ANASAYFA arrow right Güncel

Gezi; ülkenin imdat çığlığı, direnme refleksi, derin bir nefes alışıdır

Gezi; ülkenin imdat çığlığı, direnme refleksi, derin bir nefes alışıdır
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 04.41
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 04.41
KESK Dönem Sözcüsü Eğitim Sen Şube Başkanı Ali Ersönmez, Gezi Parkı direnişinin yıl dönümü
KESK Dönem Sözcüsü Eğitim Sen Şube Başkanı Ali Ersönmez, Gezi Parkı direnişinin yıl dönümü nedeniyle düzenşene toplantıda, “Gezi Parkı’nda yağmaya, talana karşı başlayan nöbet, hakları ve güzel yarınlar adına birleşen milyonların mücadelesinde sürmeye devam etmektedir. Daha fazla rant için gittikçe betonlaştırılan İstanbul’un son yeşil alanlarından birisi olan Taksim Gezi Parkının etrafında oluşturulan sevgi çemberi ve direnişi tüm Türkiye’yi sarmalamış bulunuyor. Her şey ‘3-5 ağaç’ için başladı, ancak bugün o ağaçların yeşeren dalları gibi eşitlik, özgürlük ve demokrasi ve insanca yaşam talebi tüm ülkeyi sarmış durumda. Gezi bu ülkenin imdat çığlığı, direnme refleksi, derin bir nefes alışıdır. Haksızlığa, adaletsizliğe, keyfiliğe, dayatmaya, baskıya karşı direnmenin adı, bir parktan tüm ülkeye ve dünyaya yankılanan kente, doğaya, yaşama sahip çıkanların hep bir ağızdan, bir arada söyledikleri şarkıdır” dedi.

“Umudun şarkısı duyulmaya devam edecek”

İstanbul’un son yeşil alanlarından birisi olan Taksim Gezi Parkı’nın daha fazla rant için betonlaştırılmasına, tek tip yaşam dayatılmasına itirazla başlayıp, eşit, özgür ve demokratik bir ülke talebi ile tüm ülkeyi saran Gezi Direnişinin üzerinden üç yıl geçtiği hatırlatan Ersönmez, “ “Emekten yana, yoksuldan yana, doğadan yana, ezilmişten yana, ötekileştirilenden yana, kadından yana, Barış'tan yana her direnişin içinde yer alacağı, direnen herkesin dilinden düşürmeyeceği bir şarkı. Bilinir ki, sesler ve şarkılar kaybolmaz, uzayda sonsuza kadar salınırlar. Gezinin de direnişin olduğu her yerde umudu diri tutanların dillerinden düşmeyeceğini artık herkes biliyor.Gezi yaşlanmayacak.Toplumu kutuplaştıranlara rağmen bir aradayız.Barışın, dayanışmanın, kamusal yaşamın, özgür düşüncenin her türlü baskıdan uzak bir şekilde gelişebileceği eşitlikçi yarınlar için bir aradayız!”dedi.

Haksızlıklara karşı adaletin
sömürüye karşı emeğin sesiyiz
Bir taraftan bunlar yaşanırken, AKP’nin yürüttüğü politikaların işçilerin, kamu emekçilerinin, gençlerin ve kadınların sorunlarına çözüm olmadığı, aksine var olan sorunları daha fazla derinleştirdiği ifade edilen KESK açıklamasında, “Bu politikaları eleştiren, eşit, özgür, demokratik, barış içinde daha güzel yarınlar için mücadele eden biz kamu emekçileri ise bugün, mücadele tarihimizde hiç olmadığı kadar baskı altına alınmak isteniyoruz
Bilinmelidir ki kamu emekçilerinin emeğine, haklarına ve geleceğine sahip çıktığımız; savaş politikalarına karşı barışın, haksızlıklara karşı adaletin, sömürüye karşı emeğin sesi olduğumuz için işten atılıyor, soruşturmalara maruz kalıyor, sürgün ediliyoruz.
Bu çerçevede Gaziantep’te yapılan gözaltılar sonucunda, KESK üyelerimiz Musa Oyan, Orhan Karalar sosyal medya üzerinden 2013 ve 2014 yılında yaptıkları paylaşımlar üzerinden “propaganda yaptıkları”, Cumhurbaşkanına, Kurumlarına/Hükümetine ve güvenlik güçlerine hareket” gerekçeleriyle tutuklanmış, Emep GYK üyesi Mehmet Türkmen, DBP eş başkanı Demet Paksoy ile birlikte 17 kişi tutuklanmışlardır” denildi..


“Temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmeler arasında olduğu kuşkusuz olan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 19. maddesinde; “Herkesin görüş ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, karışmasız görüş edinme ve herhangi bir yoldan ve hangi ülkede olursa olsun bilgi ve düşünceleri arama, alma ve yayma özgürlüğünü içerir” denildiği
Yine İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin (İHAS) 10/1. maddesinde; “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir.
Anayasa’nın 25. maddesinde “düşünce ve kanaat hürriyeti” başlığı altında; “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne amaçla olursa olsun kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz. Düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz”, 26. maddesinde İHAS’nin 10/1.maddesindeki düzenlemeye benzer şekilde; “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.” Denildiği hatırlatılarak, “Görüldüğü gibi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmenin 10. maddesinin 1. fıkrası ile Anayasa’nın 25 ve 26. maddelerinde ifade/düşünce özgürlüğü en geniş anlamıyla güvence altına alınmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Handyside kararında belirttiği gibi, sadece “hoşa giden” düşünceler için değil “Devleti veya toplumun herhangi bir kesimini inciten, şoke eden ya da rahatsız eden” görüşler için de geçerlidir. AİHM'in sözü edilen içtihadı, şiddet içermediği sürece düşünceyi özgür bırakan bir bakışa sahiptir.
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının, kamu görevlisi olsun olmasın, ülkelerinde yaşanan toplumsal olaylarla ilgili olarak, demokratik sınırlar içerisinde olmak kaydıyla, düşüncelerini açıklama ve tepki koyma hakkı vardır. Bu türden davranışlar, temel hak ve özgürlükler arasında olduğu kuşkusuz olan “düşünce ve ifade özgürlüğü” hakkı kapsamında değerlendirilmelidir.
Bu çerçevede KESK üyelerimiz Musa Oyan, Orhan Karalar başta olmak üzere “düşünce ve ifade özgürlüklerini” kullandıkları için tutuklamalarının hukuki olmadığını görüyoruz, üyelerimiz başta olmak üzere hepsinin serbest bırakılmasını, ulusal ve uluslar arası hukuka uyulmasını talep ediyoruz.
KESK olarak, emek, demokrasi, hukuk, adalet, barış ve insanca yaşam mücadelemizi yükseltmeye, GEZİ’nin birliği, diriliği ile yürümeye devam edeceğiz” ifadeleri kullanıldı.Arzu Bulut

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *