ANASAYFA arrow right Güncel

YILLAR SONRA BİR SORGUNUN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

YILLAR SONRA BİR SORGUNUN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 04.03
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 04.03
İlk kez ortaokul yıllarımda polis karakolunda ifade vermiştim.Okulda boykot yapmıştık.

İlk kez ortaokul yıllarımda polis karakolunda ifade vermiştim.Okulda boykot yapmıştık.Polis tarafından gözaltına alınmıştım birkaç arkadaşımla birlikte.Gözaltının amacı sadece gözdağı vermekti bizlere. O yıllarda çocuk yaşta bizlerin muhalif olmasının önüne geçilmeliydi. Birkaç saatlik gözaltı ve birkaç tokat sonrasında salıverilmiştik.Bu devletin ceberut yüzüyle ilk tanışmamdı.
Yıllar geçti. Gencecik yaşımızda toplumsal mücadele, bizlere teoride olduğu kadar pratikte de öğretti. Bir yandan okuyor, ha bire okuyor ‘’dışsal dünyayı’’ olguları, olayları anlamaya yorumlamaya çalışıyor, diğer yandan da dünyayı değiştirmeye çalışıyorduk. Hayallerimiz vardı. ’’Güneşli bir dünya ‘’ yanı başımızda göz alıyordu.Sovyetler ve diğer sosyalist ülkelerden gelen her başarı öyküsü bizim için bir güven yaratıyor, esin kaynağı oluyordu.
Farkına varamadığımız bir toz bulutu arasında geçen kısa politik serüvenimiz 12 Eylül faşist darbesiyle ciddi bir yara aldı.Artık ceberut devlet ile daha fazla karşı karşıya kalacaktık.
Bir sürek avı başlamıştı.En hafif bir nedenden dolayı 90 günlük gözaltılar başlamıştı.İlerici Liseliler Derneği’nde yönetici olduğum için 122 gün Ermeni Kilisesinden bozma bir cezaevinde yattım.Sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandığımızda yanımızda bulunacak avukatımız da olmamıştı.Temyize kapalı bir kararla cezalandırılmıştık.Ve şanslı olduğumdan olsa gerek yakalandığımda direkt savcılığa götürülerek cezaevine konuldum. İşkenceden kurtulmuştum.
Cezaevi çıkışı elime kelepçe vurarak askerlik şubesine götürdüler.Oradan tüm ısrarlarıma rağmen haydi askere; Ağrı’lı yıllar başlamıştı derken yani askerlikte 52.günümü doldurmamışken beni Antep’e sorguya getirdiler. İlk kez ciddi olarak devletin ceberut yüzüyle karşılaşıyordum.48 günlük bir gözaltından sonra serbest kalmıştım. Abuk sabuk benimle ilgisi olmayan nedenlerle sorgulanmıştım.
1982 sonrası 1985 1 mayıs öncesi 1 gecelik gözaltını saymaz isem ta ki bugüne kadar (8 Mayıs 2014) herhangi bir polis sorgusu ile karşılaşmamıştım.
30 Mart 2014 yerel seçimler sürecinde Antep’te BDP adaylarına destek veriyorduk.Seçim sürecinde görevler aldık.Propaganda işlerinde ben de doğal olarak görev aldım.Güncel siyasete dair konuşmalar yaptım. BDP temsilcileri de ,adayları da, seçim sürecini izleyen kayıtlara geçiren polisler de biliyorlardı ki ben Yeşiller Ve Sol Gelecek Partisi’ni temsil ediyordum.
Terörle Mücadele Şubesinden ifade için davet aldığımda hiçbir kaygım olmadı.Ama sorulacak soruları tahmin etmeye çalışıyordum.Ancak bir somut veriye dayanmayacağını da bildiğimden içim rahattı.Kendi isteğimle gittim ifade vermeye.Önce parmak izine götürdüler.Profilden yandan resimler çektiler.İtiraz ettim ben sanık değilim diye.Şüphelisin bu uygulama rutindir dediler.12 eylül sorgusunda bile resim çektirip parmak izi vermemiştim.
Avukatım olup olmadığını sordular.Yoksa baro avukatı var dediler. Avukatım var çağıracağım dedim ve çağırdım. Bu arada seçim sürecinde gözüme çarpan ancak tanımadığım 4 genç de sorgulanıyordu başka odalarda.
Polis gayet nazikti.Her gelen çay içip içmeyeceğimi soruyordu. Avukatım gelinceye kadar 2 çay içtim. Bildiğimiz ceberut devlet yüzü görünmüyordu.
Sorguya geçildi. İlk soru bir seçim bürosu açılışında ‘’PKK terör örgütü şehitleri için saygı duruşuna davet emişsin” denildi.Oysa ben günlük ve siyasal yaşamımda hiçbir zaman ‘’ŞEHİT’’ kelimesini kullanmam ve kullanmayı da sol açısından sorunlu bulurdum.Çünkü şehitlik kelimesi bana göre bir dinsel içeriğe sahipti. Benim gibi din ile ilişkisini daha 13 yaşında kesmiş birisi için bu kavram sorunlu ve sol tarafından da ‘’devrim şehitleri’’ şekilde kullanılması doğru değildi.
İkinci soruya geçildi.‘’Terör örgütü PKK ‘’ lehine konuşma yapmışım. Neden yapmışım? Ben Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin hem Parti Meclisi Üyesi, hem de Antep il eş sözcüsüydüm. PKK lehine propaganda yapmam parti tüzük ve programının inkârı ve reddi anlamına gelirdi.Kaldı ki biz yasal bir seçim süreci yürütüyorduk.Parti meclisimizin HDP ve BDP adaylarını destekleme kararı vardı.HDP içerisinde partili olan yoldaşlarımız adaydı.
Sorgu bu minvalde sürdü. Bir süre sonra beni sorgulayan polis utanarak (Savcılık istedi bende soruyorum diyerek) PKK’nin amacı nedir diye sordu. Güldüm. Bu sorunun muhatabı ben değilim ancak bu soruyu Mit Müsteşarı Hakan Fidan’a sorun dedim. O da güldü. Anladım ki sorular önceden üretilmişti.Ve bir suç ve suçlu nasıl yaratılır bu sorulardan anlaşılıyordu. Çünkü PKK nin stratejisi, örgüte üye kazanma yöntemlerini bana soruyorlardı.
Alınan ifadeyi okuyarak avukatımla birlikte imzaladık.Sıra doktor kontrolüne ve oradan rapor almaya gelmişti.Yasal zorunluluk nedeniyle hastaneye gittik ve darp cebir yoktur ibaresi doktor tarafından yazıldı ve kaşelendi.Oradan serbest kaldım.
Evet 12 eylül yıllarının şiddete dayalı sorguları yoktu.Ancak Kürtlere karşı önyargı devletin beyin kıvrımlarına nakış gibi işlenmişti.Sorguda sorulan sorulardan bu anlaşılıyordu.Yasal bir seçim çalışmasında yasal hakkın kullanılması bile soruşturma nedeni olabiliyordu.Bakalım savcılık hakkımda dava açacak mı biliyorum ama bildiğim tek şey demokratikleşme için kat edeceğimiz daha çok yol var.


Celal Deniz

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *