Bolu Kartalkaya’da bir otelde çıkan yangında 78 kişinin hayatını kaybetmesi üzerinde açıklama yapan KESK Gaziantep Şubeler Platformu, yaşananların facia ve kader değil katliam olduğunun altını çizdi
KESK Dönem Sözcüsü Ömer Parlakçı, ‘’Yaşanan can kayıplarının sorumlularının başta siyasal iktidarın rant ve talana dayalı neoliberal politikaları ile cezasızlık ve kuralsızlık politikası olduğu ortadayken, devlet kurumlarının, organlarının nasıl da işlevsizleştirildiği, nitelikten uzaklaştırıldığı, kamu hizmetlerinin piyasaya açılmasının nasıl ölümcül sonuçlar doğurduğunu yangın sonrasında en acı haliyle görüyoruz’’ şeklinde konuştu.
Devletin tüm yetkilileri sorumluluk almaktan çalışıyor
Ahşap malzemeden yapılı yanıcı madde ile döşenmiş, yangın merdiveninin olup olmadığının bile tartışmalı halde olduğu, en son ne zaman, kim tarafından denetlendiği belli olmayan bir yapıda göz göre göre yaşananların facia kader değil, katliam olduğunu sözlerine ekleyen Parlakçı, ‘’Maden ocaklarında, yurtlarda, orman yangınlarında, işçi cinayetlerinde ve depremlerin sonucunda sayısız defa tanık olduğumuz üzere ilk iş olarak yayın yasağı getirilmesinin ve devletin tüm yetkililerin sorumluluktan kaçmaya çalışmasının gerçeklerin üzerini kapatmaya yönelik olduğunun altını çiziyoruz’’ ifadelerine yer verdi.
Devleti şirket gibi yönetmekle övünülüyor
Parlakçı, ‘’Kamuoyuna ihmallere ilişkin bilgi vermekle görevli resmi makamlar, iktidar partisinin kabine toplantısı bitmeden bir açıklama dahi yapamamış, İçişleri Bakanlığı ancak akşam saatlerinde yangının söndürüldüğünü ve kimlik tespitinin sürdüğünü açıkladı. Bu noktada gerçek sorumluların denetim görevini yapmayan kurum ve kuruluşlar ile yurttaşların can güvenliğini hiçe sayan, kar hırsıyla güvenlik tedbirlerini almaktan imtina eden sermaye sahipleri olduğu, devleti şirket gibi yönetmekle övünenlerin, devletin denetim görevini şirketlere devredenlerin, ne kadar sorumluluktan kaçmaya çalışsalar da bu ihmaller zincirinin ana halkasını oluşturduğu bir kez daha açığa çıktı’’ açıklamasını yaptı.
Kamu kurumları ve denetim mekanizmaları insan hayatını koruma sorumluluğunu üstlenmeli
Bu gibi trajedilerden ders çıkarılmasının, yeni faciaların önlenmesi açısından hayati önem taşıdığına dikkat çeken Parlakçı, ‘’Kamu kurumları, işletmeler ve denetim mekanizmaları bütünlüklü bir şekilde insan hayatını koruma sorumluluğunu üstlenmeli. Bu sorumluluğun yerine getirilmesi, yalnızca yasal değil, ahlaki bir zorunluluk. Kamusal denetimin şeffaf bir şekilde yürütülmesi ve tüm süreçlerin kamuoyuyla paylaşılması, yaşam hakkı ve güvenin yeniden tesis edilmesi açısından hayati önemde’’ dedi.
Güvenli yaşam hakkı her yurttaşın en temel hakkı
Parlakçı, güvenli bir yaşam hakkının, her bir yurttaşın en temel hakkı olduğunu, ve bu hakkın sorumluluk sahibi tüm kurumlar tarafından korunması çağrısında bulunurken, ‘’Yaşam hakkının öncelikli olduğu, kamusal güvenliğin esas alındığı bir düzeni hep birlikte inşa edebiliriz. Bugün mücadele etmek, gelecekte benzer acıların yaşanmasını önlemenin en önemli yolu. Benzer faciaların yaşanmaması için çağrımızdır; kamu denetim mekanizmalarının güçlendirilmeli. İşletmelerde güvenlik standartları arttırılmalı. Acil durum önlemleri düzenli olarak denetlenmeli ve uygulamaya konulmalı. Güvenlik tedbirlerine ilişkin farkındalık çalışmaları arttırılmalı’’ değerlendirmesinde bulundu.