İnsan Hakları Derneği Gaziantep Şube Başkanı Ahmet Hartavi, basın toplantısı düzenleyerek demokratik kitle üzerindeki baskıya son verilmesi ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini savundu.
Hartavi, “Ülkemiz, geçtiğimiz yıl 21 Temmuz’da, “halka karşı olmayacak” diye ilan edilen OHAL ile yönetilmeye başlanmış, demokrasinin kırıntısının bile ortadan kalktığı karanlık bir döneme mahkûm edilmiştir” dedi.
Hartavi, “15 Temmuz darbesini gerekçe göstererek 21 Temmuz’da OHAL ilan edenler, her ne kadar aksini iddia etseler de, OHAL’i muhalif tüm kesimlerin, tüm demokrasi güçlerinin susturulmasının, sindirilmesinin vesilesi haline getirmişlerdir. Hukuksuzluk üstüne inşa edilmek istenen baskı ve zor rejimi ile Milletvekilinden Belediye Başkanı’na, gazetecisinden KHK’larla sorgusuz sualsiz işten atılan kamu emekçilerine, grevleri yasaklanan işçilere kadar toplumun tüm kesimleri sindirilmek istenmektedir”diye konuştu.
Demokratik kitle örgütleri
üzerindeki baskıya son verilmeli
Bir yıllık OHAL süresince, ülke genelinde yaşanan hak gasplarının özetle sıraladığında demokrasi ve insan hakları açısından vahim bir tablonun ortaya çıktığını ifade eden Hartavi, “Demokratik kitle örgütleri üzerindeki baskıya son verilmeli ve ifade özgürlüğünün önündeki engeller kaldırılmalı. Darbe girişiminin başını çektiği söylenen FETÖ’ye dönük operasyonlar kapsamında, FETÖ ile uzaktan yakından ilgisi olmayan, hatta FETÖ ve benzeri yapılanmalarla mücadele eden, başta ‘Barış Akademisyenleri’ olmak üzere birçok kesim “terör uzantıları” ilan edilerek işlerinden edildi” şeklinde konuştu.
Medya üzerinde artarak
süren baskılar var
Akademi üzerindeki baskıların, aynı zamanda ülkenin bilimsel eğitim alanındaki geleceği konusunda da kaygı verici boyutlara ulaştığını ileri süren Hartavi, “Bu yanlıştan bir an evvel vazgeçilmeli ve görevden alınan hocalarımız derhal görevlerine dönmelidir. İki yüze yakın gazeteci yaptıkları haberler gerekçe gösterilerek tutuklandılar. Muhalif gazete ve televizyonlar kapatıldı. Gazetecilerin özgürlüğü aynı zamanda bizim haber alma özgürlüğümüzdür. Medya üzerinde artarak süren baskılara son verilmeli, gazetecilerin hiçbir baskı altında kalmadan çalışmaları güvence altına alınmalıdır” ifadesini kullandı.
İnsan Hakları Derneği Gaziantep Şube Başkanı Ahmet Hartavi, konuşmasına şöyle devam etti: “İşlerine geri dönmek için 125 gündür açlık grevinde olan ve artık ölümle burun buruna gelen kamu emekçileri Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, haklarında hiçbir yargı kararı olmadığı halde ‘terörist’ ilan edilip hapse kondu. Gülmen ve Özakça’nın artık çok kritik seviyede olan eylemlerine neden olan talepleri, kendileri gibi kamuda çalışırken işlerinden edilmiş binlerce emekçinin işe geri dönme talebiyle aynıdır. OHAL yasaları, bir gecede çıkarılan KHK’larla işlerinden olan, cezalar alan yüz binlerce emekçiye hak aramak için her türlü hukuk yolunu da kapatmıştır. Son bir yılda yaşanan en büyük hak gasplarından olan kamudaki ihraçlar konusunda, başta Gülmen ve Özakça’nın sağlık durumları gözetilerek, gerekli incelemelerin yapılması ve bir an önce taleplerin kabul edilerek, gasp edilen haklarının iade edilmesi acil önem taşımaktadır.”
“Hak, hukuk, adalet” diye
yükselen ses toplumun sesidir
25 günlük kitlesel bir yürüyüşün sonunda gerçekleşen Adalet Mitingi’nde milyonu aşan kalabalığın toplandığını vurgulayan Hartavi, “Mitingde “Hak, hukuk, adalet” diye yükselen ses, tüm bu yaşanan hak ihlallerine karşı demokrasi talep eden geniş toplumsal kesimlerin sesidir. Çünkü “adalet” talebi, diğer demokrasi talepleriyle birleşerek farklı toplumsal kesimlerin ortak talebi haline gelmiştir. OHAL ve KHK’larla yönetilen bir ülkede, toplumun tamamını kapsayan gerçek bir demokrasiden söz edilemeyeceğini hatırlatıyoruz. Bir yılını tamamlamak üzere olan OHAL’in kaldırılmasını, bu dönem çıkarılan KHK’ların tüm sonuçlarıyla birlikte iptal edilmesini talep ediyoruz” diye konuştu. Hüseyin Karataş
Hartavi, “Ülkemiz, geçtiğimiz yıl 21 Temmuz’da, “halka karşı olmayacak” diye ilan edilen OHAL ile yönetilmeye başlanmış, demokrasinin kırıntısının bile ortadan kalktığı karanlık bir döneme mahkûm edilmiştir” dedi.
Hartavi, “15 Temmuz darbesini gerekçe göstererek 21 Temmuz’da OHAL ilan edenler, her ne kadar aksini iddia etseler de, OHAL’i muhalif tüm kesimlerin, tüm demokrasi güçlerinin susturulmasının, sindirilmesinin vesilesi haline getirmişlerdir. Hukuksuzluk üstüne inşa edilmek istenen baskı ve zor rejimi ile Milletvekilinden Belediye Başkanı’na, gazetecisinden KHK’larla sorgusuz sualsiz işten atılan kamu emekçilerine, grevleri yasaklanan işçilere kadar toplumun tüm kesimleri sindirilmek istenmektedir”diye konuştu.
Demokratik kitle örgütleri
üzerindeki baskıya son verilmeli
Bir yıllık OHAL süresince, ülke genelinde yaşanan hak gasplarının özetle sıraladığında demokrasi ve insan hakları açısından vahim bir tablonun ortaya çıktığını ifade eden Hartavi, “Demokratik kitle örgütleri üzerindeki baskıya son verilmeli ve ifade özgürlüğünün önündeki engeller kaldırılmalı. Darbe girişiminin başını çektiği söylenen FETÖ’ye dönük operasyonlar kapsamında, FETÖ ile uzaktan yakından ilgisi olmayan, hatta FETÖ ve benzeri yapılanmalarla mücadele eden, başta ‘Barış Akademisyenleri’ olmak üzere birçok kesim “terör uzantıları” ilan edilerek işlerinden edildi” şeklinde konuştu.
Medya üzerinde artarak
süren baskılar var
Akademi üzerindeki baskıların, aynı zamanda ülkenin bilimsel eğitim alanındaki geleceği konusunda da kaygı verici boyutlara ulaştığını ileri süren Hartavi, “Bu yanlıştan bir an evvel vazgeçilmeli ve görevden alınan hocalarımız derhal görevlerine dönmelidir. İki yüze yakın gazeteci yaptıkları haberler gerekçe gösterilerek tutuklandılar. Muhalif gazete ve televizyonlar kapatıldı. Gazetecilerin özgürlüğü aynı zamanda bizim haber alma özgürlüğümüzdür. Medya üzerinde artarak süren baskılara son verilmeli, gazetecilerin hiçbir baskı altında kalmadan çalışmaları güvence altına alınmalıdır” ifadesini kullandı.
İnsan Hakları Derneği Gaziantep Şube Başkanı Ahmet Hartavi, konuşmasına şöyle devam etti: “İşlerine geri dönmek için 125 gündür açlık grevinde olan ve artık ölümle burun buruna gelen kamu emekçileri Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, haklarında hiçbir yargı kararı olmadığı halde ‘terörist’ ilan edilip hapse kondu. Gülmen ve Özakça’nın artık çok kritik seviyede olan eylemlerine neden olan talepleri, kendileri gibi kamuda çalışırken işlerinden edilmiş binlerce emekçinin işe geri dönme talebiyle aynıdır. OHAL yasaları, bir gecede çıkarılan KHK’larla işlerinden olan, cezalar alan yüz binlerce emekçiye hak aramak için her türlü hukuk yolunu da kapatmıştır. Son bir yılda yaşanan en büyük hak gasplarından olan kamudaki ihraçlar konusunda, başta Gülmen ve Özakça’nın sağlık durumları gözetilerek, gerekli incelemelerin yapılması ve bir an önce taleplerin kabul edilerek, gasp edilen haklarının iade edilmesi acil önem taşımaktadır.”
“Hak, hukuk, adalet” diye
yükselen ses toplumun sesidir
25 günlük kitlesel bir yürüyüşün sonunda gerçekleşen Adalet Mitingi’nde milyonu aşan kalabalığın toplandığını vurgulayan Hartavi, “Mitingde “Hak, hukuk, adalet” diye yükselen ses, tüm bu yaşanan hak ihlallerine karşı demokrasi talep eden geniş toplumsal kesimlerin sesidir. Çünkü “adalet” talebi, diğer demokrasi talepleriyle birleşerek farklı toplumsal kesimlerin ortak talebi haline gelmiştir. OHAL ve KHK’larla yönetilen bir ülkede, toplumun tamamını kapsayan gerçek bir demokrasiden söz edilemeyeceğini hatırlatıyoruz. Bir yılını tamamlamak üzere olan OHAL’in kaldırılmasını, bu dönem çıkarılan KHK’ların tüm sonuçlarıyla birlikte iptal edilmesini talep ediyoruz” diye konuştu. Hüseyin Karataş