Üreticinin can simidi minik yavrularımız!

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Bu memlekette devlet bedava altın dağıtacak olsa, şüpheleniriz, acaba arkasından ne gelecek diye gardımızı almaya hazırlanırız.

Aramızdaki sevgi ve güven bağının, yıllardır hırpalana hırpalana laçkalaştığından mıdır, yoksa devlet tarafından şefkat ve pohpohlanmaya alışık olmadığımızdan mıdır nedir, pek bir telaşa kapılırız.

Nitekim, süt dağıtımı öncesi telaş ve endişemizde de yanılmadık.

Hani bir dönem küçük paketlerde fındık dağıtmıştı devlet okullarda. Ardından fındıkta radyasyona rastlandığı için, üretici malını ihraç edememiş, devlette üreticinin mağduriyetini gidermek için partner olarak çocuklarımızı seçmişti.

Radyasyonlu fındık, üreticinin elinde patlayan süt… Lafı mı olur?

Çocuklar ne güne duruyor?

                                                              ***

Bizim çocuklar, biri ilköğretim 5. sınıf, biri de anaokulu öğrencisi olması hasebiyle, doğrudan devletin süt politikasının hedef tahtasına yerleşmiş oldular.

Buse 5. sınıfta. Süt dağıtılacağı haberini duyduğu anda, “Bana ne bana ne, ben okulda dağıtılan sütü içmem” diye omuz silkti hemen. İçmem dedi ya, içmez. Benim ısrarıma rağmen, babası da ona destek verdi, “İçme kızım.”

Deniz, çikolatalı süt sever. Okulunda süt dağıtılırken, gidip öğretmeninin kulağına, “Öğretmenim ben şimdi bu sütü içersem midem bulanır, kusarım” diye meseleyi kökünden halletmiş.

                                                               ***

Türkiye’de süt içme şansına sahip çocukların çok önemli bir kesimi sütü severek ve isteyerek içmez.

Mutlaka anne-babanın zorlaması ve dayatması gerekir.

Bir bardak sütü içirinceye kadar, “Bak sonra boyun uzamaz, derslerinde başarılı olamazsın. Bak Ayşe uzar sen kısa kalırsın. Süt içen çocuklar daha akıllı oluyormuş” gibi akla gelebilecek tüm ikna sözleri birbiri ardına sıralanır.

Şimdi geneli bu durumda olan çocukların son süt vakasından sonra süte mesafelerinin ne duruma geldiğini merak ediyorum doğrusu.

                                                               ***

Lisede bir hocamız vardı. “Köylü tavuk yerse, ya kendisi ya da tavuk hastadır” derdi.

Bizde de devlet okullarda çocuklarımıza ne dağıtacak olsa arkasında mutlaka bir bit yeniğine rastlanır.

Okulların kapanmasına iki ay kalmış, Başbakan çıkıp “Yarından itibaren çocuklarımıza süt dağıtımına başlıyoruz” diye haykırdı.

Hoppalaa!

Nereden çıktı şimdi süt dağıtmak durup dururken?

Hem neden yalnızca ilköğretim 5. sınıflarla, anaokula öğrencilerine?

Diğerleri çocuk değil mi?

                                                               ***

Efendim mesele şu ki, son yıllarda devletin verdiği teşvikler üzerine kurulan çok sayıda hayvan çiftliğinde arz fazlası oluştu. Süt, üreticinin elinde kaldı.

Devletin bu işe bir çare bulması lazım.

Ne yapacak?

Çocuklarımızı pek sevdiği, sağlıklı büyümeleri için hiçbir fedakarlıktan sakınmadığı pozisyonlarına girip, fazla sütü okullarda dağıtacak.

Bizler de devletimizin, çoluğumuzu çocuğumuzu bu kadar hassasiyetle düşünmesi karşısında müteessir vaziyette ezilip, büzüleceğiz.

                                                               ***

Vatandaşı enayi, aptal gözünde görmeye alışık oldukları için, “Memlekette süt fazlası var. Bu sütü okullara dağıtacağız haberiniz olsun” demeden, süt gibi çok çabuk bozulan bir gıdayı paldır küldür dağıtmaya başlarlar.

Düzgün dağıtım yapılamadığı için bozulan sütler çocukların sağlığını bozunca da, “Zehirlenme yok, hassasiyet” diye utanmaz ve arlanmaz cinsinden açıklama yaparlar.

Devlet, kendi çarpık tarım ve hayvancılık politikaları uğruna gözünü kırpmadan binlerce çocuğun sağlığını tehlikeye atmakta hiçbir sakınca görmez.

Yıllardır, elde kalmış, bozulmuş, radyasyonlanmış gıdalar, devletin bir lütfu gibi sunularak çocuklarımıza yedirilip, içirilip durur.

Bizim çocuklar devlet sayesinde üreticinin can simidi haline gelmiştir.

Ne kadar yazık, günah ve vizdansızlık bu ya!

Yani şimdi bu devletin nesine güvenip, inanacaksınız tanrı aşkına!

 

 

 

 

 

 

Üreticinin can simidi minik yavrularımız!