Yanlış, yanlışı silmez...

YAYINLAMA: 08 Mart 2016 / 18.00 | GÜNCELLEME: 08 Mart 2016 / 18.00

         Müflis tüccar gibi hep eski ile bugünü karşılaştırınca sanmayınız ki "eskiye takılıp kalma" gibi bir durum yaşıyorum. Aslında yıllardır bu güzel ülkede olaylar kısır bir döngüye kapılmış gibi benzer şekilde oluşunca, zorunlu olarak eski ile yeniyi karşılaştırıyorum.
        Örnek mi istiyorsunuz? 1950 yılı 14 Mayıs'ında yapılan seçimle işbaşına gelen DP,  ilkin CHP'nin yan kuruluşu olarak gördüğü Halkevlerini kapatmış, tüm varlığına el koymuştu. Sadece bu kadar değil. Devletin malı saydığı CHP'nin sözcüsü Ulus gazetesinin basım tesisleri için de aynı uygulamayı yapmıştı.
        27 Mayıs 1960 askeri darbesinde de DP'nin sözcüsü Zafer ve Son Havadis gazeteleri kapatılmıştı.
        Ayni olayları dönüp dönüp yaşıyoruz.
        "Dön Hacı baba..." işi...
        Bugün de devam ediyor bu yanlışlar...  Demokrasilerde gazeteler nasıl ve neden kapatılır? Kuşkusuz bu konuda yürürlükte demokratik yasalar vardır. Kapatma işlemi, yayından alıkoyma yasalara göre yapılır.
        Son bir kaç aydır, Istanbul basınında gazetelere  el konuluyor,  yöneticileri değiştiriliyor.
        Amaç?.. 
        Gazetelerin yayını beğenilmiyor. Beğenilmediği için gazeteyi çıkaran kadrolarda değişikliğe gidiliyor, başlarına "kayyum" denen kişi getirilip gazete ona teslim ediliyor.
        Benim bildiğim, "kayyum" kendisine  emanet edilen bir vediayı/kurumu içinde bulunduğu çıkmazdan/açmazdan düzlüğe çıkarmakla görevli kişidir.
       Ama öyle olmuyor, görevlendirilen kişi/lere "bol keseden" aylık bağlanıyor. Hadi, bağlandı... Peki, bu kişiler basından gelen kişiler mi? Gazetelerin yayın politikalarını biliyorlar mı? Basın mesleğinde deneyimleri ne?
        "Kayyum" yönetimini üstlendiği gazeteyi/dergiyi/ajansı tüm varlığıyla koruyup yaşatmak; kar ve zararını gözetmek olduğuna göre kendisine "dolgun ücret" ödenmesi doğru mu? Kaldı ki, bu gazetelerin elkonulduktan sonra kapatılması "basın özgürlüğü" açısından ne anlama geliyor?
        Bir zamanlar "hormonlu satış rakamları" ile ülkemizde en çok satan gazete ünvanını kendine yakıştıran Zaman gazetesi de bu son "kayyum fırtınası"ndan nasibini aldı.
        Zaman'ı  sadece bu gazeteye  kültür/sanat alanında yazılar yazan bir yazarımız için haftada bir alır okurdum. Yayın politikasını/tutumunu beğenmiyor, mizanpaj anlayışı bana ters geliyordu.
Şimdi,  Zaman da "kayyum" yönetiminde... Yani, bir tür rehabilitasyona alındı. İyileşecek, arzulanan havaya kavuşacak mı? Onu zaman gösterecek..
                                                        ***
        Geçmişten bugüne değişmeyen bir anlayışın süregeldiğini görüyoruz/yaşıyoruz. 
        Darbeler gazeteleri doğrudan kapatırken, demokrasi var diyenler, muhalefet yapan gazeteleri sanatoryumlara kapatıp rehabilite etmeyi tercih ediyor.
        Doğruyu yanlışı zaman gösterecek...

Yanlış, yanlışı silmez...