Cuma’nın Gelişi

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Her Cuma günü o haftanın bir muhasebesini yaparım. Bir koca haftada ne olmuş, nasıl olmuş, nereden nereye gelmişiz, bir araştırma yaparım. İnsanların böyle bir muhasebeye çok ihtiyaçlarının olduğuna inanırım. Sultanın ket-hüdayı çağırıp huzura aldıktan sonra soracağı bir kaç sorudan biri:
Söyle bakalım efendi, bu ara hazineye ne girdi, ne çıktı?
Cevap mutlaka gerçeğe yakın olurmuş. Çünkü ket-hüdayı da bir başka insanla kontrol ettirilirmiş. Mabeyinci huzura çağırılır, söylenen sözler teyid edilirmiş. Yalan dolan söylenmesi oldukça zormuş. Mabeyinciden halkın hoşnut olup olmadığı da sorulurmuş. Gelen cevap olumlu olursa huzur toplanırmış. Aksaklıkların dile getirilmesi oldukça sıkıntılı olup, bir nevi vezirlerin başarı veya başarısızlıklarının göstergesi olurmuş. Bu bazı yerde vezirin başına bile mal olurmuş. Bu nedenle vezirlerin mutlaka başarılı olmak mecburiyetleri olurmuş.
Zaten başarılı olan vezirler saraydan evlendirilir, bağlar böylelikle güçlenirmiş. O tarihte sarayda bol miktarda Sultan çocukları yaşar, cariyeler tarafından güdülürmüş. Sultan olmaya namzet çocukların bir de Lalaları varmış. Bunlar Şehzadelerden sorumlu olur, onların yetişmesini sağlarlarmış. Şehzade muvaffak olduğu zaman kardeşlerini bir şekilde ortadan kaldırtır, ileride kendisine rakip olması engellenirmiş. Düzen bu şekilde yüz yıllarca sürüp gitmiş. En güçlünün ülkeyi yönetmesi kuralına dayalı bir düzen, Osmanlı yı 600 yıl ayakta tutmuş.
Yüzlerce Şehzade, çocuk yaşta öldürülmüş, yüzlerce cariye tanık olduğu için ortadan kaldırılmış. Yani etkisiz hale getirilmiş. Yüzlerce gardiyanın dilleri koparılmış, binlerce kapı kulu iğdiş edilmiş.
Bu düzen ne zaman gevşemeye başlamış, ordu zayıflamış, sistem çökmeye mahkum olmuş. İşte bu tarihlerde Amerika, Cezayir’deki Osmanlı tarafından ele geçirilen donanma gemilerinin ve bunların amirallerinin intikamını almak için en iyi fırsatı kollamasını bilmiştir. Osmanlı topraklarında 240 adet İnglizce tedrisat yapacak okul tesis etme iznini, 1856 yıllarında almayı başarırlar. Bu izinle başta Robert, Talas, Tarsus, İzmir, Üsküdar Kolejleri gibi okulların açılıp faaliyete başlamalarıda bu tarihlere rastlar. Maksat ülkede Amerika sempatizanı yetişmesini sağlamak olduğuna inanırım. Tıpkı Fetullah Gülen okulları gibi. ‘Friends of Amerika/Amerika’nın Dostları’ üretmenin en kolay yolu olduğuna onlarda inanıp, bol sayıda misyoneri bu coğrafyaya göderdikleri bir gerçektir.
Bunun yanında Amerikan Hastaneleri açıp en zayıf nokta olan sağlıkla taraf kazanmaları, ayrı bir çember politikası olmuştur.
Eğitim ile taraf kazanmakta muvaffak olamayan Amerika, bu sefer bir başka politikaya geçmek mecburiyetinde kalır. Eğitim başarısız olarak denenmiş, ikinci olarak dini inançları kullanılıp ‘Ilımlı islam’ denemeyi bir cemaatle planlamış olabilirler. Bu konuda kullanılan Gülen cemaatini ele alarak, kesenin ağzı açılıp, Amerikan sempatizanları yetiştirilip ülkeyi ele geçirmek. Bütün amaç; Orta Doğu’da, İsrail’in yanında Amerikan çıkarlarını koruyan bir ikinci ülke tesis etmek.
Bugün bu ortam oluşmuş ise, bu oluşumda sadece son 15 senenin hatası vardır demek doğru olmaz, ancak bu sürecin hızlanmasında son 15 senedeki iktidarın büyük vebali olduğuna inanmaktayım. Kimse bu olaydan kendisini sıyırıp, kenara çekilip, “Bunlar paralel cuntacılar” diyerek Gülen’i halka şikayet etmesin. Benim eşkiyam daha iyi idi ama şimdi beni de soymaya başladı, demek doğru olmaz. Cuma’nın geleceği Perşembe’den belli idi.
Hepsi hatalı, kimse kimseyi aldatmasın, menfaatlere halel geldiği anda ortaklık bozulmasını halka sunmak, aklı temsil etmez diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.



Cuma’nın Gelişi