Alkış ve eleştirinin akıl birlikteliği...

YAYINLAMA: 18 Ocak 2016 / 18.00 | GÜNCELLEME: 18 Ocak 2016 / 18.00

        Siyasetçi hep alkış bekler... Böyle olunca da eleştiriye kapalı bir dünyada yaşar...  Kendisine yönelecek her soğuk rüzgâra/eleştiriye uzak durur. Yanlışı konusunda dostunun da, rakibinin de iyi niyetle yaptığı uyarılara kulak ustalıkla tıkamayı bilir. Yanıtlamayı da...
        Alkışa gelince de doyumsuz şekilde "şak... şak..." seslerinin hep kendine olmasını/yönelmesini ister. Alkış konusundaki iştahı doyumsuz olduğundan bitsin istemez.
        Türkiye siyaset tarihinde  geçmişte ve de günümüzde "bindirilmiş hazır kıta" görevi yapan kimi partililerin;  seçim zamanlarında düzenlenen mitinglerde boy gösterip kalabalık puantajında moral dopingi olduklarını  sanırım bilmeyen yok aramızda...
        Tam da bu durumu o günlerde  -hangi parti olursa olsun- dile getirip eleştirseniz, işte o zaman  "karşı taraftandır"  muhalif damgasını haksızca yersiniz. Ama ne olursa olsun, doğrudan yana olup, doğruyu söylemenin keyfini de böyle yaşayanlar bilir.
        Gazetecilerin eleştirel anlamdaki görevlerini yaparken iktidarlarca sevilmedikleri ülkemizin acı bir siyasal gerçeği...
        "Gazeteci" eşittir  "muhalefet...
        Bu yanlış anlayış aşılmadıkça/yıkılmadıkça siyasette "doğruluk" olgusunun nerede olduğunu zembereği bozuk  saat gibi arayıp duracağız bu gidişle...
                                                                      ***
        Yazarlar, gazeteciler elbette muhalefet yaparlar... Ama neye?.. Elbette ki Siyasetçinin yanlışına... Bu her dönem böyle yaşanır. Bakınız, size geçmişten bir örnek olarak ANAP iktidarının yanlışlarına mizahi şiirle eleştiri yapan Rahmetli Niyazi Tarakçıoğlu 13.05.1988 tarihinde ne diyor:

                                     "Dedelerden Torunlara..."
"
Aklımızı yitirdik ya da akıl çelindi/ Hazine  torbasının dibi tümden delindi/ Enflasyonun yerine para sıfıra indi.
Tam kırk milyar Dolarlık korkunç bir borcumuz var/ Ah zavallı torunlar , vah zavallı torunlar.

Padişah borçlarından dedeler zor kurtuldu/ ANAP'lı bir sadrazam geldi yine borç buldu/ Giriştiği kumarda  ne yazık ki yutuldu.
Düşeş atacaktı da  hepten geldi kahpe zar/  Ah zavallı torunlar, vah zavallı torunlar.

Sakın küfür etmeyin, sakin kızmayın bize/ neler vermek isterdik, bilseniz neler size,/ Kaptırdık yönetimi bir büyük hünersize.
O nedenle artıyor her geçen gün sorunlar,/ Ah zavallı torunlar, vah zavallı torunlar
."
                                           ***
        Alkış ve eleştiri... Anot ve katot kutupları gibiler... Biri olmadan diğerinin değeri anlaşılmaz.   
        Ya da  "iktidar"  ve "muhalefet" durumu gibi... Muhalefet olmazsa, hani şu hep yakınılan/şikayet edilen "Tek Parti" durumu gibi...
        Siyaset dünyamızın bu konudaki karnesi ne yazık ki  "zayıf..."

Alkış ve eleştirinin akıl birlikteliği...