Eğitim Sen, “laik, bilimsel, demokratik” bir eğitim ve yaşam için kokart taktı
Eğiitm Sen Gaziantep Şubesi Ali Ersönmez, TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın, “Laiklik yeni anayasada olmamalıdır” diyerek, “Dindar anayasa meselesinden anayasamızın kaçınmaması lazım. Dini olarak bahsetmesi lazım” vurgusu yaparak, iktidarın yıllar içinde siyasi sistemi ve toplumsal yapıyı dini kurallara göre biçimlendirme girişimlerini hangi noktalara götürmek istediklerini açıkça itiraf ettiğini söyledi.
İnanç istismarı yapanların laiklikten
rahatsızlık duyması şaşırtıcı değil
Eğtim Sen yönetimi tarafından düzenlenen toplantıda konuşan Ersönmez, “Meclis Başkanı’nın bu sözleri, siyasi iktidarın 14 yıldır başta eğitim olmak üzere, toplumsal yaşamın bütün alanlarında oluşturmaya çalıştığı “tek din, tek mezhep” anlayışına dayalı toplum modelinin anlaşılması açısından ibret vericidir. Yıllardır halkın dini duygularını sömürerek, hemen her alanda inanç istismarı yaparak hareket edenlerin laiklik fikrinden rahatsızlık duyması hiç şaşırtıcı değildir!” dedi.
“Türk-İslam” sentezci politikalar
toplumu tek tipleştirmeyi amaçlıyor
“Belirtmek isteriz ki, Türkiye’de çok uzun yıllardır, inşa edilmeye çalışılan hakim din kavrayışı ile eşit yurttaşlık ilkesi daha ilk elden ortadan kaldırılmıştır. Türkiye’de yaşayan farklı inanç grupları ve bir dine inanmayanlar birçok politikada, fiilen ve resmi olarak yok sayılmış ve sayılmaya da devam edilmektedir” diyen Eğitim Sen Şube Başkanı Ali Ersönmez, “Laikliğin varlığı, din ve mezhep farklılıkları bahanesiyle halk kitlelerinin, farklı ulusların, farklı inançtan ve mezhepten insanların birbiriyle çatışmalarına son verilmesini ifade eder. Devletin, farklı inanç grupları karşısında, bu grupların kendi arasındaki ilişkilerde ve bir dine inanmayanlar karşısında eşitlik ilkesi doğrultusunda hareket etmesini gerektirir.
Ancak Türkiye’de uzun yıllardır devlet ve hükümetler tarafından izlenen “Türk-İslam” sentezci politikalar, toplumu tek tipleştirmeyi amaçlamıştır. Halbuki laik bir devlette olması gereken, toplumun din, dil, ırk, inanç, cinsiyet, etnik kimlik vb. bakımından çeşitliliğinin her birinin değer olarak kabul edilmesidir. Bunun olabilmesi ve bugüne kadar devlet aracılığıyla içi boşaltılan eşit yurttaşlık ilkesinin hayat bulabilmesi için var olan eşitsizliklerin giderilmesi gereklidir” dedi.
Ersönmez, “Eğitim sistemini dini kurallar ve referanslara göre biçimlendirme süreci, eğitimde 4+4+4 dayatması sonrasında belirgin bir şekilde artmış, yıllarca dini eğitim kurumları olarak bilinen imam hatip okulları tartışması yeniden alevlenmiştir. AKP iktidarının eğitimin en temel sorunlarından çok imam hatiplerin sayısını arttırma derdine düşmesi ile birlikte yeniden yükselmeye başlamıştır. 4+4+4 dayatmasının bütün itirazlara rağmen ısrarla uygulandığı son üç yılda yaşananlar, Türkiye’de eğitim sisteminin yoğun bir dinselleştirme operasyonu ile karşı karşıya kaldığını göstermektedir” diye konuştu.
MEB, devlet okullara ihtiyacı kadar ödenek ayırmayıp, eğitimin finansmanı için elini velilerin cebinden çıkarmazken, imam hatip okulları söz konusu olunca bütün parasal kaynakların ve diğer imkanların seferber edildiğini, yıllardır siyasal istismar konusu olan imam hatip okullarının her açıdan desteklenerek, tüm masraflarının devlet tarafından karşılandığını, özellikle yoksul ailelerin çocuklarını bu okullara göndermeleri yönünde çalışmalar yapıldığını da ifade eden Ali Ersönmez, “ Böylesi bir tablo içerisinde Meclis Başkanı’nın açıklamaları, mezhep çatışmalarına varabilecek biçimde halkın farklı kesimlerini birbirine karşı kışkırtmanın, devletin bu uğurda açıkça görev alması gerektiğinin somut ifadesi olmuştur. Anayasa değişikliği gibi önemli ve tüm toplumu ilgilendiren bir konuda yürütülecek tartışmaları, doğrudan belli bir dini ve mezhebi referans alarak sürdürmenin hiçbir anlamı bulunmamaktadır.
Eğitim Sen olarak, eşitsizliği ve ayrımcılığı savunan, laikliği tehdit ve engel olarak gören TBMM Başkanı’nın bu yaklaşımını reddediyor, Ülkemizin geleceği, huzuru, güvenin, bir arada kardeşçe yaşamanın kök salması için, bu ayrıştırıcı, çatıştırmacı anlayışların karşısında olacağımız ısrarla hatırlatmak isteriz.
Bu çerçevede bugün Türkiye ve ilimizde “laik, bilimsel, demokratik” bir eğitim ve yaşam için tüm okullarda kokart takarak tepkimizi dile getiriyoruz. Tüm toplumsal kesimleri “laik eğitim, laik yaşama” sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Hükümetin, “tek tipçi” tüm politikalarına karşı laik, eşit, özgür ve demokratik bir yaşam ve eğitim mücadelesindeki kararlılığımız ve ısrarımız sürecektir!” şeklinde konuştu. Arzu Bulut
Eğiitm Sen Gaziantep Şubesi Ali Ersönmez, TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın, “Laiklik yeni anayasada olmamalıdır” diyerek, “Dindar anayasa meselesinden anayasamızın kaçınmaması lazım. Dini olarak bahsetmesi lazım” vurgusu yaparak, iktidarın yıllar içinde siyasi sistemi ve toplumsal yapıyı dini kurallara göre biçimlendirme girişimlerini hangi noktalara götürmek istediklerini açıkça itiraf ettiğini söyledi.
İnanç istismarı yapanların laiklikten
rahatsızlık duyması şaşırtıcı değil
Eğtim Sen yönetimi tarafından düzenlenen toplantıda konuşan Ersönmez, “Meclis Başkanı’nın bu sözleri, siyasi iktidarın 14 yıldır başta eğitim olmak üzere, toplumsal yaşamın bütün alanlarında oluşturmaya çalıştığı “tek din, tek mezhep” anlayışına dayalı toplum modelinin anlaşılması açısından ibret vericidir. Yıllardır halkın dini duygularını sömürerek, hemen her alanda inanç istismarı yaparak hareket edenlerin laiklik fikrinden rahatsızlık duyması hiç şaşırtıcı değildir!” dedi.
“Türk-İslam” sentezci politikalar
toplumu tek tipleştirmeyi amaçlıyor
“Belirtmek isteriz ki, Türkiye’de çok uzun yıllardır, inşa edilmeye çalışılan hakim din kavrayışı ile eşit yurttaşlık ilkesi daha ilk elden ortadan kaldırılmıştır. Türkiye’de yaşayan farklı inanç grupları ve bir dine inanmayanlar birçok politikada, fiilen ve resmi olarak yok sayılmış ve sayılmaya da devam edilmektedir” diyen Eğitim Sen Şube Başkanı Ali Ersönmez, “Laikliğin varlığı, din ve mezhep farklılıkları bahanesiyle halk kitlelerinin, farklı ulusların, farklı inançtan ve mezhepten insanların birbiriyle çatışmalarına son verilmesini ifade eder. Devletin, farklı inanç grupları karşısında, bu grupların kendi arasındaki ilişkilerde ve bir dine inanmayanlar karşısında eşitlik ilkesi doğrultusunda hareket etmesini gerektirir.
Ancak Türkiye’de uzun yıllardır devlet ve hükümetler tarafından izlenen “Türk-İslam” sentezci politikalar, toplumu tek tipleştirmeyi amaçlamıştır. Halbuki laik bir devlette olması gereken, toplumun din, dil, ırk, inanç, cinsiyet, etnik kimlik vb. bakımından çeşitliliğinin her birinin değer olarak kabul edilmesidir. Bunun olabilmesi ve bugüne kadar devlet aracılığıyla içi boşaltılan eşit yurttaşlık ilkesinin hayat bulabilmesi için var olan eşitsizliklerin giderilmesi gereklidir” dedi.
Ersönmez, “Eğitim sistemini dini kurallar ve referanslara göre biçimlendirme süreci, eğitimde 4+4+4 dayatması sonrasında belirgin bir şekilde artmış, yıllarca dini eğitim kurumları olarak bilinen imam hatip okulları tartışması yeniden alevlenmiştir. AKP iktidarının eğitimin en temel sorunlarından çok imam hatiplerin sayısını arttırma derdine düşmesi ile birlikte yeniden yükselmeye başlamıştır. 4+4+4 dayatmasının bütün itirazlara rağmen ısrarla uygulandığı son üç yılda yaşananlar, Türkiye’de eğitim sisteminin yoğun bir dinselleştirme operasyonu ile karşı karşıya kaldığını göstermektedir” diye konuştu.
MEB, devlet okullara ihtiyacı kadar ödenek ayırmayıp, eğitimin finansmanı için elini velilerin cebinden çıkarmazken, imam hatip okulları söz konusu olunca bütün parasal kaynakların ve diğer imkanların seferber edildiğini, yıllardır siyasal istismar konusu olan imam hatip okullarının her açıdan desteklenerek, tüm masraflarının devlet tarafından karşılandığını, özellikle yoksul ailelerin çocuklarını bu okullara göndermeleri yönünde çalışmalar yapıldığını da ifade eden Ali Ersönmez, “ Böylesi bir tablo içerisinde Meclis Başkanı’nın açıklamaları, mezhep çatışmalarına varabilecek biçimde halkın farklı kesimlerini birbirine karşı kışkırtmanın, devletin bu uğurda açıkça görev alması gerektiğinin somut ifadesi olmuştur. Anayasa değişikliği gibi önemli ve tüm toplumu ilgilendiren bir konuda yürütülecek tartışmaları, doğrudan belli bir dini ve mezhebi referans alarak sürdürmenin hiçbir anlamı bulunmamaktadır.
Eğitim Sen olarak, eşitsizliği ve ayrımcılığı savunan, laikliği tehdit ve engel olarak gören TBMM Başkanı’nın bu yaklaşımını reddediyor, Ülkemizin geleceği, huzuru, güvenin, bir arada kardeşçe yaşamanın kök salması için, bu ayrıştırıcı, çatıştırmacı anlayışların karşısında olacağımız ısrarla hatırlatmak isteriz.
Bu çerçevede bugün Türkiye ve ilimizde “laik, bilimsel, demokratik” bir eğitim ve yaşam için tüm okullarda kokart takarak tepkimizi dile getiriyoruz. Tüm toplumsal kesimleri “laik eğitim, laik yaşama” sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Hükümetin, “tek tipçi” tüm politikalarına karşı laik, eşit, özgür ve demokratik bir yaşam ve eğitim mücadelesindeki kararlılığımız ve ısrarımız sürecektir!” şeklinde konuştu. Arzu Bulut