Ege'nin Terk Edilmiş Köyleri
Lübbey/Ödemiş /İzmir
Lübbey, İzmir’in Ödemiş ilçesine 18 km uzaklıktadır. Geçmişi antik çağlara uzanan 1000 rakımlı Lübbey Osmanlı Dönemi'nden kalan evleriyle dikkati çeken köy, Ödemiş'in Bozdağlar'a bakan güney yamaçlarında yer almaktadır.
Köy, 1980 yılında 8 km mesafedeki yayla olarak kullanılan bölgeye gelen elektrik ve ekilebilir tarım arazisinin olmaması nedeniyle terk edilmiştir. Köyünden ayrılmayanların bir kısmı da zaman içerisinde yaşamlarını kaybetmişler. Günümüzde köyde yaşayanları sayısı iki elin parmak sayısına ulaşmaktadır. Yaşayanların tamamı yaşlılardan oluşmaktadır. Dar yollarla birbirine bağlanmış taş duvarlı, ahşap pencereli evlerin birçoğu yıkılmış durumdadır.
Köy, meraklı gezginler, konumu nedeni fotoğrafçıların ye ve yürüyüş gruplarının ilgisini çekmektedir. “Cinli–Perili Köy”, “Hayalet Köy” veya “Satılık Köy” olarak adlandırılmasına köyde yaşayan insanlar tepki göstermektedir. Köyün “Terkedilmiş Bir Kartal Yuvası Lübbey” adıyla belgeseli de yapılmıştır.
İzmirli girişimci bir aile, değişiklik arayan meraklı ziyaretçiler için ailesinden kalan evi butik otele dönüştürmüştür.
İzmir 2 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 44 yapı ve 4 sosyal yapının tescillenme işlemi yapılmıştır. 2018 yılında köyü ziyaret eden Turizm Bakanı, tespit edilen yapıların Anıtlar Kurulu’nun öngördüğü şekilde aslına uygun olarak yeniden yapılacağını belirtmesine karşın aradan geçen zaman içinde herhangi bir çalışma yapılmamıştır.
Sazak / Karaburun / İzmir
Sazak Köyü, İzmir – Karaburun yarımadasının batısında, Sakız Adası’nın karşısında yer alan eski ve terk edilmiş bir Rum yerleşimidir. 30 Ocak 1923 tarihinde Yunanistan ile Türkiye arasındaki mübadele anlaşmasıyla bölgede yaşayan Rumlar Sakız Adası’na göç edince köy tamamen boşalmıştır. Göç sırasında köy sakinleri tarafından geride bırakılan her şey zaman içinde talan edilmiş ve yağmalanmıştır. Köy şimdilerde yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
İzmir-Çeşme Otoyolu’nda, Urla’dan sonra Zeytinler çıkışında, eski İzmir–Çeşme yolunda devam ediyor. Nohutalan Köyü’nden sonra Germinyan Köyü, Ildır Köyü, Karareis, Küçükbahçe Bucağı, Salman Köyü, Parlak Köyü’nü geçtikten 1 km sonra sol tarafta rüzgar türbinleriyle birlikte görünmektedir. Rüzgar türbinlerine giden yolu takip ederek köyün yanına kadar gidilmektedir.
Yazar Gökhan Akçura tarafından 2010 yılında “Sazak’ın Dikenleri” belgeseli Youtube’da izlenebilir.
Kayaköy/Fethiye/Muğla
Antik dönemeki adıyla Karmylessos, Rumca adıyla Levissi ve günümüzdeki adıyla Kayaköy, Muğla iline bağlı Fethiye ilçesine 14 km mesafededir. 13. yüzyıldan beri Rum yerleşimi olan Kayaköy’de 1922’ye kadar 25 bin kişi yaşıyormuş. Mübadele anlaşması sonucu Rumlar, Fethiye limanından önce Girit’e oradan da Yunanistan’a göçtüler. Rumlardan boşalan köye de Batı Trakya’dan gelenler yerleştirildi. Köye uyum sağlamayan mübadiller, köyü terk etmişler. Buradan Yunanistan’a gidenlerde Atina yakınlarında Nea Makri (Yeni Fethiye) diye bir yer kurmuşlardır.
Kültür ve Turizm Bakanlığının sayfasına göre Kayaköy’de, “Mübadeleden önce kız ve erkek ilkokulları, doktor, eczaneleri, matbaası, ve çok sayıda dükkanıyla çok canlı bir yerleşim yeriymiş. Gazete bile yayınlanırmış.” Yine aynı sayfada, “Yamaca doğru biri diğerinin önünü kapatmayacak şekilde saygıyla dizilmiş yüzlerce evden oluşan bu köy…Anadolu Rumları iyi tarımcı olduklarından ekilir dikilir araziye ev kurmazlardı. Evler çevredeki kayalık, taşlık alanlara kurulurdu…” denilmektedir. Gidenler ve gelip buraya uyum sağlamayanlar arasındaki fark bundan güzel anlatılmazdı sanırım.
Kayaköy’deki; her biri 50 metrekareden büyük olmayan, biri diğerinin önünü kapatmayan evler, şapeller, çeşitli atölyeler, okullar, eczane, hastane ve gümrük binası geçen zaman içinde fiziksel koşullara fazla dayanamamışlardır.
Günümüzde ise Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından “Dünya Dostluk ve Barış Köyü” ilan edilen Kayaköy 'deki sivil mimari örneği 736 yapı ile manastır ve şapellerinde aralarında bulunduğu binalar 'anıtsal yapı' olarak tescil edilmiştir.
Kızılkarlar/Söke/Aydın
Söke’ye bağlı bir köy olan Kızılkarlar, Bağarası'na 6, Söke’ye 25 kilometre mesafede ve Beşparmak Dağları'nın kuzey eteğinde, Büyük Menderes Havzası’nın güneyinde küçük bir vadide yer almaktadır. Köyde iki mezarlık bulunmaktadır. Yöredeki taşların kullanıldığı mezarlarda herhangi bir tarih görünmemektedir. Köyün çevresinde zeytin ağaçları ve fıstık çamları bulunmaktadır. Zamanında canlı bir köy iken ilkokulu, yolu, elektriği ve içme suyu olmadığından dolayı 1960’lı yıllarda terk edilmiş; burada yaşayan insanlar Akçakaya ve Bağarası köylerine taşınmışlardır. Aradan geçen zaman içerisinde de köyü terk edenler geri dönmemişler ama zeytinlerini toplamak için yılda bir hafta on gün gelmektedirler. Pandemiden sonra, doğa içinde yaşamak isteyenlerce bazı evler onarılmış olmasına karşın sürekli olarak köyde yaşamamaktadırlar. Kızılkarlar köyünün geçmişte olduğu gibi bugünde elektrik ve suyu yoktur. Köyde pek çok evin yıkılmış olmasına karşın, köyün camisi ayakta durmaktadır.
Köy halkının aksine 73 yaşındaki Hulusi Gün, doğup büyüdüğü toprağı terk etmeyi kabul etmemiştir. Gündüzleri Bağarası’nda şoförlük yapmasına karşın akşamları burada yaşamaktadır. Birkaç ineği, koyunu, köpekleri ve kümes hayvanlarıyla yaşamını sürdürmektedir. Hafta sonları oğlu, gelini ve torunu Hulusi Gün’ün yanında vakit geçirmektedirler.