ANASAYFA arrow right Güncel

Çocuk işçi ölümlerinde, 40 çocukla Antep ikinci sırada

Çocuk işçi ölümlerinde, 40 çocukla Antep ikinci sırada
YAYINLAMA: 28 Ocak 2024 / 17.44
GÜNCELLEME: 28 Ocak 2024 / 17.45

 

Yüzde 92’sini ulusal basından; yüzde 8’ini ise çocuk işçilerin aileleri, mesai arkadaşları ve yerel basından derlenen bilgilere göre; 2013 yılında en az 59 çocuk işçi, 2014 yılında en az 54 çocuk işçi, 2015 yılında en az 63 çocuk işçi, 2016 yılında en az 56 çocuk işçi, 2017 yılında en az 60 çocuk işçi, 2018 yılında en az 67 çocuk işçi, 2019 yılında en az 67 çocuk işçi, 2020 yılında en az 67 çocuk işçi, 2021 yılında en az 62 çocuk işçi, 2022 yılında en az 62 çocuk işçi, 2023 yılında en az 54 çocuk işçi olmak üzere, 2013-2023 yılları döneminde en az 671 çocuk işçi hayatını kaybetti.

Antep’te 40 çocuk işçi öldü

2013-2023 yıllarında Türkiye’nin 77 şehrinde çocuk iş cinayeti gerçekleştiği tespit edildi: 49 ölüm Şanlıurfa’da; 40 ölüm Gaziantep’te; 33’er ölüm Adana ve İstanbul’da; 25 ölüm Konya’da; 21 ölüm Antalya’da; 19’ar ölüm Ankara ve Bursa’da; 18 ölüm Mardin’de; 17’şer ölüm Aydın, Kocaeli ve Mersin’de; 16’şar ölüm Diyarbakır ve Manisa’da; 14 ölüm Ağrı’da; 13 ölüm Denizli’de; 12’şer ölüm Hatay ve Samsun’da; 11’er ölüm İzmir, Kahramanmaraş ve Şırnak’ta; 10’ar ölüm Aksaray, Balıkesir, Erzurum, Osmaniye ve Sakarya’da; 9’ar ölüm Kayseri, Malatya, Muğla ve Van’da; 8’er ölüm Ordu, Sivas ve Tekirdağ’da; 7’şer ölüm Afyon, Giresun, Karaman ve Siirt’te; 6’şar ölüm Batman ve Düzce’de; 5’er ölüm Elazığ, Kastamonu, Muş ve Yozgat’ta; 4’er ölüm Bolu, Çorum, Hakkari, Isparta ve Sinop’ta; 3’er ölüm Bitlis, Eskişehir, Kars, Kırıkkale, Kırklareli, Kilis, Kütahya, Niğde ve Uşak’ta; 2’şer ölüm Bartın, Bilecik, Bingöl, Burdur, Çanakkale, Gümüşhane, Rize, Tokat ve Tunceli’de; 1’er ölüm Adıyaman, Ardahan, Bayburt, Çankırı, Edirne, Karabük, Kırşehir, Nevşehir, Trabzon, Yalova, Zonguldak ve Irak’ta meydana geldi.

MESEM kapsamında 1,5 milyon çocuk işçi var
İSİG raporunda, MESEM’lerle ilgili şu değerlendirme yapıldı: “Türkiye’de çocuk emeğinin sömürüsünde yaygın bir şekilde kullanılan temel yasal model çıraklık. Yoksul ailelerin çocuklarına yapılacak eğitim yatırımının maliyetini ortadan kaldırmak üzere kurulan ve 1970’lerden bu yana uygulanan bu model sınıfsal eşitsizliği derinleştirdi. Belirli dönemlerde çıraklığa ilişkin mevzuat düzenlemeleri yapıldı. Ancak bu düzenlemeler çıraklığı ortadan kaldırmak ya da azaltmak üzere değil tam tersine mevcut yeni piyasa koşullarına ya da yasal değişikliklere uyum sağlamak üzere geliştirildi. MESEM 2016 yılı sonuna kadar var olan ‘Çıraklık Eğitim Merkezleri’nin devamı niteliğindedir. Yani (4+4+4 modeli birlikte) eğitim sisteminin içine daha fazla entegre edilmiş ve kitleselleştirilmiş bir çocuk işçilik sisteminden bahsedebiliriz. MESEM uygulaması hayata geçirilirken AB ülkeleri örnek verilmektedir. Ancak uluslararası iş bölümünde Türkiye’nin rolünü düşündüğümüzde yapılan ara eleman yetiştirmek ve ucuz emek gücü ihracı.

MESEM kapsamında yaklaşık 1,5 milyon öğrencinin olduğu açıklandı. Bu öğrencilerin yaklaşık 300 binini ise 18 yaşın altındaki çocuklardan oluşuyor. Yani çocuk işçilik ‘bir gün okulda dört gün işyerinde eğitim alma’ uygulamasıyla meşrulaştırılıyor. Tabi bu uygulamanın kökenlerinde 24 Ocak kararları ve 12 Eylül darbesi ile hayata geçirilen neoliberal politikalar, 1990’lı yıllardan itibaren eğitimin metalaştırılması ve sanayi-eğitim işbirliği politikaları, 2006 yılında MEB-Koç Holding işbirliği ile “Meslek lisesi memleket meselesidir” şiarıyla öğrencilerin sanayi için ara eleman olarak yetiştirilmeye başlanması TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken’in “Bizim çıraklarımız çocuk işçi değildir, onlar ustalarından meslek öğrenen öğrencilerdir” sözleri ile hayata geçirilen adımlar bulunmaktadır.”

Oyun alanlarından koparılıp, üretimin acımasız çarkına sokuluyorlar

İŞİG raporunda, “18 yaşını doldurmayan ve (ücretli ya da kendi nam ve hesabına/ücretsiz) çalışan toplumun her üyesini “çocuk işçi” olarak tanımlanıyor. Çocuk işçiler tarım sektöründe ailesiyle birlikte mevsimlik olarak ücretli veya tarlasında çalışıyor. Çocuk işçiler haftanın bir günü okulda, dört günü işyerinde olan MESEM adı altında çalıştırılıyor. Çocuk işçiler kentlerin varoşlarında aile içi emek kapsamında ücretsiz çalışıyor, iş öğrensin diye yaz tatilinde çalışıyor, harçlığını kazansın diye tanıdığın yanına veriliyor... Ama çocuk işçiler sistematik olarak Türkiye kapitalizminin daha ilköğretim çağındayken bile acımasız üretim çarklarına soktuğu oyun alanlarından koparılan çocukluğunu, gençliğini ve sağlığını işyerlerinde bırakan bu ülkenin geleceğidir. Kesinlikle arızi bir olgu değil bilinçli sistematik bir ucuz emek sömürüsüdür” denildi.

Çalışma Bakanlığı’nın milletvekillerinin verdiği farklı önergelerindeki cevaplarda en yüksek çocuk işçi ölüm bilgilerini baz alındığında, 2002 yılında en az 1 çocuk işçi, 2003 yılında en az 18 çocuk işçi, 2004 yılında en az 29 çocuk işçi, 2005 yılında en az 27 çocuk işçi, 2006 yılında en az 29 çocuk işçi, 2007 yılında en az 28 çocuk işçi, 2008 yılında en az 29 çocuk işçi, 2009 yılında en az 12 çocuk işçi, 2010 yılında en az 24 çocuk işçi, 2011 yılında en az 24 çocuk işçi ve 2012 yılında en az 15 çocuk işçi hayatını kaybetti. Çalışma Bakanlığı’nın bu açıklamalarına 2013 yılı ile birlikte tutulan İSİG Meclisi verilerini de eklediğimizde “AKP’li yıllarda en az 907 çocuk işçi hayatını kaybetti.”

Raporda ayrıca, “Patronlara, çırak ve stajyer çalıştırmaya dönük bu teşvik aynı zamanda çocuk işgücünü iş kazalarının, iş cinayetlerinin en fazla yaşandığı küçük işletmelere itmiştir. Bu işletmelerin genel denetimler ve işçi sağlığı ve iş güvenliği denetimlerinde en az denetlenen yerler olması da çocuk işçilere yönelik sömürü ve kuralsızlığı arttırmıştır.
Tabi hatırlatmamız gereken bir husus var o da MESEM’lerde her yaştan öğrenci var. Bu durum da bir yandan yaşlılara kadar uzanan bir yelpazede yeniden işçileştirmenin hayata geçirildiğini diğer yandan eğitime destek adı altında da devletten sermayeye kaynak aktarıldığını da göstermektedir.

MESEM’lerde yoğunlaşan “çocuk işçiliğin nesnel zeminini yoksulluk oluşturmaktadır”. Türkiye’de zaten binlerce çocuk aileleri geçinemediği için çalışmak zorundaydı. Bazen yazın çırak olarak bazen okul sonrası atölyeye giderek bazen de okulu bırakarak çalışıyorlardı. 2021 Eylül ayından itibaren ise derinleştirilen yoksullaştırma politikaları ile Türkiye’de her yaştan insan hızla ücretliler ordusuna katıldı.

Doğal olarak maddi durumu kötü olan ailelerden çocuklar MESEM tercihinde (zorunluluğunda) bulundu. Böylece bir yandan okuyup diğer yandan çalışıp diploma, kalfalık ve ustalık belgesi alma imkânları olacaktı. Ancak bu çocuklara sunulan gelecek organize sanayi bölgelerinde, gıda, metal, kimya gibi sektörlerde ara eleman olma ya da hizmet sektörü çalışanı olmaktı. Diğer yandan sağlıklarını, çocukluklarını ve gençliklerini işyerlerinde bırakacaklardı” görüşlerine yer verildi.

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *