Hazır İlyas

YAYINLAMA: 07 Mayıs 2025 / 00.00 | GÜNCELLEME: 06 Mayıs 2025 / 11.52

Hıdırellez  Orta AsyaOrta DoğuAnadolu ve Balkanlar'da; kültür coğrafyamızda farklı dinlere  ve halklara mensup insanlarca kutlanan mevsimlik bayramlardandır. Ruz-ı Hızır (Hızır Günü) olarak adlandırılan Hıdırellez, dünyada darda kalanların yardımcısı olduğu düşünülen Hızır ile denizlerin hâkimi olduğuna inanılan İlyas'ın yeryüzünde buluştukları gün olarak düşünülür ve kutlanır.

Eski takvimlerden Rumi takvimde 6 Mayıs, daha eski olan Julian takviminde ise 23 Nisan Hıdırellez günü olup 6 Mayıs'tan başlayıp 7 Kasım'a kadar olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini, 8 Kasım'dan 5 Mayıs'a kadar olan süre ise Kasım Günleri adıyla kış mevsimini oluşturmaktadır.

 Yurdumuzda, 5 Mayıs günü gecesi kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başladığı anlamına gelmekte 5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan gece Hıdrellez Bayramı olarak kutlanır. Bugün Hıristiyanlarca da baharın ve doğanın uyanmasının ilk günü olarak kabul edilir; bugünü Rum Ortodokslar Aya YorgiKatolikler "Aziz George" günü olarak kutlamaktadırlar.

Hızır adının Arapça yeşillik anlamına gelmesi ve Hızır’ın geçtiği yerlerin yeşillendiği inancı baharın ve arkasından gelen bereketin anlatılmak istendiği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda hızırı güneşle birlikte bitkilerin fotosentez yapmaya başlaması ve üremesi olarak düşünülebilir.

Burada Hızırellez inancının düşünce-inanç dünyamıza yansıması üzerinde yapıcı, yaratıcı, eğitici ve öğretici yönleriyle ele alınacaktır.

Hızır abıhayatı (bengi su) içerek ölümsüzlüğe ulaşan kişi olarak bilinir. Özellikle de baharda insanlar arasında dolanarak bolluk ve sağlık dağıtan ayrıca darda kalıp başı sıkışanlara yardım eden bir ermiş (veli) veya peygamber olduğuna inanılır. Bu nedenle bugün insanlar dilek ve niyetlerini bir kâğıda çizerek veya yazarak kırmızı iplikle gül dalına asmak ve akan suya atmakla o dileklerinin kabul olacağına inanarak bugüne özel önem verirler.

Gaziantep’te Kavaklık Parkı’nda her kesimden insanlar aile ve akrabalar olarak bir araya gelerek bugünü yiyip içip eğlenerek kutlarlar. Niyet etmek-tasarlamak, onu sevgi ile istemek ve akışa bırakarak taleplerimize erişeceğimizi anlatan bu inancın ritüelinin doğaya-yaratılışa uygun eylemler ile hayat bulacağı düşünülmektedir.

Halkın, Hızır hakkında kanaat ve inanışı onun ölümsüz olduğu ve baharda tabiatın uyanmasını sağladığı yönündedir. Halk arasında Hızır'ın sahip olduğuna inanılan vasıflar darda kalan insanlara şifa, sağlık, uğur getirdiğine inanılır. Halk arasında gurbete çıkana “Boz atlı hızır yoldaşın olsun” diye dua ederler ve dar zamanlarda işleri görüldüğünde "Hızır gibi yetişmek" deyimini kullanırlar. İslamiyet öncesi dönemde, "Gök- Ak Sakallı Kocalar" gibi medet umulan, yardım istenen, yol gösteren, barış, mutluluk, sağlık, refah getirdiğine inanılan bir kurtarıcı güce sahip kişiler olarak inanılır.

Kur'an-ı Kerim'de Kehf sûresinin 59-82. âyetleri arasında geçen kıssada, Allah tarafından kendisine derin bir hikmet bilgisi öğretilen bir kişi (Hızır), Musa peygamberle bir yolculuğa çıkar. Bu kişi, yolculuk boyunca Musa'nın sabrını zorlayan ve zahiren yanlış görünen işler yapar; bindikleri bir gemiyi deler, bir çocuğu öldürür ve bir duvarı tamir eder. Ancak her bir fiil, derin bir ilahî hikmete dayanmaktadır ve sonunda Hızır, bu olayların arkasındaki sebepleri Musa'ya açıklar, ona sabrın ve bilginin sınırlarını öğretir.

Tasavvufta Hızır; irşat ve ilm-i ledün kavramlarının sembolüdür. Hızır "mürşit", Musa ise "mürit" olarak anlamlandırılır.

Ēl, Kenan ve bütün eski Levant bölgesinde insanlığın ve tüm yaratıkların babası olan yüce tanrının adıdır. El ilah, tanrı anlamında Arapça’ya geçen ve İslam inancında “Allah” olarak özel ad alan aynı güç ve kudrette tanrı olarak inanıldığı anlaşılmaktadır. İbranilerde İlyas “rab-tanrım anlamına gelirken Yahudilikte ve İslamiyet’te ayrı peygamberler olarak bilinir. Hristiyanlıkta Hz. İsa’nın İlya’nın kendisi olduğuna inanılır.

Hızır-İlyas inancı, Türk halk kültüründe de derin köklere sahip mistik bir gelenek olarak nesilden nesile aktarılmaktadır. Bu inanç, sadece dinî bir öğreti olmanın ötesinde, halkın kültürel, sosyal ve toplumsal yapısının şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Hatayi mahlası ile bilinen Şah İsmail bir deyişinde “Muhammedi hazır bil ki, Can Hakka nazır bil ki, Her gördüğün hızır bil ki, Aliye Selman olasın” der. İnsanların Hızır’ı görme arzusuna karşılık yardıma muhtaç kişi kılığında gelen kişinin ‘Hızır’ olduğu ifadesi kişilerin hazırdaki birlik ve yardımlaşma duygusunun gelişmesini, Tanrının rahmetinin ve bağışlayıcılığının yardımlaşmada ve paylaşımda olduğu düşüncesini yansıtmaktadır.

Türkiye Cumhuriyetin başlangıç yıllarında önemli görevler üstlenmiş, devlet kademlerinde önemli yerlere getirilmiş Mehmed Ali Aynî Bey, Muhyiddin İbn Arabi’yi kast ederek kaleme aldığı “Şeyh-i Ekber’i Niçin Sevelim?” başlıklı eserini takdim ederken şu satırlara yer vermektedir: “Bu kitabı büyük bir zevkle yazıyorum. Zira din-i mübinimizin alemdar-ı hazırı Mustafa Kemal Paşa hazretlerine ithaf edeceğim…” der. Ona göre Atatürk, İslam dinini tarihsel küllerinden arındırarak apaçık ortaya koyan bayraktar olarak önümüzde durmaktadır. Milletçe verilen kurtuluş savaşı sonrası kurduğu ve koyduğu ilkelerle birlik beraberlik içinde aydınlık yarınlarımızı devam ettirmeye çalıştığımız bu günlerde bu idare altında yaşayanlar olarak Hızır’ın içimizde hazır olduğunu, yönümüzü birliğe ve yaşama döndüğümüzde, kendimizi varlığa adadığımızda, sağ duyumuzu dinleyerek üzerimize düşen vazifeyi yaptığımızda, fedakârlık ve feragatta bulunduğumuzda içimizdeki yaratıcı ve yaşatıcı güç olan Hazır’ın bize huzur vereceğini ve biri birimizin huzurunda güven içinde olduğumuzun bilincine getireceği anlaşılmaktadır.

Hızıra, hazıra, huzura erme dileklerimle Hıdırellez günümüz kutlu olsun.

 

05.05.2025 Gaziantep

Hazır İlyas
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *