Mamma li turchi/Anneciğim Türkler geliyor!.. (*)

YAYINLAMA: 19 Mart 2017 / 20.00 | GÜNCELLEME: 19 Mart 2017 / 20.00

Avrupa’da şimdiye kadar hiç tanık olmadığım Türkiye aleyhinde büyük bir hareket var.

Türkiye’den söz ederken, ‘Türkiye’ demiyorlar, ‘Erdoğan’ın Türkiyesi’ diyerek iki Türkiye arasında güya ayırım yapıyorlar.

Almanya’nın ve Avrupa’nın en büyük gazetesi Bild de bu hareketin öncülüğünü yapıyor.

Geçen hafta Perşembe günü birinci sayfasının neredeyse tümünü CumhurbaşkanımızErdoğan’a ayırmıştı.

Erdoğan’ın büyük bir resmini basarak, “Bild, Erdoğan’ın yüzüne gerçeği söylüyor. Siz asla demokrat değilsiniz. Siz, ülkenize kötülük yapıyorsunuz. Biz sizi ülkemizde görmek istemiyoruz” diye hakaretimsi yayın yaptılar.

 

Bu tabii Bild’in ilk olayı değil. Epey bir süredir, sürekli aleyhte yayın yapıyor.

Geçen hafta Köln şehrinde, sırf Erdoğan aleyhinde yayın yapabilmek için TV kurdular. Artı TV, yayın hayatına başladı.

Bild’den okuduğuma göre bu televizyona Hollanda’daki ‘Artı MedyaVakfı’ finansal destek veriyormuş.

 

Bu söylenen ve yazılanlar!

Belki de bazı derin devletler bir vakıf aracılığı ile ortak destek sağlıyordur!

Bunlar çok tehlikeli işler! Yabancı bir devlet başkanını hedef almanın korkunç sonuçlar doğurduğunu tarihsel gerçeklerden biliyoruz. Bunun çok örneği var.

 

Batılı liderlerin Erdoğan’la ters düşmesini Hollanda’daki üzücü olaya bağlarsanız asıl önemli olayların gerisinde kalırsınız.

Hollanda’ya girmek isteyen bir kadın Türk Bakan’ı kapıdan içeri koymamak, polise silahlı müdahale yetkisi vermek, protestocuları polis köpeklerine hedef göstermek en hafif tabiriyle aptallıkltır.

Hatta dangalaklıktır, çünkü belki de haklı çıkacakları bir olayda yanlış yaptılar, göreceksiniz, ortalık sükunete kavuşunca özür dileyeceklerdir. Ancak onlar için özür dilemek bir zul değildir!

 

Politika, ‘sonuç alma’ sanatıdır.

Eh, sonucu da aldılar. Başbakan Mark Rutte’nin Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD) seçimleri kazandı.

Halbuki seçimleri aşırı sağcı Geert Wilders’in liderliğindeki ‘Yarı-Nazi’ Özgürlük Partisi’nin (PVV) kazanması bekleniyordu. Bütün seçim anketleri bu yöndeydi.

Rutte 33 milletvekili kazanırken, Wilders 20 milletvekilinde kaldı.

 

Peki bu nasıl oldu?
Hollandalılar çalım atmasını çok iyi bilirler. Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi futbolcularından Hollandalı müteveffa ‘Cruyff’u hatırlayın!

Rutte, Cruyff vari bir çalımla, Aile Bakanı Fatma Betül Kaya’yı ‘Persona non grata/İstenmeyen kişi’ ilan edip  Hollandalılar’ın milliyetçi duygularını tahrik ederek seçimleri kazandı. Ancak bunun ahlaki olmadığını hepimiz biliyoruz.

Dedim ya, ‘Politika sonuç alma sanatıdır’!

 

Erdoğan, niçin sevilmiyor?

Eğer bunu Avrupalılar’ın iddia ettiği gibi hapisteki gazetecilere, baskıya, özgürlükleri kısıtlamaya bağlarsanız, gerçekleri ıskaladığınız için hata yaparsınız!

Bu söylenenler doğru olabilir ama asla gerçek sebep bu değil!

Avrupa, bizim özgürlüğümüz için bu kadar mı yanıp tutuşuyor? Bizi bu kadar çok mu seviyorlar?

 

Avrupalılar, Erdoğan’ın, “Beş çocuk yapın” lafına öyle içerliyorlar ki, çok iyi biliyorum, nefret kusuyorlar. Ama seslerini de yükseltemiyorlar. Çünkü, böyle bir durumda insanların özgürlüğünü kısıtlar duruma düşecekleri için sesleri çıkmıyor.

Avrupa’da yaşayan Türkler’in çoğunluğunun tek bir lidere kayıtsız-şartsız bağımlılığı onları mühiş korkutuyor.

 

Bu derin yorumu biraz açmalıyım.

Bundan iki yıl önce Fransa’da Michel Houellebecq isimli bir yazarın kitabı, ‘Teslimiyet/Submission’ büyük yankı uyandırıp, aylarca çok satan kitaplar listesinin başında kalarak, ülke çapında tartışmalara sebep olmuştu.

 

‘Teslimiyet’te Houellebecq, başkan seçilen “ikinci kuşak” bir Müslümanın ülkeyi nasıl şeriata sürüklediğini anlatıyordu.

Erdoğan’ın son açıklamalarını duyanlar; Houellebecq’in yazdıkları gerçek mi oluyor? diyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da sonuçta Çoğalın, yükselin, bulunduğunuz ülkeleriiçeriden ele geçirindemiyor mu?

 

Bu yazdıklarımı AB’de yaşayan 5 milyon Türk için almayın. AB’de 20 milyon müslüman yaşıyor.

Yıllardan beri duyduğunuzu tahmin ettiğim, benim de zaman zaman yazdığım yaygın bir şaka var:

2050’ye kalmaz, Almanya’nın Başbakanı ‘Mehmet’ olur!..

Benim öğrencilik yıllarımda bu gerçekten bir şakaydı. Ama artık bu şaka, ‘kaka’ olacak gibi duruyor!..

 

Kitaplar yazıyor, gazeteler yazıyor, insanlar artık hep bunu konuşuyor!..

Cumartesi günü de İtalya’nın en büyük gazetesi Corriere della Sera baş sayfadaki makalesini bu konuya ayırmış, bakın ne özetle ne diyor: (Nilgün Cerrahoğlu’nun tercümesiyle)

 

“Yüce Erdoğan şimdi bizi hangi orduyla ele geçirmeye niyetlendiğini açıkladı: Yeni doğmuş bebeler! Egosunun balkonundan seslenen Boğaz’ın ‘duçe’si genç Türklere çağrı yaptı. Avrupa’da kalıp, çoğalın. Adam başı beş çocuk yapın, kâfirlerin kıtasını Osmanlı kanıyla doldurun.

Biberonla çıkılan yeni haçlı seferi Batılıların, kendi yurtlarında birden bire azınlığa dönüşmeyi içeren en derin korkularını hedef alıyor. Batı zira demografik bombayla çıkacak çatışmayı, baştan kaybetmeye mahkûm olduğunu biliyor. Erdoğan’ın sözleri Le Pen ya da ırkçı İtalyan liderSalvini’nin söylev yazarlarının kaleminden çıkmış gibi. İnsan hastalıklı biçimde gidip hemen Trump’tan bir duvar, hatta bir sıradağ ödünç alma arzusuna kapılıyor. Erdoğan, narsist hezeyanları arasında Paris ya da Berlin sokaklarında yürürken bu İslamcı istilanın canlı örneği olarak görülecek bir hamile Türk kadınının kendisini nasıl hissedeceğini umursamıyor. Neyse ki Sultan Avrupa âdetlerinin (buradaki) erkek teba üzerindeki etkisinden habersiz. Akıllı telefondu, video oyunuydu, pay-TV’ydi derken… daha ikinci çocukta divana yığılıp kalır bunlar. ‘Anneciğim Türkler geliyor!’ da neymiş? Bizi kurtaran sonunda babalar olacak!”

 

Bilmem söylemeye gerek var mı?

Referandum da ‘Evet’ çıkarsa, Avrupalılar, ‘Hayır’cı Türklerden çok ama çok daha fazla endişeye kapılacaklar.

 

 

(*) Rivayet olunur ki, Fatih'in ünlü komutanı Gedik Ahmet Paşa'nın 1480 yılında İtalya'nın Otranto şehrini fethetmesi üzerine bölgede bir Türk korkusu oluşur ve daha sonra bu korku dalga dalga tüm Avrupa'ya yayılır.

O tarihten itibaren, anneler çocuklarını "Türkler geliyor!" diye korkutmaya başlar ve her endişe ve korku karşısında da çocuklar, Mamma mia Li Turchi/Anneciğim; Türkler! demeye başlarlar.

 

 

 

Mamma li turchi/Anneciğim Türkler geliyor!.. (*)