Osman Nihat Efendi

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Türk Sanat musikisinde öyle bir kişi vardırki hem babasının hemde dedesinin ismini taşır. Dede, Çorlu’nun köklü ailelerinden Osman bey, baba Osman beyin oğlu Nihat bey. Kıymetli bestekarın babası aslında Osman beyzade Nihat bey diye anılmaktadır, 1905 yılında Bakırköyde dünyaya gelen bu müstesna çocuğa Osman Nihat adını verirler. Annesi Ahmet Rasim beyin Kızı Rasime hanımdır.
Cumhuriyet döneminde soy adı kanunu çıkınca AKIN adını alır Osman Nihat bey . Osman Nihat aynı zamanda Ahmet Rasim’in torunu olmaktadır. Ailede Türk Sanat Musikisine yoğun ilgi olduğundan Osman Nihat’ta bu ilgiden nasibini alır. Çok yaramaz bir çocuk olan Osman Nihat, ailesi tarafından yatılı okula verilir. Okulda muzik öğretmeninin ilgisini çeken genç delikanlı, hocasının kendisine özel piyano dersi vermesine itiraz etmez.
Kendine has usulü bulunan Osman Nihat’ın aynı zamanda şiir yazması da önemli bir başka özelliğidir. Dedesi Ahmet Rasim’in israrı ile önce iktisat tahsilini bitirir. Edindiği tahsilini bir kenara bırakıp, zamanını musikiye adıyarak, çeşitli saz meclislerine devam etmeye başlar . Kadıköy de bulunan Dr. Talha bey ile çeşitli saz meclislerinde hanende olarak devam edip, musiki bilgisini geliştirmeye çalışırken, Leon Hancıyan’la tanışır.
Leon Hancıyan’dan usul dersleri alır ve bu öğretilerle beste yapmaya başlar. Her bestesini hocasına götürür. Hocası onun kabiliyeti karşısında hayretler içinde kalır. Fakat bir çok girişimi netice vermez, hayatını kazanmak için memuriyet son çare olarak görünür. Dedesi Ahmet Rasim, onun musiki ile uğraşmasını istememektedir. Bu nedenle dedesinin israrına hayır demiyerek memuriyete intisab etmeyi kabul eder. Istanbul Maliye Dairesinde tahakkuk memuru olarak işe başlar.
Bu çalışmalar sırasında ilk bestesini yapar. ‘’Ne müşkilmiş seni sevmek , sana yar olmak ‘’ güfteli SuzNak makamındaki şarkısını ilk defa Leon Hancıyan’a okur. Onun beğenisini aldıktan sonra, Dedesinin de bulunduğu bir mecliste kendisinden bir şarkı okuması istenir. Yapmış olduğu bu ilk bestesini okur. Dedesi kendisini dinler ve bu bestenin kimin olduğunu sorar. Konudan çok utanan Osman Nihat , bestenin Hacı Arif beyin olduğunu söyler. Kendi eseri olduğunu söylemeye cesaret edemez. Ahmet Rasim ‘’ İşte böyle bir eseri ancak Hacı Arif bey yapabilir ‘’ diye söze noktayı koyar. Bu olumlu yaklaşımı duyunca Osman Nihat, dedesine gerçeği anlatmaya çalışır. Bütün cesaretini toplayarak ‘’ Bu şarkı benim bestelediğim bir eser ‘’ diyerek gerçeği söyler. Ahmet Rasim yalancılıkla itham ettiği torununu bastonu ile oradan kovalar. Osman Nihat gittikten sonra mecliste bulunanlar gerçeği kendisine kabul ettirirler. Bu olaydan sonra Dede Rasim çok üzülür.
Bir çok sanatcılar gibi Osman Nihat’ta Istanbul hayranıdır. Bilhassa adalara sıklıkla giden bir sanatcı olarak birçok eserinde, adaların mistik esintisini hissetmek mümkündür. Memuriyeti sürecinde çeşitli kademelerde çalışmış, müdürlüğe kadar yükselmiştir. Osman Nihat, etrafında bulunan insanlar tarafından sevildiği için her bestesinin beğeni kazanması kolay olur. Sevilen kişiliği eserlerine de yansır. Osman Nihat Akının son görevi olan Istanbul Yüksek Denizcilik okulun ekonomi öğretmenliği yaptığı sırada, 14 Ekim 1959 senesinde akciğer kanserine yenik düşerek sessizce bu dünyaya veda eder. Arkasında bir çok eser bırakan Osman Nihat Akın’ın her şarkısı ayrı bir güzellikte, doyulmaz bir tatdadır. Hasta olduğunu öğrendiği dönemlerde kaleme aldığı bir eser vardır ki dinlerken çok hüzünlenirim.
Usulü :Aksak , Makamı :Hüzzam , Güfte : Osman Nihat Akın
Beste : Osman Nihat Akın
Seyre Daldık gonca-i handan-ı bir ömür bitti
Bitmedi O bülbülün efganı bir ömür bitti
Çok Tabipler ilaç verdi dil-i hasta-ı aşka
İnledi ney gibi dil-ü canı bir ömür bitti
Osman Nihat Akın’ı bu yazı ile anarken, onun hüzün dolu güzel eserini sizlere bir ulu çınar olan Müzeyyen Senar’ dan dinletmek istedim.

http://www.youtube.com/watch?v=hgYoavjloF0&feature=related

Osman Nihat Efendi