Cumartesi günü Gaziantep’te partisinin düzenlediği toplantıya katılan Yeşiller Sol Gelecek Partisi Eş Sözcüleri Eylem Tuncaelli ve Naci Sönmez, “Yaşam Hakkı Kampanyası” başlatacaklarını açıkladı. Sabah’ı ziyaret eden Yeşiller Sol Gelecek Partisi Eş Sözcüleri, “Yeşiller Sol, demokrasinin yerelden kurulmasını isteyen ve yaşam hakkını savunan bir parti. Türkiye’de yaşanan şiddet ortamının her iki tarafça da durdurulmasını, ölüm ve şiddete son verilmesini istiyoruz” diye konuştu.
Alman Parlamentosu’nun soykırım kararaı konusunda da konuşan Tuncaelli ve Sönmez, “ Osmanlı İmparatorluğu’nun 1. Dünya Savaşı’ndaki ana müttefiki ve ordusunun Genel Kurmayını teslim ettiği Almanya’nın Federal Meclisi, 24 Nisan 1915 itibariyle, dönemin İttihat Terakki Hükümeti’nin Ermeni vatandaşlarına karşı uyguladığı politikayı ölümcül tehcir ve soykırım olarak tanımladı. Bir dizi başka değerlendirme de içeren kararı dikkatle ele almamız, önemli bir gelişme olarak okumamız ve yeni bir başlangıç yapmak için iyi bir imkan olarak görmemiz gerekir. Almanya Federal Meclisi almış olduğu bu kararla, Osmanlı vatandaşı Ermenilerin, maruz kaldıkları yıkıcı politikanın soykırım olduğunu kabul ederek olayın faili olmamakla beraber bugün Türkiye’ye, bu topraklarda yaşayan bizlere çok önemli siyasi, insani ve vicdani yükümlülüklerimizi hatırlatmaktadır. Bizi yüzleşmeye ve yaraları sarmaya götürecek yol haritası öneren ülkelerin sayısı yirmiyi aşmış durumdadır” dedi..
Bu kararın Türkiye’ye bir dayatma gibi görülmesi ve bir takım uluslararası hesapların parçası olarak gündeme getirildiğinin düşünülmesinin doğru olmadığı ifade edilerek, “Olay, parçası olduğumuz imparatorluğunun topraklarında ve vatandaşı olduğumuz devletin Hükümeti ve sorumlularının bilgisi ve yönlendirmesi altında gerçekleşti. Osmanlı resmi belgelerine bakılması halinde bile tahmin edilenden çok fazlasını görmemiz mümkündür. Elbette bu ülke topraklarında tarihte yaşanmış olan kıyım ve yıkım politikalarından bugünkü kuşaklar ve hükümetler sorumlu değildir. Ama ülkenin tarihsel mirasını üstlenenlerin, o mirasın karanlık yönleriyle de yüzleşmek cesaretini göstermeleri gerekir. Almanya Federal Meclisi’nin kararı, kendisi için de, Türkiye için de bu anlama gelen ve üzerinden yürünebilecek bir çağrı özelliği taşımaktadır. Dolayısıyla söz konusu kararın önemli bir bölümü, Almanya’nın kendi utanç verici rolüne ve bundan hareketle mevcut Almanya Federal Meclisi, hükümeti ve toplumunun bu sorundan kaynaklanan yaraların sarılması için, başta Ermenistan ve Türkiye arasında olmak üzere, barışın yeniden tesis edilmesi için yapılacakların neler olduğu hususuna işaret etmektedir. O nedenle, artık 1915 Ermeni Soykırımı hakkında karar alan her ülke için, “Kim bilir hangi hesabın peşinde olduğu” şeklindeki anlamı olmayan sorgulamaları bir yana bırakıp, özgüvenle sorunun üzerine gitmeli, yüzleşmeden kaçınmamalı ve kanayan yarayı iyileştirici adımları kimsenin uyarısına ihtiyaç bırakmadan atabilmeyi başarmalıyız” denildi.Arzu Bulut
Alman Parlamentosu’nun soykırım kararaı konusunda da konuşan Tuncaelli ve Sönmez, “ Osmanlı İmparatorluğu’nun 1. Dünya Savaşı’ndaki ana müttefiki ve ordusunun Genel Kurmayını teslim ettiği Almanya’nın Federal Meclisi, 24 Nisan 1915 itibariyle, dönemin İttihat Terakki Hükümeti’nin Ermeni vatandaşlarına karşı uyguladığı politikayı ölümcül tehcir ve soykırım olarak tanımladı. Bir dizi başka değerlendirme de içeren kararı dikkatle ele almamız, önemli bir gelişme olarak okumamız ve yeni bir başlangıç yapmak için iyi bir imkan olarak görmemiz gerekir. Almanya Federal Meclisi almış olduğu bu kararla, Osmanlı vatandaşı Ermenilerin, maruz kaldıkları yıkıcı politikanın soykırım olduğunu kabul ederek olayın faili olmamakla beraber bugün Türkiye’ye, bu topraklarda yaşayan bizlere çok önemli siyasi, insani ve vicdani yükümlülüklerimizi hatırlatmaktadır. Bizi yüzleşmeye ve yaraları sarmaya götürecek yol haritası öneren ülkelerin sayısı yirmiyi aşmış durumdadır” dedi..
Bu kararın Türkiye’ye bir dayatma gibi görülmesi ve bir takım uluslararası hesapların parçası olarak gündeme getirildiğinin düşünülmesinin doğru olmadığı ifade edilerek, “Olay, parçası olduğumuz imparatorluğunun topraklarında ve vatandaşı olduğumuz devletin Hükümeti ve sorumlularının bilgisi ve yönlendirmesi altında gerçekleşti. Osmanlı resmi belgelerine bakılması halinde bile tahmin edilenden çok fazlasını görmemiz mümkündür. Elbette bu ülke topraklarında tarihte yaşanmış olan kıyım ve yıkım politikalarından bugünkü kuşaklar ve hükümetler sorumlu değildir. Ama ülkenin tarihsel mirasını üstlenenlerin, o mirasın karanlık yönleriyle de yüzleşmek cesaretini göstermeleri gerekir. Almanya Federal Meclisi’nin kararı, kendisi için de, Türkiye için de bu anlama gelen ve üzerinden yürünebilecek bir çağrı özelliği taşımaktadır. Dolayısıyla söz konusu kararın önemli bir bölümü, Almanya’nın kendi utanç verici rolüne ve bundan hareketle mevcut Almanya Federal Meclisi, hükümeti ve toplumunun bu sorundan kaynaklanan yaraların sarılması için, başta Ermenistan ve Türkiye arasında olmak üzere, barışın yeniden tesis edilmesi için yapılacakların neler olduğu hususuna işaret etmektedir. O nedenle, artık 1915 Ermeni Soykırımı hakkında karar alan her ülke için, “Kim bilir hangi hesabın peşinde olduğu” şeklindeki anlamı olmayan sorgulamaları bir yana bırakıp, özgüvenle sorunun üzerine gitmeli, yüzleşmeden kaçınmamalı ve kanayan yarayı iyileştirici adımları kimsenin uyarısına ihtiyaç bırakmadan atabilmeyi başarmalıyız” denildi.Arzu Bulut