DOĞU, BATI’YI NE KADAR ETKİLEMİŞ....

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

               Sabancı Müzesinde “Oryantalizmin 1001 Yüzü” isimli bir sergi açıldı. Doğu’nun her yönüyle Batı’yı nasıl etkilediğini pek iyi anlatıyor. Sergiye ilişkin bir de kitap yapmışlar, bu yazıyı oradan faydalanarak yazdım.

                Müze Müdürü, Dr. Nazan Ölçer’in sunuş yazısına göre, Oryantalizm 19. yüzyılda başlayıp, 20. yüzyıla uzanan önemli bir sanat hareketi.

                Avrupa, kendi coğrafyasının dışında kalan her bölgeyi Latince “Oriens/Güneşin doğduğu yer” kelimesinden yola çıkarak Orient diye tanımlamış. Doğu, kelimesi Doğu Akdeniz, Kutsal ve Yakındoğu’yu temsil ederken; daha sonra keşfedilen Hindistan ve onun doğusundaki ülkelere “Uzakdoğu” denildi. Yani Doğu kelimesi, içerisinde Türkiye’nin de bulunduğu Ortadoğu anlamında kullanıldı hep...

 

                Oryantalizm, Fransız İmparatoru Napolyon’un 1798’deki Mısır seferi sonrasında filizlenmişti. Sefer, askeri açıdan başarısızdı, ancak Napolyon yanında taşıdığı çeşitli dallardaki bilim adamlarının Mısır’la farklı bir kültür ve Ortadoğu ile tanışması neticesi, askeri harekatın ötesinde Avrupa kültür ve bilim tarihi açısından yeni ufuklar açmıştı.

                Sergiden pek çok şey öğrendim tabii. Öğrendiklerimden birisi de, bazılarımızın evlerinde, bazılarımızın restoranlarda veya başka yerlerde düzenledikleri “şark köşesi” olgusunu da bizim batıdan aldığımız... Yukarda belirttiğim Napolyon seferinden epey sonra, belirli mekanları “Türk odası” olarak düzenlemek pek moda olmuş. Halı, kilim, yastıklı divanlar ve sedefli eşyalarla bu tür odaları süslemiş, kullanmışlar.

 

                Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümünden Ahmet Ersoy’un yazdıklarına göre, Oryantalizme Osmanlılar açısından bakıldığında, yeni yaklaşımların, ağırlıkla da görsel kültür çalışmalarının ortaya çıktığı görülür. Hatta, Osman Hamdi Bey başta olmak üzere, diğer sanatçılar  Batı’ya özgü belli temsil pratiklerinin Osmanlı dünyasına esnetilerek yerleştirilmiştir.

                Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesinden Emine Gürsoy Naskali ise bana ilginç gelen görüşleri savunmuş... Emine Hanım, Avrupa’nın Ortadoğu ile ilgilenmesinin birinci nedeninin “din” olduğunu savunuyor. Hristiyanlığın kökenlerini merak eden Avrupalılar, dinlerinin aslını öğrenmek ve daha fazlasını bilmek için Ortadoğu’ya büyük ilgi gösterdiler. Hatta, daha ileri gidip, Ortadoğu’daki dilleri öğrendiler.

 

                Cambridge Üniversitesinde İbranice kürsüsü 1540’da; Arapça kürsüsü 1643’de kurulmuş. Oxford Üniversitesi ise 1546’da İbranice kürsüsünü başlamış.

                Batı’da her eve giren ve efsane tarzı bir Doğu algısı yaratan şey ise Binbir Gece Masalları...  Arap, İran, Hint, Mısır v Mezopotamya halk hikayelerinden oluşan bu masallar, Şehrazad, Alaattin’in Lambası, Sinbad, Kırk Haramiler’le vücut bulup dünya edebiyatının bir parçası olmuştu. Binbir Gece Masallarının ilk çevirisini 1704-1717 yıllarında Antoine Galland isimli bir Fransız Suriye elyazmasından Fransızcaya çevirmişti.

                Yıllar ilerledikçe İngilizceye ve diğer dillere çevrilen Doğu temalı masal ve hikayeler arttı. Hatta Doğu kültürü, Doğu edebiyatı Batılı insanın ilgi alanına girmekle kalmadı, Doğu motifli şiirlerde yazılmaya başlandı.

 

                Sergide, Doğu’nun Batı’yı etkilediği her türlü sanat eseri vardı... Buraya fotoğrafını da koydum, 1890 lı yıllarda Fransız Charles Frederick Worth tarafından yapılan fotoğrafdaki gece kıyafetine bayıldım...

                Sabancı Müzesinde nefesleri kesen bir de yelpaze sergisi vardı, onu da gelecek yazıya yazayım...

DOĞU, BATI’YI NE KADAR ETKİLEMİŞ....