Vaziyeti Umumi
Ülkemizin iki güzide takımı yeni yapılan Vodafone Arena’da Türkiye Kupası çeyrek finali için sahadalar.
Maç şifresiz yayınlandığı için büyük bir futbolsever kitlesi tarafından da televizyonda seyrediliyor.
Fenerbahçe de, Beşiktaş da çok iddialı, zevkli bir maçı izlemek için ben de ekran karşısındaydım.
Daha maçın başında seyredeceğimin futboldan başka her şeye benzeyeceği belli oldu!
Galatasaraylı olduğum için içimden hınzır bir ses, “Bırak, ne halleri varsa görsünler!..” dedi ama kabul etmedim! Hatta azarladım!
Hakeme çaktırmadan (!) ayağa basmalar, dirsek atmalar, kameramandan kaçırmak için ellerini ağızlara götürüp birbirine hakaret etmeler… Ne ararsan vardı, pislik adına!..
Bu maçtan sonra İtalya’dan da şahane bir maç vardı: Juventus-Inter.
Fenerbahçe ile Beşiktaş bizim için neyse İtalyanlar için de bu takımlar o!
Şahane bir maç seyrettim. Zaman zaman sertlik oldu, ama hepsi futbolun içindeydi. Sonunda da rakipler birbirini tebrik edip öyle sahadan ayrıldılar.
Bu maçı seyrederken içimdeki hınzır ses yine yerinde duramadı, laf yetiştirdi: Eeh, ne de olsa Avrupalı futbolcular!..
Gayri ihtiyari böyle düşündüğüm için utandım!
Çünkü birbiri ile tepişen ve birisi kırmızı kart gören iki futbolcu Tosiç ve Van Persie İngilizler’in aristokrat takımı Arsenal’da birlikte oynamışlar.
İkisi de Avrupalı, orada bütün kurallara uyuyorlar, buraya gelince tepişiyorlar!
Maçı birlikte seyrettiğimiz arkadaşım dayanamadı, “Bu neden oluyor biliyor musun? Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan…” dedi.
Yani bizimkiler düzgün olmadığı için onlar da gelince bizimkilere uyuyor, demek istedi.
Bu ağır bir yorumdu, kabul etmedim.
Benim düşüncem, Türkiye’de futbolun yönetilemediği…
Futbolda en önemli unsur hakemlerdir.
Hakem kötü olursa, yetersiz olursa o maç öyle veya böyle çığırından çıkar!
Güya federasyon hakemlik müssesesini profesyonelleştirerek sorunu çözeceğini umdu. Ama olmadı!
Her şeyden önce hakemlerin çoğu yetersiz, bu işi bilmiyorlar. Bir-iki hakemin yıldızının parlaması sorunu çözmez.
Çözüm eğitim, eğitim, eğitim…
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı da bu işin ehli değil! Tombul, zengin, ünvan arayan beyefendi bir insan…
Beşiktaş’ın başkanı iken cebinden o zamanın parası ile 100 milyon lira harcadı, geri alamadı sonra da kapağı TFF’ye attı.
Yani anlayacağınız futbolun vaziyeti umumiyesi bütünün bir parçası!..
Detaya girmedim, hiçbir faydası yok!
Ancak, Şenol Güneş’le ilgili bir-iki kelam etmeliyim.
Koskoca Beşiktaş Teknik Direktörü futbolcuların soyunma odasına giden kapıyı kesmiş, Fenerbahçeli futbolculara kötek atacak.
Elini Kjaer’in ağzına sokmuş, parçalayacak!
Güneş, Barcelona ile oynasa, hakem daha kötü olsa, elini Messi’ye dokundurabilir mi?
Çok ayıp!
Tosiç’in eşi sosyal medyada, “Van Persie’nin ayağını kırın” demiş.
Hadi o zavallı kadın ebleh de bizimkine ne oluyor?
Celal Doğan formdaydı
Dün akşam Habertürk televizyonunda Didem Arslan Yılmaz’ın programına çıkan Celal Doğan bir saate yakın Yılmaz’la sohbet etti.
Uzun zamandır ortada görünmeyen, yoruldu köşesine çekildi, pek ortada görünmüyor, rahatsızmış gibi laflar dolaşıyordu.
Ancak, dün akşam ekranlarda son derece sağlıklı gözükürken formunu koruduğunu da belirtmeliyim.
“Başbakan, PYD- PKK, FETÖ ve HDP “Hayır” oyu verecekleri için biz tam tersine “Evet” oyu vereceğiz” dedi.
Tamam, hemen anlaşalım, biz “Evet” diyelim, onlar da bizim tersimize oy vesinler, “Hayır” desinler diye zeka pırıltısı varsayımında bulundu.
Çok formdaydı.