Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Wall Street Journal gazetesince yayımlanan makalesinde “Türkiye’deki siyasi çalkantıya rağmen siyasi istikrar tehlikede değil” dedi ve Türkiye’nin “korkuların üstesinden geleceğini” söyledi. Türkiye’nin dış pozisyonu korkulandan çok daha iyi durumda olduğunu vurgulayan Şimşek, “Güçlü politika çerçevemizi geliştirmeye ve korumaya devam edeceğiz ve sermaye zamanla geri dönecek” diye yazdı.
Makalesine “ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt 4 Mart 1933'te yaptığı göreve başlangıç konuşmasında tarihe geçen ‘korkmamız gereken tek şeyin korkunun kendisi’ cümlesiyle dile getirmişti” sözleriyle giren Şimşek, Roosevelt'in sözlerinin günümüzde ayrı bir öneme sahip olduğunu belirterek, Aralık ayında FED tarafından başlatılan "tapering" yani likidite enjeksiyonlarının azaltılışı ve en sonunda tamamen durdurulmasının, gelişen piyasalardan sermayenin panikle çıkmasına neden olduğuna dikkat çekiyor. Bakan Şimşek, “Birçok gelişen ekonomi gibi Türkiye de son çalkantının uzağında kalmadı. Durum, Türkiye'ye özgün siyasi risk faktörlerini artıran olaylarla beraber daha da hızlandı” sözlerini kullandığı makalesinde bunun bir sonucu olarak Aralık ayının ortasından bu yana Türk lirasının ABD doları karşısında yüzde 7 değer kaybettiğine, Hazine tahvilleri yaklaşık 70 puan yükseldiğine ve ülkenin hisseleri değerlerinin yaklaşık yüzde 20'sini kaybettiğine işaret ediyor.
“Fakat ben bunları piyasanın bir aşırı tepkisi olarak değerlendiriyorum” diyen Şimşek şöyle devam ediyor: “Öncelikle Türkiye'deki siyasi çalkantıya rağmen siyasi istikrar tehlikede değil. Son zamanlarda gerçekleştirilen anketler Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kamuoyu desteğinin Mart ayında yaklaşan yerel seçimler için yüzde 40 ile yüzde 50 arasında olduğunu gösteriyor. İkinci olarak, Türkiye 10 yılın üzerinde bir süredir yapısal ve makroekonomik reformlar gerçekleştirerek güçlü ve istikrarlı büyüme için zemin hazırladı.”
Maliye Bakanı Şimşek, AK Parti'nin göreve geldiği 2002 yılından bu yana hükümet olarak mali açığını milli gelirin yüzde 10.8'inden yüzde 1'ine indirmeyi başardıklarını, bu süreç boyunca kamu sektörü borcu milli gelirin yüzde 74'ünden yüzde 35'ine indiğini belirterek, “Birçok ülkenin açısından bakıldığında bu rakamlar kıskançlık duyulacak rakamlar. Öyle ki Euro Bölgesi'nin Maastricht kriterlerinden daha iyi performans gösterdik” dedikten sonra şöyle devam ediyor: “2013 yılının üçüncü çeyreği itibariyle euroyu kullanan 18 ülkeden yalnızca 5 tanesi Maastricht kriterlerini karşılayabildi. Bunların içerisinde yalnızca iki küçük ekonomi –Estonya ve Lüksemburg- Türkiye'den daha iyi rasyolara sahipti.”
Bu ihtiyatlı politikaların geçen 10 yıl boyunca yıllık yüzde 5'lik ekonomik büyüme ortalamasının yakalanmasını ve küresel finansal krizin başlangıcına rağmen 2007 yılından bu yana neredeyse 5 milyon istihdam yaratılmasını sağladığını ifade eden Şimşek, bunun ötesinde kurumların kalitesini artırabilmek için önemli adımlar attıklarını vurgularken şunları yazdı: “Son zamanlardaki yolsuzluk soruşturmalarına rağmen rüşvet algısı zamanla ciddi bir azalma gösterdi. Transparency International'a göre Türkiye'nin rüşvet algısı 2002 yılında 102 ülke içinde 65. sıradayken 2013 yılında 177 ülke içinde 53. sıradaydı. Bunu daha da geliştirmek için tabii ki daha fazla alan var ve biz bunu yapmaya devam edeceğiz.”
Maliye Bakanı Şimşek, ihtiyatlı makroekonomik politikalar ve yapısal reformların 2003 yılından bu yana 134 milyar dolarlık direkt yabancı yatırımı çekmek gibi bazı faydalar sağladığına, bu rakamın Türkiye'nin 1980-2002 periyodunda aldığı toplam yabancı yatırımın dokuz katı olduğuna işaret ettiği makalesinde “Şüphesiz ki Türkiye'nin yüksek cari açığı son zamanlardaki ‘tapering’ çalkantısında ülkenin yumuşak noktası oldu. Fakat Türkiye'nin dalgalı kur rejimi otomatik bir istikrar mekanizması olarak görev görecektir” dedi.
Buna ek olarak Türk bankalarının güvenli. Sermaye yeterlilik rasyolarının uluslararası zorunlulukların oldukça üzerinde olduğunu vurgulayan Bakan, değişen uluslararası ortamın dış borcun yeniden finanse edilmesinde daha yüksek maliyetlere yol açtığını ancak Türkiye'nin dış pozisyonu korkulandan çok daha iyi durumda olduğunun altını çizdiği makalesinde şu verileri de yansıtıyor: “Hane halkının döviz bazında yaklaşık 190 milyar dolarlık uzun vadeli pozisyonu bulunuyor. Bunun ötesinde, ve yerel düzenlemelerimiz çerçevesinde, hane halkı döviz üzerinden kredi alamıyor. Türkiye'de bankacılık sektörünün 600 milyon dolar gibi küçük açık döviz pozisyonu var. Her ne kadar ticari sektörün 170 milyar dolarlık açık döviz pozisyonu olsa da bunun yalnızca 17 milyar doları kısa vadeli borç.”
Mehmet Şimşek, “Güçlü politika çerçevemizi geliştirmeye ve korumaya devam edeceğiz ve sermaye zamanla geri dönecek. Sonuç olarak yatırımcılar iyi çeşitlendirilmiş gelişen piyasalarda yeniden fırsat aramaya devam edecekler” inancını da dile getirdiği makalesine son verirken de “Bütün bunlar Türkiye'nin ekonomik görünümü için piyasanın sunduğundan daha parlak bir resim çiziyor. Bu güçlü ekonomik temelleri inşa ederken Türkiye, Başkan Roosevelt'in dediği gibi ‘gerilemeyi ilerlemeye çevirmekte’ iyi bir noktada” dedi.SHA
Makalesine “ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt 4 Mart 1933'te yaptığı göreve başlangıç konuşmasında tarihe geçen ‘korkmamız gereken tek şeyin korkunun kendisi’ cümlesiyle dile getirmişti” sözleriyle giren Şimşek, Roosevelt'in sözlerinin günümüzde ayrı bir öneme sahip olduğunu belirterek, Aralık ayında FED tarafından başlatılan "tapering" yani likidite enjeksiyonlarının azaltılışı ve en sonunda tamamen durdurulmasının, gelişen piyasalardan sermayenin panikle çıkmasına neden olduğuna dikkat çekiyor. Bakan Şimşek, “Birçok gelişen ekonomi gibi Türkiye de son çalkantının uzağında kalmadı. Durum, Türkiye'ye özgün siyasi risk faktörlerini artıran olaylarla beraber daha da hızlandı” sözlerini kullandığı makalesinde bunun bir sonucu olarak Aralık ayının ortasından bu yana Türk lirasının ABD doları karşısında yüzde 7 değer kaybettiğine, Hazine tahvilleri yaklaşık 70 puan yükseldiğine ve ülkenin hisseleri değerlerinin yaklaşık yüzde 20'sini kaybettiğine işaret ediyor.
“Fakat ben bunları piyasanın bir aşırı tepkisi olarak değerlendiriyorum” diyen Şimşek şöyle devam ediyor: “Öncelikle Türkiye'deki siyasi çalkantıya rağmen siyasi istikrar tehlikede değil. Son zamanlarda gerçekleştirilen anketler Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kamuoyu desteğinin Mart ayında yaklaşan yerel seçimler için yüzde 40 ile yüzde 50 arasında olduğunu gösteriyor. İkinci olarak, Türkiye 10 yılın üzerinde bir süredir yapısal ve makroekonomik reformlar gerçekleştirerek güçlü ve istikrarlı büyüme için zemin hazırladı.”
Maliye Bakanı Şimşek, AK Parti'nin göreve geldiği 2002 yılından bu yana hükümet olarak mali açığını milli gelirin yüzde 10.8'inden yüzde 1'ine indirmeyi başardıklarını, bu süreç boyunca kamu sektörü borcu milli gelirin yüzde 74'ünden yüzde 35'ine indiğini belirterek, “Birçok ülkenin açısından bakıldığında bu rakamlar kıskançlık duyulacak rakamlar. Öyle ki Euro Bölgesi'nin Maastricht kriterlerinden daha iyi performans gösterdik” dedikten sonra şöyle devam ediyor: “2013 yılının üçüncü çeyreği itibariyle euroyu kullanan 18 ülkeden yalnızca 5 tanesi Maastricht kriterlerini karşılayabildi. Bunların içerisinde yalnızca iki küçük ekonomi –Estonya ve Lüksemburg- Türkiye'den daha iyi rasyolara sahipti.”
Bu ihtiyatlı politikaların geçen 10 yıl boyunca yıllık yüzde 5'lik ekonomik büyüme ortalamasının yakalanmasını ve küresel finansal krizin başlangıcına rağmen 2007 yılından bu yana neredeyse 5 milyon istihdam yaratılmasını sağladığını ifade eden Şimşek, bunun ötesinde kurumların kalitesini artırabilmek için önemli adımlar attıklarını vurgularken şunları yazdı: “Son zamanlardaki yolsuzluk soruşturmalarına rağmen rüşvet algısı zamanla ciddi bir azalma gösterdi. Transparency International'a göre Türkiye'nin rüşvet algısı 2002 yılında 102 ülke içinde 65. sıradayken 2013 yılında 177 ülke içinde 53. sıradaydı. Bunu daha da geliştirmek için tabii ki daha fazla alan var ve biz bunu yapmaya devam edeceğiz.”
Maliye Bakanı Şimşek, ihtiyatlı makroekonomik politikalar ve yapısal reformların 2003 yılından bu yana 134 milyar dolarlık direkt yabancı yatırımı çekmek gibi bazı faydalar sağladığına, bu rakamın Türkiye'nin 1980-2002 periyodunda aldığı toplam yabancı yatırımın dokuz katı olduğuna işaret ettiği makalesinde “Şüphesiz ki Türkiye'nin yüksek cari açığı son zamanlardaki ‘tapering’ çalkantısında ülkenin yumuşak noktası oldu. Fakat Türkiye'nin dalgalı kur rejimi otomatik bir istikrar mekanizması olarak görev görecektir” dedi.
Buna ek olarak Türk bankalarının güvenli. Sermaye yeterlilik rasyolarının uluslararası zorunlulukların oldukça üzerinde olduğunu vurgulayan Bakan, değişen uluslararası ortamın dış borcun yeniden finanse edilmesinde daha yüksek maliyetlere yol açtığını ancak Türkiye'nin dış pozisyonu korkulandan çok daha iyi durumda olduğunun altını çizdiği makalesinde şu verileri de yansıtıyor: “Hane halkının döviz bazında yaklaşık 190 milyar dolarlık uzun vadeli pozisyonu bulunuyor. Bunun ötesinde, ve yerel düzenlemelerimiz çerçevesinde, hane halkı döviz üzerinden kredi alamıyor. Türkiye'de bankacılık sektörünün 600 milyon dolar gibi küçük açık döviz pozisyonu var. Her ne kadar ticari sektörün 170 milyar dolarlık açık döviz pozisyonu olsa da bunun yalnızca 17 milyar doları kısa vadeli borç.”
Mehmet Şimşek, “Güçlü politika çerçevemizi geliştirmeye ve korumaya devam edeceğiz ve sermaye zamanla geri dönecek. Sonuç olarak yatırımcılar iyi çeşitlendirilmiş gelişen piyasalarda yeniden fırsat aramaya devam edecekler” inancını da dile getirdiği makalesine son verirken de “Bütün bunlar Türkiye'nin ekonomik görünümü için piyasanın sunduğundan daha parlak bir resim çiziyor. Bu güçlü ekonomik temelleri inşa ederken Türkiye, Başkan Roosevelt'in dediği gibi ‘gerilemeyi ilerlemeye çevirmekte’ iyi bir noktada” dedi.SHA