Gaziantep Milletvekili Prof. Dr. Mahmut Toğrul, kamuda çalışanların açığa alınmasıyla ilgili olarak TBMM’de yaptığı konuşmada, “Kamuda görevden almalar 70 bini aştı. Kamuda görevden alınmalar o kadar keyfî ve o kadar delile, bir nedene dayanmıyor” dedi..
Toğrul, “NT'den -kırtasiye- alışveriş yaptı diye zamanında bir indirim kartı veriliyormuş, bu kartı var diye insanlar görevden alınıyor. Bank Asya'da kirada oturduğu ev sahibinin hesabı var, Bank Asya'ya para yatırıyor, Bank Asya'ya her ay kirasını ödediği için görevden alınmalar var”diye konuştu.
Toğrul, konuşmasında, “Şimdi, bu terör çetesinin devletin içerisine, kamuya nasıl yerleştiğini aslında hepimiz biliyoruz. Ayıklanması sonuna kadar gerekiyor ve üzerine gidilmesi gerekiyor ama bu yapılırken bir taraftan da hakikaten yaş ve kuruyu bir arada yakmamak gerektiğini, her şeyin hukuk dairesi içerisinde olması gerektiğini bir kez daha hatırlatmak zorunda kalıyoruz.
Bir diğer önemli nokta, bakın, Barış İçin Akademisyenler Bildirisi'ni imzalayanların durumunu bu çeteyle aynı torbaya koyduğunuzda inandırıcılık zayıflıyor. O zaman kamuoyunda şöyle anlaşılıyor: Siz karşıtlarınızı bertaraf ediyorsunuz. Sizin derdiniz "Bu çeteyi değil, kendi karşıtınız olarak değerlendirdiklerinizi bir şekilde kamudan tasfiye ediyorsunuz." şeklinde ele alınıyor ve gerçekten iş sulanıyor, inandırıcılığı zayıflıyor, yaptığınız, yanlış bir yere ulaşıyor. Bunu göz önünden uzak tutmamak gerektiğini de özellikle söylüyorum” şeklinde konuştu..
Toğrul, “Her gün, gün geçmiyor ki bir üniversiteden BAK imzacıları, hatta EĞİTİM-SEN üyeleri... EĞİTİM-SEN benim de geçmişte üyesi olduğum bir sendikadır. Bu sendikanın en önemli mücadelesi, bu çetenin üniversitelerdeki, kamu kurumlarındaki örgütlenmesine muhalefet etmektir. Demokratik emek mücadelesi vermiştir. E şimdi, karşı mücadele ettiğiniz bir çete grubuyla EĞİTİM-SEN yöneticileri ya da EĞİTİM-SEN üyeleri aynı noktaya konuluyor. Dolayısıyla, gerçekten yaptığınız hukuksuzlaşıyor ve herkes, gücü yeten bir şekilde gücü yettiğini bertaraf ediyor.
Bakın, kamuya bunların nasıl yerleştirildiğini, eğer tasfiye etmek istiyorsanız bazı örnekleri sizinle paylaşmak isterim. Örneğin geçmişe yönelik üniversitelerde atama ve yükseltme ilanlarını YÖK incelesin, bakalım nasıl gerekçelerle ve nasıl koşullarla üniversitelere insanlar alınmış. Olmayan bir cihazın uzmanlığı istenmiş mi istenmemiş mi? Ya da örneğin, benim fakültemde 38 profesör dururken fen fakültesine 1 tarihçi dekan olarak atanmış mı atanmamış mı değerli arkadaşlar? Ya da çok büyük kahraman hocalar yaratılır ya, bir kişiye en az 8-10 tane görev verilmiş mi verilmemiş mi? Eczacılık fakültesi dekanı, eğitim fakültesi dekanı, enstitüdeki müdürü, BAP sorumlusu aynı kişi olmuş mu, olmamış mı inceleyin. Bakın, bunlarla sonuca ulaşırsınız, yoksa herkesi aynı çatıya, aynı torbaya doldurarak bu işle uğraşamazsınız” dedi.Arzu Bulut
Toğrul, “NT'den -kırtasiye- alışveriş yaptı diye zamanında bir indirim kartı veriliyormuş, bu kartı var diye insanlar görevden alınıyor. Bank Asya'da kirada oturduğu ev sahibinin hesabı var, Bank Asya'ya para yatırıyor, Bank Asya'ya her ay kirasını ödediği için görevden alınmalar var”diye konuştu.
Toğrul, konuşmasında, “Şimdi, bu terör çetesinin devletin içerisine, kamuya nasıl yerleştiğini aslında hepimiz biliyoruz. Ayıklanması sonuna kadar gerekiyor ve üzerine gidilmesi gerekiyor ama bu yapılırken bir taraftan da hakikaten yaş ve kuruyu bir arada yakmamak gerektiğini, her şeyin hukuk dairesi içerisinde olması gerektiğini bir kez daha hatırlatmak zorunda kalıyoruz.
Bir diğer önemli nokta, bakın, Barış İçin Akademisyenler Bildirisi'ni imzalayanların durumunu bu çeteyle aynı torbaya koyduğunuzda inandırıcılık zayıflıyor. O zaman kamuoyunda şöyle anlaşılıyor: Siz karşıtlarınızı bertaraf ediyorsunuz. Sizin derdiniz "Bu çeteyi değil, kendi karşıtınız olarak değerlendirdiklerinizi bir şekilde kamudan tasfiye ediyorsunuz." şeklinde ele alınıyor ve gerçekten iş sulanıyor, inandırıcılığı zayıflıyor, yaptığınız, yanlış bir yere ulaşıyor. Bunu göz önünden uzak tutmamak gerektiğini de özellikle söylüyorum” şeklinde konuştu..
Toğrul, “Her gün, gün geçmiyor ki bir üniversiteden BAK imzacıları, hatta EĞİTİM-SEN üyeleri... EĞİTİM-SEN benim de geçmişte üyesi olduğum bir sendikadır. Bu sendikanın en önemli mücadelesi, bu çetenin üniversitelerdeki, kamu kurumlarındaki örgütlenmesine muhalefet etmektir. Demokratik emek mücadelesi vermiştir. E şimdi, karşı mücadele ettiğiniz bir çete grubuyla EĞİTİM-SEN yöneticileri ya da EĞİTİM-SEN üyeleri aynı noktaya konuluyor. Dolayısıyla, gerçekten yaptığınız hukuksuzlaşıyor ve herkes, gücü yeten bir şekilde gücü yettiğini bertaraf ediyor.
Bakın, kamuya bunların nasıl yerleştirildiğini, eğer tasfiye etmek istiyorsanız bazı örnekleri sizinle paylaşmak isterim. Örneğin geçmişe yönelik üniversitelerde atama ve yükseltme ilanlarını YÖK incelesin, bakalım nasıl gerekçelerle ve nasıl koşullarla üniversitelere insanlar alınmış. Olmayan bir cihazın uzmanlığı istenmiş mi istenmemiş mi? Ya da örneğin, benim fakültemde 38 profesör dururken fen fakültesine 1 tarihçi dekan olarak atanmış mı atanmamış mı değerli arkadaşlar? Ya da çok büyük kahraman hocalar yaratılır ya, bir kişiye en az 8-10 tane görev verilmiş mi verilmemiş mi? Eczacılık fakültesi dekanı, eğitim fakültesi dekanı, enstitüdeki müdürü, BAP sorumlusu aynı kişi olmuş mu, olmamış mı inceleyin. Bakın, bunlarla sonuca ulaşırsınız, yoksa herkesi aynı çatıya, aynı torbaya doldurarak bu işle uğraşamazsınız” dedi.Arzu Bulut