MUAVİYE’NİN DEVESİ

YAYINLAMA: 15 Mayıs 2025 / 00.00 | GÜNCELLEME: 14 Mayıs 2025 / 13.54

Okuyacağınız öykü, aynı dönemde yaşamış Ali bin Ebu Talib ile Muaviye bin Ebu Süfyan hakkında ve siyaset bilimcilerinin örnek olarak kullandıkları sembolik olduğuna inandığım bir politik ders anlatısı. Yaşanmışlığı hakkında rivayet muhtelif ama kulaklara küpe olacak çok detay barındırıyor.

Öyküye konu olan Hz. Ali ve Muaviye, İslam tarihinin çok önemli ve aynı zamanda taban tabana zıt iki karakteri.  Her ikisi de İslam toplumunun liderliğinde yer almış; ancak yaklaşımları, yönetim tarzları, dini anlayışları ve halkla ilişkileri bakımından aralarında uçurumlar var. Hz. Muhammed’in damadı olan Ali, 10 yaşındayken islamiyeti kabul etmiş, dört halifeden biri ve “İlim kapısı”, adaletin sembolü olarak anılıyor. Adalet, doğruluk, ilim ve ahlaktan asla taviz vermeme Hz. Ali’nin öncelikleri ve ilim, cesaret, dürüstlük ve hakka bağlılığı ile tanınıyor. Zorlu koşullarda, iç savaşlar eşliğinde kısa süreli (656–661), sadece 5 yıl yaptığı halifelikte, hilafeti emanet olarak görmüş, her zaman liyakate dayalı yönetimi savunmuş.

661 yılında, namaz kıldığı sırada suikaste uğrayarak bir harici tarafından şehit edilmiş.

Mekke’nin ileri gelen Ümeyyeoğulları ailesinden gelen Muaviye, İslam’a Mekke’nin fethinden sonra, yaklaşık 28 yaşında girmiş. Emevi Devleti’nin kurucusu, siyasi entrikalarıyla biliniyor.  Pratik siyaset, esneklik ve kişisel çıkarı öncelikleri. Valilik ve halifelikte yaklaşık 40 yılı geçmiş. Sıffin Savaşı'nda Ali’ye karşı savaşmış, hilafeti almak için siyasi oyunlar yürütmüş. Çok sabırlı, siyasi oyun ve stratejileri, yürüttüğü diplomaside ilkeye önem vermeyişi en bilinen özellikleri.  Hilafeti saltanata dönüştüren ve oğlu Yezid’e bırakan bir yönetici ve doğal nedenlerle ölerek 680 yılında vefat etmiş.

Hz. Osman’ın şehit edilmesinin ardından halife seçilen Hz. Ali, ilk uygulama olarak bazı illerdeki şaibeli Emevî valilerini görevden almak istemiş. Bunlardan biri de yirmi yıla yakın zamandır Şam’da valilik yapan Muaviye’ymiş. Muaviye, Hz. Osman’ın öldürülmesiyle ilgili sorunu çözmediği için Hz. Ali’yi dinlemeyeceğini bahane ederek karara uymamış. Öykü işte böyle bir zamanı anlatıyor.

Bir gün Hz. Ali’nin taraftarlarının yoğun olduğu Küfe şehrinden bir Arap, devesiyle Şam’a gelmiş. Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış:
-Ver o dişi deveyi bana! demiş. Küfeli devesini vermemiş, “Bu deve benim, üstelik dişi değil, erkek. Senin olsaydı cinsiyetini bilirdin” demiş. Tartışma büyümüş.  Konu Muaviye’nin kulağına gitmiş.
Halk meydanda toplanmış, heyecanla olayı izlemeye başlamış. Muaviye, Küfeliyle Şamlıyı dinlemiş ve kararını açıklamış:
-Bu dişi deve Şamlınındır!
Sonra toplanan büyük kalabalığa dönmüş ve sormuş:
-Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?
Cemaat hep birlikte bağırmış:
-Şamlınındır!
Küfeli şaşkın bir vaziyette devesinin ardından bakakalmış.

 Muaviye onu yanına çağırmış:
-Ey Küfeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Küfe’ye dönünce gördüklerini Ali’ye anlat ve de ki: “Ey Ali, Muaviye’nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen onbin adamı var! Ayağını denk al!”

Kıssadan çıkarılacak çok hisse var.

Benim duam da şöyle: Allah hepimizi çıkarları için yalan söylemekten, entrikadan çekinmeyen, egosu tavan yapmış kötü yöneticilerden korusun. Bir de gördüğünü anlamaktan aciz cahillerden hepimizi sakınsın, çünkü onların cehaleti tüm toplumun yaşamını cehenneme çeviriyor, herkesin ceza çekmesine sebep oluyor. 

 

MUAVİYE’NİN DEVESİ
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *