Fıstık ağaçları iki yıl üstüste fazla verim verince yoruldu, üstüne bir de kuraklık eklenince fıstıkta verim düştü....Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Nevzat Aslan, “Dünya ihracat pazarında yeterince bir payımızın olmadığını vurgulayan Aslan, “Biz dünya antepfıstığının ortalama yüzde 15’ini üretirken, dünya pazarının ancak yüzde 3-4’üne hitap ediyoruz. Bu nokta da dünya pazarına açılmak gibi bir problemimiz var” diye açıklamada bulundu
Antep fıstığının bu sene yok yılı olduğunu belirten Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Nevzat Aslan, “2015 yılında 144 bin ton, 2016 da 170 bin ton üretim fena değildi. Bu yıla geldiğimizde iki yıl verim veren antepfıstığı ağaçları yoruldu ve 2016 yılının da kurak geçmesi nedeniyle verim düştü. Mayıs ayında TÜİK’in açıkladığı Türkiye geneli antepfıstığı rekolte tahmini 85 bin ton. Bu yılın nihai rekolte çalışmasını yapmak üzere haftaya 24 temmuz da Şanlıurfa’da bir toplantı yapacağız. Antepfıstığının en yoğun yetiştirildiği 6 ilden gelecek temsilciler ile toplantı yapıp son rekolte tahminini açıklayacağız” dedi.
50 Araştırma Enstitüsü bulunuyor
Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü’nün, Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı altında Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü’ne bağlı ARGE yapmakla yükümlü 50 Araştırma Enstitüsü’nden biri olduğuna dikkat çeken Aslan, “Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğüne bağlı 50 Araştırma Enstitüsü bulunuyor. Bunlar merkez, bölgesel ve konu araştırma şeklinde gruplara ayrılmıştır. Bazı illerde birden fazla Enstitü varken, bazı illerde bir tane, bazı illerde ise hiç yok. Bizim araştırma Enstitüsü’de konu araştırma enstitüsü kategorisinde. Malatya’da Kayısı Araştırma Enstitüsü, Nevşehir’de Patates Araştırma Enstitüsü, Giresun’da Fındık Araştırma Enstitüsü gibi enstitüler bulunuyor” şeklinde konuştu.
Budama ve aşılama
ustaları yetiştirildi
Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü’nün 1937 yılında kurulduğunu ve kuruluşunun 80. yılına girdiğini ifade eden Aslan, “Enstitü kurulurken Antepfıstığının yaygınlaştırılması, çiftçilere budama, aşılama eğitimi ve doğru tarım uygulamalarının benimsetilmesi amacı güdülmüş, ilk 40 yıl bu şekilde faaliyet göstermiştir. Siirt bölgesinde daha önce yabani bir şekilde doğada bulunan buttum ağaçları o dönemde ekonomiye kazandırılması için faaliyetlerimizle antepfıstığına dönüştürüldü. Türkiye’nin değişik yerlerine aşı kalemi gönderilmiş, budama ve aşılama ustaları yetiştirilmiştir” diye açıklamada bulundu.
Antepfıstığı üretim alanı 5 bin dekardan
3 milyon 140 bin dekara yükseldi
Antepfıstığı üretim alanının 5 bin dekardan 3 milyon 140 bin dekara yükseldiğinin altını çizen Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Nevzat Aslan, konuşmasına şöyle devam etti: “ Her geçen gün antepfıstığına ilgi artıyor. Antepfıstığı üretiminde son 4-5 yılın ortalamasını alırsak 120 bin tonun üzerinde Türkiye üretimimiz var. Bunun yaklaşık yüzde 40’ını Gaziantep’te üretiyoruz ve bir o kadar da Şanlıurfa da üretilmekte. Güneydoğu Anadolu’nun diğer bölgelerinde yüzde 3-4’lük kesimi de Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerinde yetişiyor. Örneğin Mersin’de Gülnar, Mut ve Silifke’nin bazı köylerinde, Manisa’da, İzmir, Aydın, Çanakkale gibi illerimizde sınırlı miktarda var. Yani bir çok ilde Antepfıstığı üretimi yapılıyor, ama genel olarak yüzde 95’inden fazlası Güneydoğu Anadolu bölgesinde yetiştiriliyor.”
ARGE faaliyetleri
sürdürülüyor
Aslan, “Antepfıstığı için uygun anaçların tespiti, dikim aralığı, sulama, gübreleme, insan sağlığı üzerine bazı etkileri, depolama şartları, işleme teknolojisi, budama, hastalık, zararlıları tanıma ve mücadele yöntemleri gibi yetiştirme teknikleri konusunda birçok konu açıklığa kavuşturulmuştur. Verim ve kalitenin arttırılması, yeni çeşitlerin ıslahı, hastalık, zararlılarla etkin mücadele ve gıda güvenliğinin sağlanması için ARGE faaliyetleri sürdürülüyor” diye konuştu.
Antepfıstığı üretiminde
dünya üçüncüsüyüz
Antepfıstığı üretimi yapan ülkeler incelediğinde ortalamalara göre ilk iki sırayı ABD ve İran aldığını kaydeden Aslan, “ABD’nin 2015 yılında, İran’ın ise 2016 yılında rekoltesi düşük çıktı. Biz ikinciydik, ama uzun yıllar ortalamasına baktığımız da üçüncü sıradayız. Bitkinin özelliğinin yanı sıra iklimsel faktörler rekoltenin iniş çıkışlarına sebep olabiliyor. Mesela 2015 yılında ABD 250 bin ton üretim beklerken hasat sezonu gelindiğinde meyvelerin yeterince iç doldurmadığı görüldü, beklenen rekolte yüzde 50 düştü ve 120 bin ton da kaldı. Biz o sene 144 bin ton ürettik ve Amerika gerimizde kaldı. Bir sonraki sene ağaçlar çok yorulmadığından, üretim şartları iyi gitmesinden dolayı Amerika’nın rekoltesi 120 bin tondan 360 bin tona çıktı. Biz geçen yıl 170 bin ton üretirken, İran 160 bin tonlarda kaldı” ifadesini kullandı.
Dünya ihracat pazarında
yeterince payımız yok
Dünya ihracat pazarında yeterince bir payımızın olmadığını vurgulayan Aslan, “Biz dünya antepfıstığının ortalama yüzde 15’ini üretirken, dünya pazarının ancak yüzde 3-4’üne hitap ediyoruz. Bu nokta da dünya pazarına açılmak gibi bir problemimiz var. Bunun önünde bir takım engeller var. Engellerden birincisi; bizim çeşidin farklılığı. Bizim fıstığın şekli farklı ama aroması bize göre daha lezzetli. Tabi bu biraz lezzet olayı göreceli, alışkanlık olduğu için kesin bir şey söylemekte haksızlık olur. İran fıstığı, Amerikan fıstığı ve Türk fıstığını tadanlar rahatlıkla diyebiliyor ki aroması en güçlü fıstık Türk fıstığıdır” diye açıklama yaptı.
İhracat düşüklüğünün nedeni
piyasadaki fiyat istikrarsızlığı
İhracatın düşüklüğünün nedeninin piyasadaki fiyat istikrarsızlığından kaynaklandığını açıklayan Aslan, serbest piyasada rekolteye bağlı olarak fiyatların bir yıl düşebildiğini ve öteki yıl ise yüzde 50-100 arası artabildiğini söyledi. Aslan, “Fiyat istikrarsızlığı olunca ihracatçı uzun süreli bağlantı yapamıyor. İkincisi; işleme teknolojisinde hijyene yeterince dikkat edilmiyor. İhracata giden ürünler ithalatçı ülke kabul etmeden önce gümrükte analizler yapılıyor bu analizlerde aflatoksin yükse çıktığı zaman ithalatçı ülke ürünü kabul etmiyor. Analizde çıkan rakam aralığını kabul eden başka bir ülkeye sevk edilene kadar sınırda bekletiliyor, bu durumda ihracatçıyı korkutuyor. Üçüncü olarak tanıtım konusunu ele almalıyız. Ülkemizde yetişen antepfıstığının hem çeşit özelliği hem de kuru şartlarda yetiştirilmesi nedeniyle aroması güçlü. Bunun daha yoğun tanıtımları yapılsa dünya da kabul görecektir. Dördüncü olarak şekli, ama tat konusunda tanıtımını yeterince yaparsak şekil olayını aşabiliriz. Siirt çeşidi antepfıstığının şekli yabancı çeşitlere yakın olduğu için ihracatta biraz daha tercih edilebiliyor ama daha küçük. Eğer fiyat istikrarı sağlanır, güvenilir ortamlarda daha sağlıklı temiz işlersek, yoğun bir tanıtım yaparsak dünya pazarına çok rahat girebiliriz” ifadelerine yer verdi.
6 farklı ümitvar
çeşidimiz var
“Genetiğiyle oynayarak değil de melezlemeyle, seleksiyon gibi geleneksel metotlarla ile yeni çeşit ıslahı için çalışmalarımız devam etmekte” diyen Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Nevzat konuşmasını şöyle sürdürdü; “Farklı çeşit ve pistacia türleri arasında melezleme ile 1996 yılında başladık ve 21 yıldır süren bir projemiz var. Projenin birinci aşamasında 6 farklı ümitvar çeşidimiz var. Antep fıstığında çeşit ıslahı çok uzun sürüyor, 20 yılda diyelim 6 çeşit bulduk, o çeşitleri tekrar değerlendirmeye alacağız, yaklaşık 15 yılda o sürecek, ondan sonra mevcut çeşitlerden daha üstün özelliğe sahip yeni çeşitler ıslah edebileceğiz.”
Antep fıstığı gençlik kısırlığı
uzun süren meyve türü
Antep fıstığının gençlik kısırlığı uzun süren meyve türü olduğuna dikkat çeken Aslan, iyi bakım şartlarında 5-6 yılda meyve alındığını ve ıslah etmek için melezleme yapıldığını kaydederek, “Tam meyveyi gelip 3-5 yıl inceleyeceksiniz ki her sene iklim faktörleri farklı bir senenin şeyiyle Antep fıstığı budur demek yanlış olur. En az 2 yıl o rakamın tekrar etmesi lazım bu anlamda ıslah talepleri uzun sürüyor.
Tanıtımlar sürdürüldükçe
iç piyasa da fiyatı sabitler
Antep fıstığı tanıtımı için 5 yıl önce yoğun çalışmalar yapıldığını ve bir takım cd’lerin hazırlandığını ifade eden Aslan, tanıtımların sürdürülmesinde fayda olduğunu sözlerine ekledi. “Bu tanıtımlar sürdürüldükçe iç piyasa da fiyatı sabitler, iniş çıkış olayını aniden çıkma aniden fazla düşme olayını da önleyebilir ya da daha yumuşak iniş çıkışlar olursa ihracatçı da ihracatını güvenli bir şekilde artırabilir. Öyle bir fiyat oluşmalı ki ne üretici, ne tüketici, ne ihracatçı ne de sanayici mağdur olsun. Fiyat çok yükseldiği zaman üreticinin kar ettiği zannediliyor, ama aslında orta vaade de üreticinin de istediği bir şey değil. Çünkü çok yüksek fiyata çıktığı zaman tüketim azalıyor. Bazı alanlardaki özellikle gıda sanayinde kullanım azalıyor, sanayici zarar görüyor. Mesela bunu işleyen sanayiciler var, fiyat çok yükseldiğinde ürünün satışı düştüğü zaman işleyenlerin kapasiteleri yüzde 10-15’e düşüyor. Yüzbinlerce dolara kurulmuş bir tesis günde 1 ton ancak işleyebiliyor, orada çalışanlar mağdur oluyor, çok yüksek fiyatta seyrederse bu durgunluk bir sonraki seneye de yansıyor. Üreticinin bu yıl ürünü yüksek fiyata sattığı görülse bile bir sonra ki yıl bu ürün arttığı zaman tekrar eski satış fiyatlarına ulaşması zaman alıyor” şeklinde açıklamada bulundu.
Çalışma sonrasında rekolte
tahmininin ne kadar değiştiğini göreceğiz
Antep fıstığı üretimi yapan ilçelerde de komisyon çalışmaları yaptıklarını kaydeden Aslan, “Ziraat Odaları’nın, İlçe Tarım Müdürlükleri ve STK’ların oluşturduğu komisyonun, örnekleme usulüyle belirlenmiş olan bahçelerde yerinde yapılan incelemelerin sonucunu değerlendireceğiz. Son 2 yıldır yaptığımız bu çalışmanın bu yıl üçüncüsünü yapacağız. Mayıs ayında yapılan ilk çalışma sonrasında rekolte tahmininin ne kadar değiştiğini göreceğiz” ifadesini kullandı. Hüseyin Karataş
Antep fıstığının bu sene yok yılı olduğunu belirten Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Nevzat Aslan, “2015 yılında 144 bin ton, 2016 da 170 bin ton üretim fena değildi. Bu yıla geldiğimizde iki yıl verim veren antepfıstığı ağaçları yoruldu ve 2016 yılının da kurak geçmesi nedeniyle verim düştü. Mayıs ayında TÜİK’in açıkladığı Türkiye geneli antepfıstığı rekolte tahmini 85 bin ton. Bu yılın nihai rekolte çalışmasını yapmak üzere haftaya 24 temmuz da Şanlıurfa’da bir toplantı yapacağız. Antepfıstığının en yoğun yetiştirildiği 6 ilden gelecek temsilciler ile toplantı yapıp son rekolte tahminini açıklayacağız” dedi.
50 Araştırma Enstitüsü bulunuyor
Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü’nün, Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı altında Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü’ne bağlı ARGE yapmakla yükümlü 50 Araştırma Enstitüsü’nden biri olduğuna dikkat çeken Aslan, “Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğüne bağlı 50 Araştırma Enstitüsü bulunuyor. Bunlar merkez, bölgesel ve konu araştırma şeklinde gruplara ayrılmıştır. Bazı illerde birden fazla Enstitü varken, bazı illerde bir tane, bazı illerde ise hiç yok. Bizim araştırma Enstitüsü’de konu araştırma enstitüsü kategorisinde. Malatya’da Kayısı Araştırma Enstitüsü, Nevşehir’de Patates Araştırma Enstitüsü, Giresun’da Fındık Araştırma Enstitüsü gibi enstitüler bulunuyor” şeklinde konuştu.
Budama ve aşılama
ustaları yetiştirildi
Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü’nün 1937 yılında kurulduğunu ve kuruluşunun 80. yılına girdiğini ifade eden Aslan, “Enstitü kurulurken Antepfıstığının yaygınlaştırılması, çiftçilere budama, aşılama eğitimi ve doğru tarım uygulamalarının benimsetilmesi amacı güdülmüş, ilk 40 yıl bu şekilde faaliyet göstermiştir. Siirt bölgesinde daha önce yabani bir şekilde doğada bulunan buttum ağaçları o dönemde ekonomiye kazandırılması için faaliyetlerimizle antepfıstığına dönüştürüldü. Türkiye’nin değişik yerlerine aşı kalemi gönderilmiş, budama ve aşılama ustaları yetiştirilmiştir” diye açıklamada bulundu.
Antepfıstığı üretim alanı 5 bin dekardan
3 milyon 140 bin dekara yükseldi
Antepfıstığı üretim alanının 5 bin dekardan 3 milyon 140 bin dekara yükseldiğinin altını çizen Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Nevzat Aslan, konuşmasına şöyle devam etti: “ Her geçen gün antepfıstığına ilgi artıyor. Antepfıstığı üretiminde son 4-5 yılın ortalamasını alırsak 120 bin tonun üzerinde Türkiye üretimimiz var. Bunun yaklaşık yüzde 40’ını Gaziantep’te üretiyoruz ve bir o kadar da Şanlıurfa da üretilmekte. Güneydoğu Anadolu’nun diğer bölgelerinde yüzde 3-4’lük kesimi de Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerinde yetişiyor. Örneğin Mersin’de Gülnar, Mut ve Silifke’nin bazı köylerinde, Manisa’da, İzmir, Aydın, Çanakkale gibi illerimizde sınırlı miktarda var. Yani bir çok ilde Antepfıstığı üretimi yapılıyor, ama genel olarak yüzde 95’inden fazlası Güneydoğu Anadolu bölgesinde yetiştiriliyor.”
ARGE faaliyetleri
sürdürülüyor
Aslan, “Antepfıstığı için uygun anaçların tespiti, dikim aralığı, sulama, gübreleme, insan sağlığı üzerine bazı etkileri, depolama şartları, işleme teknolojisi, budama, hastalık, zararlıları tanıma ve mücadele yöntemleri gibi yetiştirme teknikleri konusunda birçok konu açıklığa kavuşturulmuştur. Verim ve kalitenin arttırılması, yeni çeşitlerin ıslahı, hastalık, zararlılarla etkin mücadele ve gıda güvenliğinin sağlanması için ARGE faaliyetleri sürdürülüyor” diye konuştu.
Antepfıstığı üretiminde
dünya üçüncüsüyüz
Antepfıstığı üretimi yapan ülkeler incelediğinde ortalamalara göre ilk iki sırayı ABD ve İran aldığını kaydeden Aslan, “ABD’nin 2015 yılında, İran’ın ise 2016 yılında rekoltesi düşük çıktı. Biz ikinciydik, ama uzun yıllar ortalamasına baktığımız da üçüncü sıradayız. Bitkinin özelliğinin yanı sıra iklimsel faktörler rekoltenin iniş çıkışlarına sebep olabiliyor. Mesela 2015 yılında ABD 250 bin ton üretim beklerken hasat sezonu gelindiğinde meyvelerin yeterince iç doldurmadığı görüldü, beklenen rekolte yüzde 50 düştü ve 120 bin ton da kaldı. Biz o sene 144 bin ton ürettik ve Amerika gerimizde kaldı. Bir sonraki sene ağaçlar çok yorulmadığından, üretim şartları iyi gitmesinden dolayı Amerika’nın rekoltesi 120 bin tondan 360 bin tona çıktı. Biz geçen yıl 170 bin ton üretirken, İran 160 bin tonlarda kaldı” ifadesini kullandı.
Dünya ihracat pazarında
yeterince payımız yok
Dünya ihracat pazarında yeterince bir payımızın olmadığını vurgulayan Aslan, “Biz dünya antepfıstığının ortalama yüzde 15’ini üretirken, dünya pazarının ancak yüzde 3-4’üne hitap ediyoruz. Bu nokta da dünya pazarına açılmak gibi bir problemimiz var. Bunun önünde bir takım engeller var. Engellerden birincisi; bizim çeşidin farklılığı. Bizim fıstığın şekli farklı ama aroması bize göre daha lezzetli. Tabi bu biraz lezzet olayı göreceli, alışkanlık olduğu için kesin bir şey söylemekte haksızlık olur. İran fıstığı, Amerikan fıstığı ve Türk fıstığını tadanlar rahatlıkla diyebiliyor ki aroması en güçlü fıstık Türk fıstığıdır” diye açıklama yaptı.
İhracat düşüklüğünün nedeni
piyasadaki fiyat istikrarsızlığı
İhracatın düşüklüğünün nedeninin piyasadaki fiyat istikrarsızlığından kaynaklandığını açıklayan Aslan, serbest piyasada rekolteye bağlı olarak fiyatların bir yıl düşebildiğini ve öteki yıl ise yüzde 50-100 arası artabildiğini söyledi. Aslan, “Fiyat istikrarsızlığı olunca ihracatçı uzun süreli bağlantı yapamıyor. İkincisi; işleme teknolojisinde hijyene yeterince dikkat edilmiyor. İhracata giden ürünler ithalatçı ülke kabul etmeden önce gümrükte analizler yapılıyor bu analizlerde aflatoksin yükse çıktığı zaman ithalatçı ülke ürünü kabul etmiyor. Analizde çıkan rakam aralığını kabul eden başka bir ülkeye sevk edilene kadar sınırda bekletiliyor, bu durumda ihracatçıyı korkutuyor. Üçüncü olarak tanıtım konusunu ele almalıyız. Ülkemizde yetişen antepfıstığının hem çeşit özelliği hem de kuru şartlarda yetiştirilmesi nedeniyle aroması güçlü. Bunun daha yoğun tanıtımları yapılsa dünya da kabul görecektir. Dördüncü olarak şekli, ama tat konusunda tanıtımını yeterince yaparsak şekil olayını aşabiliriz. Siirt çeşidi antepfıstığının şekli yabancı çeşitlere yakın olduğu için ihracatta biraz daha tercih edilebiliyor ama daha küçük. Eğer fiyat istikrarı sağlanır, güvenilir ortamlarda daha sağlıklı temiz işlersek, yoğun bir tanıtım yaparsak dünya pazarına çok rahat girebiliriz” ifadelerine yer verdi.
6 farklı ümitvar
çeşidimiz var
“Genetiğiyle oynayarak değil de melezlemeyle, seleksiyon gibi geleneksel metotlarla ile yeni çeşit ıslahı için çalışmalarımız devam etmekte” diyen Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Nevzat konuşmasını şöyle sürdürdü; “Farklı çeşit ve pistacia türleri arasında melezleme ile 1996 yılında başladık ve 21 yıldır süren bir projemiz var. Projenin birinci aşamasında 6 farklı ümitvar çeşidimiz var. Antep fıstığında çeşit ıslahı çok uzun sürüyor, 20 yılda diyelim 6 çeşit bulduk, o çeşitleri tekrar değerlendirmeye alacağız, yaklaşık 15 yılda o sürecek, ondan sonra mevcut çeşitlerden daha üstün özelliğe sahip yeni çeşitler ıslah edebileceğiz.”
Antep fıstığı gençlik kısırlığı
uzun süren meyve türü
Antep fıstığının gençlik kısırlığı uzun süren meyve türü olduğuna dikkat çeken Aslan, iyi bakım şartlarında 5-6 yılda meyve alındığını ve ıslah etmek için melezleme yapıldığını kaydederek, “Tam meyveyi gelip 3-5 yıl inceleyeceksiniz ki her sene iklim faktörleri farklı bir senenin şeyiyle Antep fıstığı budur demek yanlış olur. En az 2 yıl o rakamın tekrar etmesi lazım bu anlamda ıslah talepleri uzun sürüyor.
Tanıtımlar sürdürüldükçe
iç piyasa da fiyatı sabitler
Antep fıstığı tanıtımı için 5 yıl önce yoğun çalışmalar yapıldığını ve bir takım cd’lerin hazırlandığını ifade eden Aslan, tanıtımların sürdürülmesinde fayda olduğunu sözlerine ekledi. “Bu tanıtımlar sürdürüldükçe iç piyasa da fiyatı sabitler, iniş çıkış olayını aniden çıkma aniden fazla düşme olayını da önleyebilir ya da daha yumuşak iniş çıkışlar olursa ihracatçı da ihracatını güvenli bir şekilde artırabilir. Öyle bir fiyat oluşmalı ki ne üretici, ne tüketici, ne ihracatçı ne de sanayici mağdur olsun. Fiyat çok yükseldiği zaman üreticinin kar ettiği zannediliyor, ama aslında orta vaade de üreticinin de istediği bir şey değil. Çünkü çok yüksek fiyata çıktığı zaman tüketim azalıyor. Bazı alanlardaki özellikle gıda sanayinde kullanım azalıyor, sanayici zarar görüyor. Mesela bunu işleyen sanayiciler var, fiyat çok yükseldiğinde ürünün satışı düştüğü zaman işleyenlerin kapasiteleri yüzde 10-15’e düşüyor. Yüzbinlerce dolara kurulmuş bir tesis günde 1 ton ancak işleyebiliyor, orada çalışanlar mağdur oluyor, çok yüksek fiyatta seyrederse bu durgunluk bir sonraki seneye de yansıyor. Üreticinin bu yıl ürünü yüksek fiyata sattığı görülse bile bir sonra ki yıl bu ürün arttığı zaman tekrar eski satış fiyatlarına ulaşması zaman alıyor” şeklinde açıklamada bulundu.
Çalışma sonrasında rekolte
tahmininin ne kadar değiştiğini göreceğiz
Antep fıstığı üretimi yapan ilçelerde de komisyon çalışmaları yaptıklarını kaydeden Aslan, “Ziraat Odaları’nın, İlçe Tarım Müdürlükleri ve STK’ların oluşturduğu komisyonun, örnekleme usulüyle belirlenmiş olan bahçelerde yerinde yapılan incelemelerin sonucunu değerlendireceğiz. Son 2 yıldır yaptığımız bu çalışmanın bu yıl üçüncüsünü yapacağız. Mayıs ayında yapılan ilk çalışma sonrasında rekolte tahmininin ne kadar değiştiğini göreceğiz” ifadesini kullandı. Hüseyin Karataş