MEVZU SADECE BİR KARAR MI?

YAYINLAMA: 13 Kasım 2023 / 03.00 | GÜNCELLEME: 12 Kasım 2023 / 21.09

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi'nin cezaevinde tutuklu bulunan Hatay Milletvekili Can Atalay’a yönelik hal ihlali kararına uyulmamasına hükmetmiş  ve ayrıca, oy birliğiyle hak ihlalinin kabulü yönünde oy kullanan Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunma kararı vermiştir. İlgili Ceza Dairesi, "Anayasa hükümlerini ihlal eden ve kendisine verilen yetki sınırlarını yasal olmayacak şekilde aşarak hak ihlalinin kabulü yönünde oy kullanan ilgili Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında gereğinin takdir ve ifası için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmasına" oy birliğiyle karar verildiğini ifade etti. Bu karar Türkiye’de yargı bağımsızlığını ve hukukun üstünlüğünü bir kez daha gündeme getirdi. Hukukçuların tepkisini toplayan bu kararı nitelendirecek olursak;

Yargıtay 3. Ceza Dairesi verdiği kararla Anayasanın 153. maddesine rağmen Anayasa Mahkemesi kararlarının her ne sebep ve mülahaza ile olursa olsun yerine getirilmemesi hukukun üstünlüğü ilkesinin temel alındığı anayasal düzenin ağır bir biçimde ihlal etmiştir.

Ayrıca Anayasanın 153’üncü maddesinin hemen ilk cümlesine baktığımızda açıkça söylenebilir ki Anayasa Mahkemesi Kararları kesindir. Türkiye Cumhuriyeti 1982 Anayasası’nın madde 153 gereğince;  “Anayasa Mahkemesi kararları, …, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.”

Yargıtay 3.  Ceza Dairesi vermiş olduğu kararla hukukun üstünlüğü ilkesi ile çelişerek bir yetki aşımında bulunmuştur. Bu Türkiye’de artık kimsenin hukuk güvenliği kalmadığı anlamına gelmektedir. Bu minvalde kararlara bir hukukçu olarak tepki vermemek hukuk güvenliğini  riske atmakla beraber Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hukuka olan inançlarında derin sarsıntılar yaratacaktır.

 Yaşadığımız coğrafyadaki insanların ve İnsanlık tarihinde, uzun süren mücadeleler sonucunda, her insanın; hiçbir ayrım gözetilmeksizin, sadece insan olması nedeniyle birtakım haklara sahip oldukları kabul edilmiştir. İnsan hakları olarak tanımlanan bu hakların, devletlerin güvencesi altında olması demokratik toplumun vazgeçilmez bir gerekliliğidir. Devletlerin sadece anayasal metinlerde temel hak ve hürriyetleri tanıması veya AİHS gibi uluslararası sözleşmelerle bu hakları tanımaları yeterli değildir. Devletlerin bu hakları tanımaları kadar, bu haklara sahip çıkmaları ve oluşabilecek ihlallere karşı bireyleri korumaları da gerekmektedir. İşte bu düşüncenin bir ürünü olarak bireysel başvuru mekanizması ortaya çıkmıştır. Bu bireysel başvuru mekanizmasının hukukta üstün bir amacı vardır ve Anayasa Mahkemesi kanalıyla sağlanmaya çalışılan bu üstün yararın önlenilmeye çalışılması asla kabul edilmemelidir.

İdarenin ve kurumların Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru kararları hakkında verdiği hak ihlali kararlarının başvuran açısından, daha fazla hak kaybına sebebiyet vermemesi için hassas davranmaları ve ihlale sebebiyet veren durumları en kısa zamanda eski hale getirmeleri oldukça elzemdir. Nitekim bireysel hak ve özgürlüklerin, insan olmanın kişiye tanıdığı en üstün haklar ve hukuk devleti olmanın en önemli öncüllerinden olduğunu unutmamak gerekmekte ve buna göre hareket edilmesi gerekmektedir.

MEVZU SADECE BİR KARAR MI?
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *