Bilmeceyi çözen rakamlar…

YAYINLAMA: 12 Mart 2017 / 20.00 | GÜNCELLEME: 12 Mart 2017 / 20.00

Avrupa’nın güvenilir dergisi İngiliz ‘The Economist’e göre, Hollanda’nın;

Nüfusu: 17.1 milyon

Seçmen sayısı: 12.5 milyon (Nüfus yaşlı!)

GSMH: 2016’da 750.28 milyar dolar. Geçen sene: 879.64, en yüksek olduğu sene: 936.23 milyar dolar.

Kişi başı: 45.005 dolar.

Enflasyon: Yüzde 1.3

Bütçe dengesi: (GSYİH %) -1

 

Hollanda’nın milli geliri Türkiye’nin (717.88 milyar dolar) epey üzerinde. Ancak, nüfusu neredeyse 5’te birimiz kadar.

Kişi başı geliri de, bizimki şimdi 9 bin doların da altına indi, 5 mislimiz.

 

Hollanda’da Çarşamba günü seçimler var.

En son elde edilen anketsonuçlarına (İngiliz Sunday Express gazetesi) göre, 150 sandalyeli Hollanda Parlamentosu’nda bir partinin tek başına iktidara gelmesi gibi bir şey söz konusu değil.

Avrupa’da sevilmeyen faşist politikacı; islam düşmanı, ırkçı Geert Wilders’in Özgürlük Partisi (PVV) son ankete göre 25 sandalye kazanacağı tahmin ediliyordu.

İşte bütün davada buradan çıkıyor.

PVV, Hollanda’da birinci parti olursa, bunun Nisan ayındaki Fransa(Le Pen), Eylül ayındaki Almanya (AfD) seçimlerini AB açısından olumsuz etkileyeceği düşünülüyor.

 

Ancak, haftasonundaki Hollanda-Türkiye diplomatik krizi partilerin sıralamadaki yerini etkiledi.

Wilder’in PVV’sinin ırkçılık kozunu elinden alan, halen iktidardaki Başbakan Mark Rutte’nin Halkın Özgürlük ve Demokrasi Partisi’nin (VVD) seçimleri birinci tamamlayacağı tahmin ediliyor.

Yani, rezalet karşılığını buldu!

Rutte, tekrar birinci parti olursa, halen olduğundan değişik bir koalisyonla iktidarını sürdürebilecek.

 

 

Hollanda medyası diplomatik krize aldırmadı!

Köşeme Hollanda’nın en popüler gazetesi, De Telegraaf’ın birinci sayfasını aldım.

Bizim bütün gazetelerimizin birinci sayfalarının neredeyse tamamını kapsayan diplomatik kriz haberi De Telegraaf’da sağda tek sütunluk bir haber olmuş. Dışişleri Bakanımız Çavuşoğlu’nun resmini kullanmışlar.

Ama başlığı çok ilginç:

Kedi-fare oyuncusu Türkler’.

 

Hollandalılar istediklerini aldılar. Daha ne diye krizin üstüne gitsinler ki!..

Bizde de önümüzdeki günlerde krizin temposunun düşeceğini ve gerginliğin azalacağını düşünüyorum. Çünkü biz de istediğimizi aldık!

Başbakan Binali ne dedi:
Vatandaş bu krizin cevabını sandıkta verecek”.

Cumhurbaşkanımız ne dedi:

… Bunlara yönelik şüphesiz ki 16 Nisan’dan sonra uygulamalarımızı başlatacağız.”
Yani, 16 Nisan hele bir geçsin, hesabı keseceğiz, anlamında!..

 

Şimdi, Hollanda’nın hesabı içeriye dönük te, bizimki Hollanda ve Almanya ile mi?

Ne münasebet!

Bizimki de içeriye dönük.

AK Parti’nin içindeki kararsızlara, ama asıl MHP’nin milliyetçi tabanına yönelik tahrik edici bir eylem planı.

 

Bu o kadar aşikar ki, ‘Hayır’ oyları etkilenir diye ulusalcı CHP hemen yangına körükle seğirtti!

Hollanda ile ilişkilerimizi askıya alalım” tavsiyesinde bulunan Kılıçdaroğlu şöyle dedi:
Şimdi hükümete net ve açık bir çağrıda bulunuyorum: Lafla peynir gemisi yürümez. Eğer Türkiye Cumhuriyeti'nin bir bakanını Hollanda'ya sokmuyorlarsa, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir bakanı kendi konsolosluğuna, büyükelçiliğine gidemiyorsa ve engel çıkartılıyorsa Hollanda'yla ilişkilerimizi lütfen askıya alın. Lütfen askıya alın. Her türlü desteği vereceğiz.

 

Eh, politika bu! Kılıçdaroğlu da gereğini yapıyor. Yani, hiç çaktırmadan yutmadığını ifade ediyor!

 

  

 

İlginç bir anekdot…

 

Aslında Almanları asıl çıldırtan nedir biliyor musunuz?

Cumhurbaşkanımız Erdoğan iyi biliyor ve de hiç sakınmadan uyguluyor…

 

Bir hatıramı anlatarak ne demek istediğimi ifade edeyim.

1970’li yılların başı…

Almanya’daki okulumda bir haftasonu yıllarca konuşulacak bir futbol maçı yaptık!

Bir tarafta saf kan Almanlar, karşılarında Türk, İngiliz, Amerikalı, Afrikalı dünya karması gibi bir takım. Hepsi öğrenci.

İş iddiasına bindiği için çok heyecanlı ve kıran kırana bir maç oldu.

 

2-2 berabere biteceği zannedilirken son dakikada bizim takım penaltı kazandı.

Zemin pek iyi değildi, topu önce öptüm sonra diktim, arkasını elimle temizledim. Daha gerilmeden bir takım arkadaşım geldi bana bir şeyler söyledi ve ben kahkahalarla gülünce kimse bir mana vermedi! Bu arada milletin şaşkınlığından da faydalanarak topa öyle bir abandım ki, neredeyse fileleri delecekti!..

 

Neyse abartmayalım… Takım arkadaşım kulağıma, “Aykut, istersen penaltıyı dışarı at! Biraz önce duydum, maçı kazanırsak bizi Yahudilerin yakıldığı fırına götürüp yakacaklarmış!..” dedi. İşte, bu şakaya çok güldüm…

 

Maçtan sonra kutlama için sarmaş dolaş ‘gasthaus’a gittik.

Bir süre sonra çok samimi olduğum Alman arkadaşım yanıma gelerek, “Ne oldu ya? Neden o kadar çok güldün?” diye sorunca, ben de neler olduğunu anlattım.

Aman Allahım…

O kadar sinirlendi ve kızdı ki, kelimelerle anlatamam!

Tabii bu arada diğerleri de geldi ve onlarda aynı şeyi merak ettikleri için şakayı öğrendiler.

Bu kez hepsi birden üzerimize geldiler. “Yahu alt tarafı şaka, ne oluyorsunuz” demeye kalmadı topluca kutlamayı yarım bırakıp ayrıldılar.

 

Ancak ertesi gün öğrendik ki, bu işin asla şakası yapılmazmış. Bir Alman’ı kızdıracak en büyük hakaretmiş. Yani ailesine küfür etsen bundan iyiymiş!

Tabii öğrendik ve bir daha da asla bunun şakasını yapmadık.

 

Şimdi evde ne zaman fırını yanarken görürsem bu olay aklıma gelir!..

 

Bilmeceyi çözen rakamlar…