ÇİFTÇİ NEDEN ÜRETEMİYOR?
Son zamanlarda sıkça duyduğumuz şeylerden bir tanesi haline gelen; “Çitçi üretemiyor” cümlesi beni olduğu gibi eminim sizleri de rahatsız ediyordur. Kurulması basit ama anlamı oldukça ağır olan bu cümlenin eklerinden ziyade ben, bizde bıraktığı etkiyi düşünüyorum. Neden üretemiyoruz?
***
Tarlalarda tonlarca meyve, sebze çürümeye bırakılıyor.
Neden bırakılıyor peki?
Çünkü çiftçi kazanamıyor.
Kazanmaktan öte maliyetini çıkaramıyor.
***
Ne olacak bu çiftçinin hali?
Kaçımız bir çiftçinin hayat hikâyesini biliyoruz?
Kaçımız bir çiftiyle oturup uzun uzun konuştuk? Mahsulü elde edene kadar yapılan harcamaların, verilen emeğin ve dahası karşılığını alamadığı emeğin ağırlığını kaçımız biliyoruz?
***
Ekonomik krizi en derinden hissettiğimiz bu günlerde, çiftçilerimiz artık gerek mazot gerekse de gübre fiyatlarındaki artış nedeniyle ürün yetiştirmekte çokça zorlandığını hepimiz her gün görüyor ve biliyoruz. Eskiden tohum, gübre ve mazotu alıp işe koyulurduk şimdi ise tam tersi durumları yaşıyoruz. Mahsulü kaldırdıktan sonra elimize geçen üç beş parayı, borca aldığımız tohum, gübre ve petrole verip bir kenara çekiliyoruz. “Ben ne yaptım şimdi?” sorusu beynimizden vurunca oturup bir köşede kara kara düşünüyoruz. Yaptığımız en güzel şey bu, ötesi kocaman bir boşluk.
***
Düşünsek ne fayda, o emeği bir değil bin kere de versen zayi olacak. Çünkü bu gidişatın pek de iyi bir yere gitmediğini görüyoruz. Bin bir güç ve emekle aylarını toprağa harcayan bu insanların ne çok emekleri boşa gidiyor ve üstelik biz bunları söylemekten aciziz. Gerçi söylesek, haykırsak da pek bir şey değişmiyor. Bizimkisi de umut işte, fakire ne düşerse…
***
Tarım bir ülkenin en büyük silahıdır. Sen o silahı kaybedersen başka ülkelerden almak zorunda kalırsın. Ama o ülkeler hiçbir zaman seni güçlendirecek silahı vermeyecektir. Verdikçe seni kendine muhtaç bırakacak, kendine bağlı tutacak kadarını verir ve sen ancak o silahla kendini vurursun. Çünkü ülkeni koruyacak kadar güçlü bir silah değildir o. Ne diyordu Atamız; Milletimiz çiftçidir. Milletin çiftçilikteki emeklerini asrî, iktisadî tedbirlerle azamî haddine çıkarmalıyız. Köylünün çalışmalarının netice ve semeresini kendi menfaati lehine azamî haddine yükseltmek, iktisadi siyasetimizin temel taşıdır.” Diyordu. Ama biz bunu unutalı çok zaman oldu. Çünkü biz köylümüzü, çiftçimizi, bizi biz yapan topraklarımızın kıymetini bilemez olduk. Bilseydik şu an ne bu memleket bu durumda olurdu ne de ben bunları yazardım. Yine üzgünüm…
***
TÜİK'in 2018 yılı verilerine göre, toplam tarım alanı 37.802 bin hektardır. Düşünebiliyor musunuz, kaç milyonluk tarım alanımız var ve biz buna rağmen birçok tarım ürününde dışa bağımlıyız. Olmasak da bağımlı hale getiren sistemlerin kucağına düşüyoruz. Düşürüyorlar…
***
Neden dışa bağımlı hale geldiğimizi aslında yukarda anlattım. Üretmeye gücün yoksa sen dışa bağımlı olmak zorundasın. Aslında biz üretmek istiyoruz ama üretirken de dışa bağımlıyız. Çünkü tohumudur, gübresidir, petrolüdür ve birçok şeyde ithal eden bir ülke konumundayız. Bunu her ne kadar istemesek de maalesef bu böyle. Ve bu bizi ülkece üzüyor. Çünkü bizim ülkemiz tarım cennetti, biz öyle biliyoruz.
***
Cennet ülkemin bin bir yerinde bin bir çeşit meyve, sebze ve diğer birçok ürün elde etme şansımız varken, biz inatla elde etmemek için çabalıyoruz. Çabalayanlar çiftçi değil, yapıp kabul etmeyen kişiler ya da sistemler. Ve maalesef bunun kurbanları da biz çiftçiler oluyoruz. Biz diyorum çünkü ben de bir çiftçiyim. Aslında size ben, ben ve benim gibi çiftçilerin içinde olduğu durumu anlatıyorum. Çünkü birilerin bunu anlatması, yazması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü yabana atılacak basit bir durum olmadığını hepimiz biliyoruz. Hem ülkece hem de bireysel olarak mağdur olduğumuz bu durumun biraz daha adil şartlarda devam etmesi için birilerin ses olması gerektiğini düşünüyorum. Bir yangın çıkmasa da bir kıvılcımın zamanla kocaman bir yangına dönüşeceğine inan insanlardan biriyim çünkü. Birçoğumuz gibi…
Tüm çiftçi kardeşlerime kalbi duygularımla…