20 HAZİRAN DÜNYA MÜLTECİLER GÜNÜ VE GAZİANTEP

YAYINLAMA: 21 Haziran 2024 / 11.47 | GÜNCELLEME: 21 Haziran 2024 / 11.47

Bugün 20 Haziran Dünya Mülteciler günü.

Mülteci kavramı, 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nde tanımlanmış bir hukuki durum. Buradaki tanıma göre, mülteci, "ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi görüşleri nedeniyle zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu korku nedeniyle geri dönemeyen kişi." Mülteciler, ülkelerinde yaşadıkları savaş, çatışma, siyasi baskı, etnik temizlik gibi hayati nedenlerle zorunlu olarak başka ülkelere sığınan kişiler.

 Mülteci olmak zor ve  insanlık açısından büyük bir trajedi elbette. İnsanların yaşamlarını kökten değiştiren, onları derin duygusal ve fiziksel zorluklarla karşı karşıya bırakan bir sürece maruz kalmak gerçekten kolay başa çıkılabilen bir durum değil. Mültecilerin yaşadığı bu zor deneyimlerin farkında olmak ve onlara destek olmak, hem insani bir sorumluluk hem de tüm dünyanın sahiplenmesi gereken bir etik yükümlülük.

Bir de geçici sığınmacılar var. Geçici sığınmacı, genellikle ülkeler arası anlaşmalar ve ulusal yasal düzenlemeler çerçevesinde sadece belirli bir süre için sığınma talebinde bulunan kişiler. Adında da taşıdığı gibi bu kişiler “ geçici” ler ama mülteci değiller. Ülkede kaldıkları geçici sürede ve sadece belirli bir süre boyunca güvenlikleri sağlanıyor, barınma, gıda, sağlık gibi temel hizmetlerden yararlanıyorlar. Süre bittiğinde ülkelerine dönmeleri bekleniyor.

Biz Gaziantep özelinde ve Türkiye genelinde işte tam bu noktada çok sıkıntı yaşıyoruz.

Bizdeki geçici sığınmacılar kendilerini “ mülteci” sanıyorlar. Bu ya onların hatası ya da hükümet halka bilinmesi gerekenleri açıklamıyor. Geçici sığınmacılar geri dönmek istemiyorlar oysa bu sadece mülteci statüsündeki insanlara tanınan bir hak. Şöyle ki “Mülteciler, uluslararası anlaşmalar gereği  geldikleri ülkede zulme uğrayacakları  bir duruma geri gönderilemezler.” kuralı var.  Buna Geri Gönderilmeme İlkesi (Non-Refoulement) deniyor.

Bizdeki geçici sığınmacılar, bayramda ülkelerine düğün dernek ruh haliyle gidiyor, sonra da tekrar, hiçbir şey olmamış gibi,  ülkemize dönüyorlar. Buraya dönmek istiyorlar, çünkü burada çeşitli “kılıflar”a uygun yardım alıyorlar. Öncelikleri, ayrıcalıkları var. Vergi vermedikleri gibi, sağlıkta, eğitimde, barınmada aldıkları akıl almaz  imtiyazları var. Ekonominin “e” sinden bihaber bir yönetim; yıllarca onlara yapılan ödemelerle, verilen tavizlerle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından topladıkları vergileri, kesintileri doğru değerlendirmiyor. Bu anlaşılmaz ve hukuk dışı durum da elbette Türkiye’de yaşayan vatandaşlarda müthiş bir öfke ve hayal kırıklığı yaratıyor.

Geçici sığınmacılar da mutlu değiller. İnanılmaz bir rahatlıkla hep daha fazlasını istiyorlar. Varlıklarından hoşnut olmadıklarını belli eden , ülkenin sahibi insanlara karşı son derece cüretkarlar ve yapılan fedakarlık için asla minnet duymuyorlar.  “ Konuk olmanın belli kuralları var. Artık sizi doyuramıyoruz , çünkü size fazladan verilen paralar, aslında bize yapılması gereken ödemeler, bizden toplanan vergiler . Biz göz göre göre yoksullaştırılıyoruz ve biz o yüzden sizin artık dönmenizin zamanı geldi diye düşünüyoruz “ deyince  “ Bizi siz getirdiniz, ülkeniz bizim sırtımızdan Avrupa Birliğinden destek alıyor. Elbette her istediğimizi yaparız. Siz de paşa paşa seyredersiniz “ ruh hali giderek yükselen bir tutum oldu.

Mülteci, kendi ülkesinde ağır insan hakları ihlallerine ve zulme uğrama tehlikesi altında olduğu için ülkesinden ayrılan kişi, bizim burada ağırladığımız geçici sığınmacılar , bayramda ve istediklerinde ülkelerine gidebildiklerine göre zor koşullarda değiller. Güvenlik tehdidinin ve hayatlarına yönelik tehlikelerin, onlara ülkelerinden ayrılmak ve başka bir ülkeye sığınmaktan başka seçenek bırakmadığı gibi bir durum da söz konusu değil demek ki.

Konukseverliği yedi düvelce bilinen Türk halkı bu kişilerin zorda olmadıklarını düşünüyor artık. Hükümetin, anlamakta zorluk çektiğimiz politikaları yüzünden, bunların bazıları, son derece kolay aldıkları vatandaşlık haklarıyla Türkiye’yi beğenmedikleri ve kaçmak istedikleri için, hemen önce pasaporta başvuruyorlar. Ulu önder Atatürk’ten habersiz, şanlı Türk tarihinden bihaber,sosyal kimliğimizi asla bilmeyen  bu insanlar, hakkında  tek kelime fikir sahibi olmadıkları  ülkemizin resmi kimliğine sahipler ama bunu köylü kurnazlığıyla başka ülkelere kapağı atmak için kullanmak istiyorlar.  Onurlu Türk halkı ise   TCnin değerinin düşürüldüğünü gördüğü, diğer ülkelerin sadece bu sebeple serbest dolaşıma engel olduğu gerçeğini anladığı için öfke dolu ve çaresiz. Değişen ve kalitesinin oldukça düştüğü tüm uluslararası istatistiklerden anlaşılan Türk vatandaşına  ülkeler sudan sebeplerle artık  vize vermek istemiyor. Hem demografimiz, hem ahlakımız, hem huzurumuz, hem de ekonomimiz bu durumdan çok zarar görüyor.

Şu anda benim kurtuluş mücadelesiyle destan yazmış Gazi şehrimde her dört kişiden biri ne yazık ki sığınmacı, üstelik Gaziantep’in birçok kadim kültürüne yabancı. Oysa yıllar önce ilk geldiklerinde, ilk işin bunların adaptasyon sürecine alınarak kente uyum sağlamalarının şart olduğunu birçok yazılı, sözlü medyada bıkıp usanmadan dile getirmiştik.

Giderek kutuplaşan bu sosyal uyuşmazlığın tamamen kökten çözülmesinin zamanı geldi de geçiyor. Tarih benzer hataların örnekleriyle dolu ve akıllı insanlar ders çıkarır.

 

20 HAZİRAN DÜNYA MÜLTECİLER GÜNÜ  VE GAZİANTEP
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *