat, "Yaklaşma, yabancılaşma sadece sermayeyle olmuyor sermayenin propagandasıyla da oluyor. Açılan renkli kanallarda fakir insanlara piyangolar, mankenler, sanatçılar empoze ediliyor. Onu kendi kültüründen koparıp başka bir dünyada yaşatıyor. Kendi kültüründen, kendi benliğinden kopan insanlar, bir hayal aleminde, keşmekeş ve kaosun içinde yaşıyor. Bunun sebebi halkın üzerindeki sermaye ve antidemokratik uygulamalardır. Hani nerede laik, demokratik gençlik? Eğitim sorunu, sağlık sorunu, gıda sorunu, kadın hakları? Tek çare halkımızın değişime ve siyasete alışması, kendi kendini yönetmeye alışması. Onun, mahalli idareleri, yeraltı ve yerüstü servetlerini, sağlığını, eğitimini, bir meta durumunda kapitalizme kardan çıkarıp kendine dönüştürmesiyle mümkün. Bunun için de yine halkın siyasi bilinçlenmesi gerekiyor. Kulluk yerine insan iradesini ortaya koymamız, her türlü yağmalamayı önlememiz icap ediyor" diye konuştu.
Halkın dışında hesap soracak mercii yok
Halkın siyasetçileri denetleme görevini bile yerine getirmediğini, oysa siyasetçileri denetleyecek tek organın halk olduğunu hatırlatan Özharat, "Sermaye partileri bir belediyeyi alıyor, daha önceki çeşitli vaatlerini unutuyor. Ancak bundan hesap soracak olanlar yine o beldede yaşayan kendi insanımızdır. Halk hesap sormazsa, onun dışında hesap soracak olan bir başkası da yok. Çünkü ülkenin dış ve iç siyaseti halka rağmen büyük sermayenin sultası ve hegemonyası altında yürütülmektedir" dedi.
Ülkenin kömür ocakları boş duruyor kömür ithal ediyoruz
Hükümetin halk için değil belli kesimler için çalışmasının çevre kirliliğinden gıda denetimsizliğine kadar her yere yayılıp halk sağlığını tehdit ettiğini belirten Özharat, "Ülkede maden ocakları kapatılıyor. Bilimsel bir metotla o kömürün işlenmesiyle çıkacak gazı zararsız hale gelmek durumu varken buna boş veriliyor. Ülkenin kömür ocakları boş durduruluyor ve kömür ithal ediliyor. 40 Milyon liraya kullanacağımız kömürün tonunu 300 milyona satılıyor. Fakirleştirilen halk kalitesiz kömür yakmaya mecbur edilince hava alma lüksümüz bile ortadan kaldırılıyor. İlgisiz insanlara rantlar yaratılıp, olanaklar sağlanırken bu ülkenin gençliği sokakta işsiz bırakılıyor. Bu tür haksızlıkları önlemenin tek yolu emeğiyle geçinen halkın bilinçlenmesi ve kendi haklarına sahip çıkmasıyla mümkün" diye konuştu.
Sermaye-medya-din üçgeni halkı uyutuyor
Ülkemizdeki kötü yönetimin çıkar çevreleri bazı medya grupları tarafından halktan gizlenirken, halkın ülke ve dünya gerçeklerinden uzaklaştırılması için programlar yapıldığını söyleyen Özharat, "Elbette bu hükümetin birilerine yararı oluyor, ancak bunun ülkeye olmadığı ortada. Türkiye'deki siyasetin çürümüşlüğü sermaye-medya-din üçgenini de kullanarak her türlü üç kağıtçılık oynanıyor. Medya bunları karşılık olarak destekliyor. Destekçisi yine medyayı besleyen TÜSİAD, MÜSİAD ve benzeri çıkar grupları. En başta da medya çıkarı olduğu için bu karmaşanın içinde mevcut siyasi erke destek veriyor. İşte son yıllarda hiçbir niteliği olmayan sıradan insanların özel hayatlarının ve ilişkilerinin günlerce aylarca halka izlettirilip onun üzerinde halkı tartışmaya zorlamak gibi" diye konuştu.