ULUS TOPLUMDAN BEDEVİ TOPLULUĞA EVRİLİYORUZ
Cumhuriyetimizin 100. Yıldönümünü kutlamaya sayılı günlerin kaldığı bugünlerde, ulus toplumdan bedevi topluluğa evrildiğimiz tespitini yapmak bana ne kadar acı veriyor bilemezsiniz. Bundan 22 yıl önce, “29 Ekim 1923’ün 100. Yılında sizin bildiğiniz tüm cumhuriyet değerleri tehdit altında olacak” deselerdi asla inanmazdım.
Toplum, belirli bir coğrafi alan veya bölgede yaşayan geniş ve çeşitli insan gruplarını kapsayan bir kavrama verilen addır.
Toplumlar genellikle her biri kendine has özelliklere ve alt kültürlere sahip birden fazla topluluktan oluşur.
Toplumlar daha önemli bir örgütlenme düzeyine sahiptir ve çeşitli kurumları, hükümetleri, hukuk sistemlerini ve sosyal yapıları içerir.
Hem demografik hem de kültürel unsurlar açısından daha yüksek derecede çeşitlilikle karakterize edilirler.
Bireylerin genellikle toplumun diğer birçok üyesiyle sınırlı bağlantıları olduğundan, bir toplum içindeki etkileşim daha az kişiseldir ancak kesinlikle belli bir disiplin ve saygı içinde, tüm özgürlük, adalet, eşit paylaşım, hak, hukuk gibi evrensel değerleri önceler ve korur.
Topluluk, ortak özellikleri, ilgi alanlarını veya değerleri paylaşan ve genellikle birbirine yakın yaşayan insanlardan oluşan daha küçük, daha sıkı sıkıya bağlı gruplardır.
Topluluklar coğrafi konuma (örneğin bir mahalle veya köy) veya ortak ilgi alanlarına (örneğin dini bir topluluk, çevrimiçi bir oyun topluluğu veya belirli bir hobiyle ilgilenen bir grup insan) dayalı olabilir.
Bir topluluğun üyeleri genellikle daha doğrudan ve kişisel etkileşimlere sahiptir.
Özetle, bir toplum, resmi kurum ve yapılara sahip daha büyük, daha karmaşık ve çeşitli insan gruplarından oluşurken, bir topluluk, ortak çıkarları, değerleri veya coğrafi yakınlığı paylaşan daha küçük, daha yakından bağlantılı bir gruptur. Topluluklar, toplumların içindeki yapı taşları gibidir ve genel sosyal dokuya katkıda bulunur. Böyle özetleyince ne kadar masum görünüyor değil mi? Ancak bizim ülkemiz gibi kontrolden çıkmış tarikat, dini cemaat, kökten dinci cahil insanlar, geçici sığınma adıyla gelmiş ve kanser gibi toksik çoğalan kişiler işte bu masum tanımlamayı korku filmine çevirebiliyor.
Ülkemizin evrensel ölçekte sosyal adalet, sosyal paylaşım ve çağdaşlık karnesi çok çok zayıf.
Ulus devlet; eğitimi, sağlığı, ekonomiyi, tarımı, hayvancılığı, ormanları, adaleti, kişisel özgürlük sınırlarını, ekonomiyi ne yazık ki kontrol edemeyecek duruma gelmiş. Belli bir yaşın üstündeki vatandaşların çok yakın bir tarihe kadar var olduğunu bildiği, “Ulus toplum” değerleri yerle bir olmak üzere. Suskun, bezgin, korkak hatta tedirgin insanlar grubu bir köşeye sindirilmiş, bedevi topluluklar çığırtkan kesilmişler.
Sevinecek, tutunacak, gururlanacak başarılar arıyoruz artık. O sebeple forma numarası 44 olan kadın milli voleybol takımı oyuncumuz Melissa Vargas, Malatya’ya gittiğinde halk onu çok coşkun bir sevgiyle bağrına basıyor. Açız, başarıya açız, adalete açız, güzel yönetime, adil paylaşıma, iyi ekonomiye açız. Buna bir de fiziki açlık eklenince biz nasıl bu hale geldik diye acı acı düşünmek kaçınılmaz oluyor.
Ne diyelim: Enseyi karatmayalım. Cumhuriyet bizim. Ne olursa olsun, hala ondan vazgeçmeyecek yığınlar var. Aydınlıklar bizim asla sönmesine izin vermeyeceğimiz meşalelerin eserleri olacak.