DOĞU ROMA İMPARATORLUĞU’NUN EN DOĞU SINIRI ZEUGMA (bölüm 1)

Bundan önceki yazılarımda, 39 yıl önce seyahat acentam; “Arsan Seyahat Merkezi” ni kurarken, Gaziantep kültür turizmi için kolları sıvadığımda, en önemli dört arkeolojik değerimizi “Kare as” olarak seçip star parçam olarak tanıtma çabalarımı anlatmış, ilerleyen günlerde onları size tek tek yazacağımı vadetmiştim.
“Dülük, Rumkale, Yesemek, Zeugma” şeklinde seçtiğim kare asımdan Dülük Antik yerleşimini, Fırat’ın incisi Rumkale’yi ve Yesemek Büyülü heykeller diyarını önceki yazılarımda anlatmıştım. Bugün en büyük favorim olan Zeugma’yı sizlere yazacağım. Zeugma sevdası kitaplara sığmayacağı için onu iki bölümde sunacağım.
Tarih boyunca medeniyetleri etkileyen kutsal nehirlerin olduğuna inanılır. Bunlardan biri de antik adı Euphrates olan Fırat’tır. Üç büyük dinin kutsal kitaplarında; Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da Fırat’tan ve Dicle’den cennet bahçelerinin kutsal nehirleri olarak söz edilir.
Fırat Nehri, Antik dönemde, doğuda garantili bir sınır ve güvenilir bir koruyucuydu. Fırat üzerindeki en önemli iki geçit yeri, nehir sularının göreceli olarak daha durgun aktığı Anadolu’nun kapısı durumunda diyebileceğimiz Zeugma ve Samsat’tı. Söz konusu iki önemli geçit yeri bugünkü isimleri ile eski Samsat ilçesi ve Nizip’in Belkıs köyünde. Coğrafik ve topografik yapılarından ve jeopolitik konumlarından dolayı Zeugma ve Samsat iki stratejik yerleşimdi. Samsat, Adıyaman ilinin bir ilçesi idi ve adını Kommagene krallığının kurucusu Samos’dan almıştı. Anadolu’nun bu en büyük höyüğü, barındırdığı en az beş bin yıllık sayısız gizi ile baraj sularına gömüldü. İkinci geçit yeri olan Zeugma “köprü başı” ya da “geçit yeri” anlamına geliyor.
Paleolitik çağdan beri yerleşim izlerine rastlanılan bölgede, yaşam koşullarının cazibesini uzun süre koruduğu biliniyordu. Günümüze ulaşan bilgilere göre Büyük İskender’in Pers seferine giderken Fırat’ı buradan geçtiği söylenir. Bölgeye yerleşenler buraya “geçit yeri” anlamında Zeugma adını vermişlerdi.
MÖ 31 yılından itibaren Roma hakimiyetine giren kent, Doğu Roma İmparatorluğunun en doğu sınırı olan Fırat’ı daha doğudan gelecek Parth saldırılarından korumak amacıyla önemli ve tarihi görevler üstlendi. 4. lejyonun kente yerleşmesi adeta Zeugma’nın hayatını değiştirdi, yaklaşık 5000 kişinin ticarî anlamdaki katkısının yanı sıra, emekli subayların da ayrılmayarak sivil hayatlarına burada devam etmeleri, kentte eğitim ve kültür seviyesi yüksek bir kitlenin oluşmasını sağladı.
Gerek lejyondaki farklı coğrafyalardan gelen üst düzey subayların serveti, gerek çok yoğun ve canlı ticarî hayatının Zeugma’ya çektiği tüccarlar, Zeugma’nın kültür ve sanat hayatını müthiş bir zirveye taşıdılar. Dünyanın en kalabalık birkaç kentinden biri olan Zeugma’da nüfus yüzbini bulmuştu. Günümüzdeki birçok modern şehri kıskandıracak düzenle yapılmış kanal sistemi, yağmur sularının tepelerde toplanarak doğrudan nehre akıtılmasına yönelik alt yapı ve drenaj, sığ havuzlar, su toplama alanları, kamusal yapılar, ihtişamlı villalar çok yüksek bir şehircilik bilincinin sonucuydu. Bu yüksek kültür düzeyi ve servet, eşsiz bir sanat hayatına ve şehrin elitleri arasında da ciddi bir kültür yarışına sebep oldu. İhtişamlı villaları, idarî ve resmî binaları süslemek için çeşitli sanatkârlar Zeugma’ya akın etmeye başladılar. Sanatçılar arasında da bir yarış başlamıştı. Yapılan ve hala dünyada eşi olmayan muhteşem zemin mozaiklerine, sanatçılar artık imzalarını da atarak onları daha da değerli kılıyorlardı. Zeugma mozaiklerinin ihtişamı için kitaplar yazılabilecek olduğundan, bu kısım başka bir yazının konusu olsun.
Her şeyin bir sonu olduğu gibi, Zeugma’da da sonun başlangıcı M.S. 256 yılında başladı. Sasanîler Zeugma yı yakıp yıkarak bu muhteşem uygarlığın büyük bölümünü yok ettiler. Kent; bu büyük darbenin etkisinden bir daha kurtulamadı. Halen yapılmakta olan arkeolojik kazılarda bu istilanın ve yangının izlerine rastlanıyor. Zengin ve hareketli kent artık harabe haline gelmişti.
Anadolu’da her güzel antik kentin yanına mutlaka “Saba Melikesi Belkıs’ın yerleşimidir” diye adı “Belkıs” olan bir köy inşa edilir. Yıllar sonra, Cumhuriyet döneminde burada da bir “Belkıs” köyü varlık buldu ama, tıpkı yanındaki antik kent gibi bu küçük köyün de yazgısı dramatik bitti. Binlerce yıldan beri Fırat’a direnen, ona kafa tutan insanlar, Fırat’ın sularına yenilmiş olmanın ezikliği içinde ata yurtlarını terk etmek zorunda kaldılar. Yeni yapılan baraj, antik Samsat gibi onları da yutmaya hazırlanıyordu. Köy halkı Fırat’la mutlu olmuşlar, bazen Fırat’ın azgın sularına kurban verseler, ağıtlar yaksalar da Fırat’ ı sevmişler, çocuklarının adını Fırat koymuşlardı. Birçok köylü, baraj inşaatında çalışmak için ne hatırlı insanları aramış, iş bulunca da sevinçle işe sarılmış ama hiç kimse yaptığı işin sonucunun böyle olabileceğini tahmin etmemişti.
Seyahat acentamın ilk kuruluş yıllarından itibaren Zeugma’yı hak ettiği kültür destinasyonu yapmak için gece gündüz çalışmış, uluslararası turizm pazarında yer alması için çok çaba harcamıştım. Uluslararası kongre ve meslek toplantılarında Zeugma’yı tanıtmış, dünyaca ünlü Fırat’ın büyüsünü anlatmıştım. Arsan Seyahat Merkezimin 1990 yılından itibaren sürekli sponsorluğunu yaptığı kurtarma kazılarında, efsane müze müdürü Dr. Rifat Ergeç başkanlığında, ekibinin ve kendisinin fedakar çalışmalarıyla o güne kadar Zeugma’da çok değerli villalarda kazılar yapılmış, planlar çıkarılmış, muhteşem taban mozaikleri, fresk tekniğiyle yapılmış duvar süslemeleri, birçok buluntu , bilgi ve belge elde edilerek Gaziantep Müzesine taşınmıştı.
Bu zenginliği Fırat’ın azgın sularına terk edemezdik. Hemen kolları sıvayıp çalışmalara başladık.
Devamı gelecek hafta...
