Lousanne

YAYINLAMA: 20 Mayıs 2025 / 00.00 | GÜNCELLEME: 19 Mayıs 2025 / 21.30

1970’li senelerde bir yakın arkadaşımla İsviçre’de, Cenevre‘de karşılaşmıştık. O hafta sonunu bu ülkede geçirmek mecburiyetinde kaldık her ikimiz.  Murat ‘Hazır buradayız, ülkede bir kısa bir tur yapalım’ dedi. Bir araç kiralayarak turumuzu Lac Geneva gölünün kıyısında Cenevre ‘Geneva’ dan başlayarak gölün kuzeyini takip ederek, yaklaşık 50 km sonra, Lozan (Lausanne) kentine geldik. Doğa muhteşem, yol üzüm bağlarının arasından, ‘Johannes Beer’ bahçelerinin arasından süzülerek Lausanne kentine geldik. 

Place du Port yolu sonrası ‘Quai De Belgique’in başladığı yerde, bir muhteşem otel bulduk. Beau Rivage Palace adı ile anılan, küçük bir saray şeklindeki bu otel, bir tarihin yazıldığı yer olduğunu biliyorduk. Bu nedenle bahçeye girip, arabamızı bir yere park ettik. Otele girerken tedirgindik, hani bu otelin içinde her aldığın nefeste, Temmuz 1923 senesine götürmekteydi. Hiçbir hazırlığımız yoktu, hani böyle bir yere uğrayacağımızı planlamamıştık. Bu nedenle elimizde ne fotoğraf makinası, nede video çekecek bir kameramız yoktu. 

Doğru resepsiyona yöneldik. İsviçre’nin bu yöresinde genelde Fransızca hakimdi. Ayrıca yine İsviçre’de ‘İsviçre Almancası da konuşulmakta idi. Ülkenin her bir kantonunda geçerli olan bir başka lisan da İngilizce idi. Bu nedenle resepsiyondaki yetkiliye ön masa müdürünü rica ettik. Kısa zamanda bir Bey Efendi, biraz yaşlı bir zat geldi karşımıza. Kendimizi tanıttık. Türk olduğumuzu söyledik ve Temmuz 1923 yılındaki Lozan Barış anlaşmasının yapıldığı odayı görmek istedik. 

Müdür itiraz etmedi, konuyu Otel müdürüne götürmek istediğini söyledi ve gitti. Biraz sonra uzun boylu, kır saçlı, gözlüklü bir kişi ile beraber geri döndü. Sevindik, çünkü bizi muhatap alıp, yetkili bir kişi ile geri dönmüş olması, bizi ümitlendirmişti. Kendimizi yeniden ifade ederek, bir Türk olarak bu çok önemli otelin, çok önemli bir odasını görmek istediğimizi ifade ettik.  Bizi çok makul görerek, bizimle beraber gelip, bizleri bilgilendirmek isteğini söyledi. Sabahın bir erken saatinde bu teklife ne diyebilirdik ki.  Dünyalar bizim olmuştu. Murat bana baktı, ben Murat’a baktım, hani derler ya ‘kör istermiş bir göz, Allah vermiş iki göz’ misali, otelin müdürü bizi gezdirip bilgi vereceğini söylemesine çok sevinmiştik. 

Otelin bir ara katına çıkardı bizi. Bir odaya geldik, koridora bakan tarafında her iki köşesinde birer kapısı olan bu odanın tam orta yerinde büyük masif ceviz bir masa vardı. Masa etrafında sırtlığı yüksek iki sıra sandalyeler sıralanmıştı. Masanın her iki başında da kolluklu sandalyeler vardı. Yalnız duvar hizasında masanın bir köşesinde ise nispeten küçük bir sandalye bulunmaktaydı. Duvar dibinde ise, sıra ile sandalyeler konulmuştu.

Şubat 1923 senesinde başlayan barış görüşmesi konuları için, Türk heyetinin başında İsmet İnönü Paşa ile buraya geldiklerinde, İsmet Paşa heyetle birlikte odaya ilk gelmiş;

 ‘Türk heyeti ve ben nerede oturacağız?’ diye bir soru yöneltmiş. İsmet paşaya nispeten küçük sandalyeyi göstermişler. Diğer yüksek arkalıklı büyük sandalye konmazsa görüşmeye oturmayacağını belirterek, odasına çıkmış olduğunu ifade etti, otelin müdürü. Bir telaş sarmış otel yöneticilerini o tarihte, sandalye bulunmuş ve küçük sandalye çıkarılıp büyük sandalye konmuş. Hani ben olsam böyle yapabilir miydim? Pek emin değildim.

Barış görüşmelerinde her ülke 2 delege ile temsil edilmiş, İsmet İnönü ısrar ederek Türk heyetinin 3 delege ile temsil edilmesini kabul ettirmiş.  

Ancak düşmanı deniz döken Türkiye Cumhuriyeti’nin Paşa’sı olarak, İsmet İnönü, istediğini alabileceğini düşünmüş olduğuna inanmaktayım. Görüşmeler sırasında hem Fransızca hem de İngilizce ’ye vakıf olan İsmet İnönü, temsil kabiliyeti yüksek olduğu biliniyordu. İngiltere’yi Lord Curzon, Fransa’yı Mösyö Barere, İtalya’yı Marki Garroni, Japonya’yı Baron Hayashi, Yunanistan’ı Venizelos, Romanya’yı Duca, Yugoslavya’yı Nintchitch, ve Sovyetler Birliği’ni de Çiçer’in temsil etmekteydi. 

Sınırlar konusu, ilk birkaç maddede içinde yer almış. Genelde tabii akarsu boyları ve yatakları sınır çizgileri olarak belirlenmiş. 

Madde 2 Birincisi-Bulgaristan ile Rezvaya ağzından Türkiye, Bulgaristan ve Yunanistan sınırlarının Meriç Üzerinde kesiştiği noktaya dek; Bulgaristan’ın bugün çizilmiş olduğu biçimde güney sınırı;

İkincisi-Yunanistan ile: Oradan ARDA ve Meriç ırmaklarının birleştiği noktaya dek;

Madde 4’de-İş Bu antlaşmada anılan sınırlar, bu anlaşmaya bağlı 1/ 1,000,000 ölçeğindeki haritalar üzerinde çizilmiştir. Antlaşma metni ile haritalar arasında aykırılık ortaya çıkarsa Antlaşma metni geçerli olacaktır. 

‘’İş bu anlaşmanın yürürlüğe konulması gününden başlayarak, bir yandan Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Yugoslavya ve öte yandan Türkiye ve onların uyrukları arasında barış durumu kesinlikle yeniden kurulmuş olacaktır.’’

Madde 38 de-Türkiye hükümeti doğum, milliyet, dil, soy, ya da din ayırt etmeksizin Türk Halkının tümünün yaşam ve özgürlüklerini en geniş biçimde korumayı yükümlenir.  

Çok Önemli bir madde vardır Madde 44’te bir paragraf:

‘‘Bundan başka, Türkiye, iş bu maddelere ilişkin hukuksal yada edimsel sorunlarda, Türkiye hükümeti ile bağıtlı öteki devletlerden herhangi biri, yada Milletler Cemiyeti Meclisi üyelerinden her hangi bir devlet arasında görüş ayrılığı ortaya çıkınca bu anlaşmazlığın, Milletler Cemiyeti Anlaşmasının 14 maddesi uyarınca, uluslararası nitelikte anlaşmazlık gibi sayılmasını kabul eder.’’    

Diğer maddelerde Osmanlı borçları ile ilgili hükümler bulunmakta. Aslında Osmanlı’nın 1812 senelerinden başlayan dış borçlarının artarak yükselmesi ve tahsil edilememesi üzerine kurulan Anadolu’nun işgali, Yeni Türkiye Devleti’nin bu borçları üstlenerek, Lozan da Temmuz 1923 de ülkemizin tapusunu tescil ettirdiğine inanmaktayım. 

Bu günlerde yine ülkemizin dış borçlarının hatırı sayılır olduğunu düşünmekteyim. Toplam 515.5 milyar dolar dış borcu olan ülkemiz Türkiye üzerinde alacaklı devletlerin içte ve dışta oynadıkları oyunları gördükçe, tarih tekerrür eder mi? diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına. 

 

Lousanne
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *