Mevlâna üzerinden kendimize bakmak…

YAYINLAMA: 15 Eylül 2015 / 20.00 | GÜNCELLEME: 15 Eylül 2015 / 20.00

İnsan olarak eksik yanımızı bir görebilsek hangi konularda neyimizin eksik ya da hatalı olduğunun farkına varacağız kolayca. Tabii ki bunu için de eğitim gerekiyor. İş başına her gelen yönetimin kendi kafa ölçülerine göre eğitimi programlamasının sonucu ortada…


Oysa, öğreti alanında nice yol gösterici kaynak bırakılmış bizlere… Her biri dünya düzeyinde eserler ve onları yazan düşünürlerimiz. Hiç öteyi-beriyi araştırmaya gerek yok: Bizim olan  Mevlâna ve Yunus’un yaşamımız için yalın ve aydınlık söylemleri  her birimiz için yol aydınlatıcı “işaret fişeği”dir kuşkusuz.


Ulasal kültürümüzün kaynağından bize seslenen Mevlâna’nın  aşağıdaki öğretilere dikkatinizi çekmek isterim.  Bakınız ne diyor, Mevlânamız:


İyiyi bilmedikçe, kötüyü bilemezsin… Ey yiğit, zıtlar, kendi zıtlarıyla görülebilir.”


Senin ve benim ruhum aslında birdir, her ikimiz birbirimizde meydana gelir, birbirimizde kayboluruz.


Edeb’in ne olduğunu arayıp soranlar bilsinler ki edep, her edepsizin, edepsizliğine sabretmek ve dayanmaktır.”


Ruhların alçalması, bedenin yüzündendir, bedenlerin yücelmesi, ruhlardandır.”


Kendini beğenmekten vazgeçersen işlerin baştan başa beğenilmiş olacaktır.”


Hırs, insanı körleştirir, ahmaklaştırır, bilgisiz bir duruma getirir ve ölümü kolaylaştırır.”


Büyük, küçük görülmekle küçülmez.”


Gaflet daima taassuptan/kin/nefret ve düşmanlıktan gelir.”


Kim işin sonunu daha fazla görürse, daha çok kutludur.”


Renkle, kokuyla, mevki ile övünmek, ancak çocukları sevindirir, aldatır. Kendine gel ve sen de bir yücelik elde et. Ve başkalarının yüceliğinden dert çekme.”


Bilgisizlik akılda bir taassuptur ki, buna tutulanların şehirlerinde kargalar, uğursuz- uğursuz bağırırlar ve yurtları  harabeye döner.”


                                                                     ***


Türk aydınlanmasının Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in Mevlana konusundaki tanımlamasına da bir bakalım: “Ondaki tasavvuf mizacı, Allah’a karşı edebdir. Kulluk, insanlara bağışlanmış en yüksek mazhariyet; sevgi, fânilere vaat edilmiş en yüksek saadettir. Âşık, sevgiliye yaklaştıkça mâşuk olur. Mevlâna, Allah huzurunda bu mazhariyete  yükselmiş bir âşıktı. Devrinin kudret sahiplerine, paraya, mal ve mülke, mevkie,makama iki mangırlık kıymet vermemesi, bu yüksek manevi dereceye ermiş olmasındandır.”


Mevlâna;  söz, saz, ses, nefes,  semağ ve Allah aşkı ile dolu bir yaşamdı.


Ah… N’olurdu, O’nun yaşamından örnekleri kendi yaşamımıza yansıtabilseydik.


 

Mevlâna  üzerinden kendimize bakmak…