ANASAYFA arrow right Güncel

Yaşlı bakımı için devletin destek vermesi gerekir

Yaşlı bakımı için devletin destek vermesi gerekir
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 04.41
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 04.41
Devletin yaşılaın özel merkezlerde bakımı için destek vermesi gerektiğini söyleyen Lütfiye Özuluca
Devletin yaşılaın özel merkezlerde bakımı için destek vermesi gerektiğini söyleyen Lütfiye Özuluca, “İnsanlar artık çocuklarına zaman ayıramaz durumda, çünkü çalışması lazım. Bu durumda yaşlıların bakımı daha büyük bir sorun haline geliyor” diyor

Toplumun, artık yaşlıların özel bir bakıma ihtiyaç duyduğunu anlaması gerektiğini ifade eden Canel Bakımevi işletmecisi Lütfiye Özuluca, “Yaşlı bakımı hem çok zor bir iş hem de bir meslek meslek alanıdır. “Yaşlı bakımı bilinmiyor, yatakta yara çıkma olasılığı oluyor. Özellikle Alzheimer hastası olan bir kişi için evde bakım çok zor. Alzheimer hastası olan kişiye nasıl davranılacağı bilinmiyor. Alzheimer hastası olan bir insana daima olumlu cevaplar vermek zorundayız. Çünkü hasta yakın geçmişi değil, çok eskileri hatırlıyor. Hatta bazen hiçbir şeyi hatırlamadığı bile oluyor. Kendi evladına sen benim eşim misin diyenler oluyor. Bu verdiğim örnekte de göründüğü gibi çok ciddi bir sorumluluk gerekmektedir. Bunların hepsi bir meslek alanıdır” dedi..

Yaşlılara, özel bakımevlerinde daha iyi hizmet edildiğini belirten Lütfiye Özuluca, bunun ne lüks, ne de ayıplanması gereken bir şey olmayıp, zorunluluk olarak algılanması gerektiğini söylerken, yaşlı bakımının gelişmiş ülkelerde çok önemli bir iş ve meslek olduğuna dikkat çekti. Özuluca, Sabah’ın sorularını yanıtladı:
Sabah-Toplum, yaşlıları bakımevine bırakılmasına pek olumlu bakamıyor henüz değil mi?
Özuluca-Bakım evi denildiğinde halk üzerinde çok farklı bir etki oluşturuyor. Bakım merkezini atılma olarak düşünüyorlar. Bakım merkezleri insanların atıldığı bir yer değildir. Evde olmayan bakımların bakım merkezlerinde yapıldığı gözlemlenmektedir. İnsanlar, anne ve babalarını getirdiklerinde üzülüyorlar, ağlıyor. Bize yıllarca bakan anne ve babamıza bakamadık diyorlar. Fakat bu alan bir meslektir. Evde yaşlı, özürlü bir insana nasıl bakılacağını bilmiyorlar, Yataktan sandalyeye alınmasını bilmiyorlar. Karşıdaki kişiyi oturtup kaldırırken bir yere bırakırken, belini incitme olasılığı çok yüksek ve kişi kendine de zarar vermiş olur.

Sabah-İnsanlar, kurumu gelip gördüklerinde fikirleri değişiyor mu?
Özuluca-Bir anne-baba çocukları için yemez, yedirir. Çocuklarının iyi bir yere gelmeleri için ellerinden geleni yaparlar. Ama anne ve baba yaşlandığında evlatlar bakamıyorlar. Özellikle kenar semtlerde bakım çok zor. Bir hasta yakınım vardı. Sobalı ve tek gözlü bir evde annesine baktığını söyledi. Annesine sağlıklı bakamadığını kendisi de biliyordu. Bakım merkezini önerdim, o zaman da, el gün bana ne der diye tereddütte kalıyordu. Ben o an şöyle bir soru yönelttim “El-gün gelip annene bakıyor mu?” “Bakmıyor” diye cevap verdi. Hatta yemeğini veremediği zamanlar kimsenin annesiyle ilgilenmediğini ve altını değiştirme sorunu olduğu için daha çok zorlandığını söyledi.
“Peki burada daha iyi bakılacağını biliyorsun ve buna rağmen neden eli günü düşünüyorsun” dedim. Cevap veremedi o an soruma. El-gün kimsenin annesine bakmaz, kişi kendisi bakar. Zorlukları kendisi görüp yaşıyor. Bakım evlerini gördüklerinde ise anne ve babasına daha iyi bakılacağını da görebiliyorlar. Sözünü ettiğim kişi 10 gün gelip gördü bakım evini ve 11. Gün annesini alıp bize emanet etti. Kurumumuzda annesi 3-4 yıl kaldı ve o süre içerisinde her geldiğinde binlerce defa teşekkür etti. Annesi vefat ettikten sonra da defalarca ziyaretimize geldi ve hala da geliyor. Karşı tarafa verdiğimiz güven, sevgi çok önemlidir. Kişi annesine evde bizim baktığımız gibi bakamazdı. Kurumumuzda sosyal aktivitelerimiz oluyor. Evde bunu yapamazlar. En basitinden eve davul-zurna getirebilirler mi? Hayır, ama biz getiriyoruz Bakım merkezleri isim olarak kötü. Bu ön yargıyı yıkmamız lazım. İnsanlar bana sürekli reklamınız yok diyorlar. Ben bu soruya cevap olarak, benim reklamım fısıltı gazetesi diyorum. Benim reklamım, kurumumdakilere iyi bakmam. Eğer ben onlara iyi bakarsam ve insanlar memnun kalırlarsa birbirlerine önerirler. Bu da benim için iyi bir reklam.

Sabah-Eleman konusunda sıkıntı yaşıyor musunuz? Zira yaşlıların bakımı çok zor. Herhalde büyük bir çoğun luğun altı bağlanıyor. Eleman sorununu nasıl hallediyorsunuz?
Özuluca-Bu tip kurumlarda en çok sıkıntılarımızdan biri de personelin eğitimsizliği. Bakım elemanları kurumların en ağır işlerini yapıyorlar. Çünkü bir kişinin altını değiştirmek herkesin yapabileceği bir iş değildir. Herkes bu işi yapamaz. Bir insan çizimi sever mimar olur, biri eğitimi sever öğretmen olur. Ama bakım işi çok farklı bir iş. Biri kustuğu zaman 4 kişiden 1’i temizler, ama 3’ü temizleyemez. Bu işte çalışıldığı zaman bu insanların eğitimli olması gerekir. Yaşlı bakım okulları açıldı, ama sağlık teknikerleri bakım işlerini yapmıyorlar. Nedeni de tekniker oldukları için. Bakım işine eğitimsiz insanlar kalıyor. Durum böyle olunca da bizler zorda kalıyoruz. Hitap şekli, davranış şekli, bunların hepsi çok önemli şeylerdir. Sadece altını temizleyip bırakmak değildir. Eğitimin bu konuda kesinlikle daha fazla olması lazımdır. Bir diğer konu da sürekli bakım evlerine cezalar veriliyor. En çok ceza verilen konu, eleman eksikliği. Hiçbir kurumda eleman eksikliği var diye ceza alınmıyor. Ama bakım evlerinde bir eleman 3-4 gün eksik olduğunda anında ceza veriliyor. Bunlar güzel şeyler değildir. Bizler yaşlı, engellilerin bakımını yaptığımı için zaten zorlanıyoruz. Bir de böyle cezalar olunca daha fazla zorlanıyoruz. Ben sabah kalkıp, akşam 24.00’e kadar kurumdayım. Nedeni personeli takip etmek ve düzeni sağlamak.

Sabah-Yaşlı bakım evleri devletten gerekli desteği görüyor mu?
Özuluca-Bu tip kurumlara Bakanlık olarak daha fazla destek verilmesi gerek. Verilen ücretler karşısında bizler çok zorlanıyoruz. Bir yaşlının bakımında serumu, medikal malzemeleri ve özellikle bez tüketimi yük oluyor. Bunlara devletin destek vermesi lazım. Gün geçtikçe insanlar artık kendi çocuklarına bile bakamıyorlar. Anne ve babalarına bakmak için zamanları kalmıyor.

Sabah- Siz yurt dışında da yaşadınız, Türkiye ve yurtdışında bakım evlerine hem halk açısından, hem de devlet açısından ne gibi bir farklılıklar gözlemlediniz?
Özuluca- Yurt dışı ve Türkiye’deki çalışma disiplini arasında dağlar kadar fark var. Yurt dışında devlet desteği var. Kişinin özel sigortası oluyor orada. Yurt dışında çok güzel bir düzen var, Türkiye’den çok farklı. Burada da devlet yardım ediyor ama kişinin üzerinde mal varlığı ve maaşı olmadığında ancak devlet ödeme yapıyor. Ama şöyle bir durumda var, bir komiserin oğlu geldi, babam yıllardır Türkiye için çalıştı. Şu an yaşlandı ve ben babamı buraya getirip maaşını bakım evine verdiğimde, annem evde ne yapacak, ne yiyecek, ev kirasını nasıl ödeyeceğim diyor. Yani emekli olanların maaşına bir destek yapılması lazım. Devlet destek yapıyor, ama yeterli değil.

Sabah- Huzur evi ile bakım merkezleri arasında ne fark var?
Huzur evinde ayakta dolaşan insanlar kalıyor. Ama bakım merkezlerinde yatalak, zihinsel engelli, yani bakıma muhtaç insanlar oluyor. Zihinsel engelli olan bir insan dışarıdan bakıldığında gayet sıradan biri gibi duruyor, ama bakıma geldiğinde banyosunu alamıyor, tırnaklarını kesemiyor yani bakımını yapamıyor. Biz burada ilgi ve sevgi ile yaklaşarak onlara yardımcı oluyoruz. Özellikle Alzheimer hastası olan insanların bakımı konusunda yardımcı oluyoruz. Alzheimer hastası olanlar, zaman zaman agresif davranışlarda bulunuyor, çocuklarını tanımıyor, yemek yemeyi unutuyor. Bu gibi kişilerin özel bakımını güvenilir şekilde bakım merkezlerinde yapıyoruz. Mesela bir hastamızı personelimiz banyo yaptıracaktı. Saatlerce uğraştılar, ama yapmayacağını söyledi. Ben kendim gidip konuştum ve banyosunu yaptırdım. Bu defa da banyodan çıkartamadık. Bunlar zor sorumluluklardır. Ama biz en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Çünkü onların 3 yaşındaki çocuktan farkı yok. Bu işin kilit noktası sevgidir.

Sabah- Bakımevleri olayı pek yaygın değilmiş gibi. Gaziantep’in Türkiye!nin diğer illerine göre durumu nedir?
Özuluca- Gaziantep bakım alanında diğer illere göre zayıf kalıyor. Çünkü insanlarımız bakım merkezlerini farklı düşünüyorlar. İlk gün geldiğinde ağlayarak gidiyorlar. Ben bir hafta geçtikten sonra farklı bakacaksınız diyorum. İnsanlar mümkün değil diyorlar, ama 1 hafta sonra gelip anne-babasının mutlu, huzurlu olduğunu gördüklerinde onlar da mutlu oluyor ve kişi, iyi ki annemi-babamı getirmişim diyor. Özellikle kalabalık olduğu için yaşlıya bir avantaj oluyor. Mesela geçen gün iki Alzheimer hastasının yan yana oturup karşılıklı olarak konuştuklarını gözlemledim. İkisi aynı anda konuşuyor, ama ikisi de karşıdakinin kendisini dinlediğini düşünüyor. Bir hastamız vardı, kendisini oturtamazdık. Bu bizim için çok zor oluyordu. Çünkü yaşlılar daima düşme tehlikesi içinde oluyorlar. Düşüp aniden bir yerini kırabilme riski yüksek. Bir hastamız geldi ve bizim oturmaya ikna edemediğimiz hasta ile kanepede oturup bir şeylerini paylaşıyor. Bizim yapamadığımızı bir başka hasta başkasına yapabiliyor. Çocukların kreşe gitmesi, çocuğun sosyalleşmesi demektir. Burası da yaşlılar için bir kreştir. Yaşlılar bir başkasını gördüğünde burada onun da evladı var, bu hastalık sadece bende değil, diğerinde de var diyerek kendini teselli edebiliyor.

Sabah-Yaptığınız çok önemli ve kutsal bir iş, çevrenizden bu konuda ne gibi tepkiler alıyorsunuz?
Özuluca- Lise arkadaşlarımla bir araya geldik. Kimisi doktor, kimisi avukat, makine mühendisi olanlarımız var. Her alanda mezun olan arkadaşlarımız var. Toplantıda herkes biraz konuşma yapsın dediler. Sıra bana geldiğinde hepsi güldürler. Lütfiye Hanım hepimiz yarın senin yanına geleceğiz dediler. Sen çok önemli bir kişisin burada. Hepimizin geleceği yolun sonu senin yanın. Biz hangi işleri yaparsak yapalım, en önemli senin yaptığın iş ve biz seninle gurur duyuyoruz dediler. O an çok hoşuma gitti bu sözleri. Biz hangi işi yaparsak yapalım, herkesin geleceği yol burasıdır. O yüzden bakım merkezlerinin desteklenmesi lazım.

Sabah Bakım merkezinizde yaptığınız farklı bir uygulama veya proje var mı?
Özuluca-Geçen seneler, zihinsel engellileri denize götürdüm. Doğrusu ben de çok tedirgin oldum başlarda. Acaba orada dururlar mı, bir sorun çıkar mı, çıkmaz mı diye tedirgindim. Ama o kadar çok mutlu olacaklarını düşünemedim. O an keşke daha önce getirseydim dedim. Yıllardır yaptığım en güzel tatilim oldu. Çünkü onların mutluluğu beni daha mutlu etti. Sürekli kurum içinde mi kalmaları gerek? Farklı yerlere de gitmeleri gerekiyor. Bunun için destek almamız lazım. Çünkü ben hastalarımdaki mutluğu her hastaya tattırmak isterim.

Sabah-Kendinizden biraz söz eder misiniz?

Özuluca-Ben aslen Gaziantepliyim. Nakış öğretmenliği yapıyordum. Evlenip Almanya’ya gittim. Eşimin yurt dışındaki mesleğiydi aslında bu meslek. Yurt dışında gördüklerimi, yaşadıklarımı, şaşkınlıklarımı hiç unutmayınca neden benim ülkemde de böyle bir kurum olmasın dedim ve yıllar sonra bu bakım merkezini açtım. 6 yıdan beri burada çalışıyorum. Çiçek Bayram- Öze Karınca

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *