Yağmur altında dans etmeyi öğrenmekten başka çare yok!..
Filozof Seneca diyor ki; yaşamak, fırtınanın geçmesini beklemek değildir. Yaşamak, yağmur altında dans etmeyi bilmektir.
Türkiye yeni bir sisteme geçti. 2019 ‘Başkanlık’ seçimlerini yeni parametrelerle düşünmek zorundayız.
Fransa’da Macron, iki gün sonra yeni cumhurbaşkanı seçilecek.
Macron’un partisi yok. Kendi kurduğu En Marche, Yürüyüş diye bir hareketin lideri olarak ortalığı kasıp kavurdu. İlk turda merkez sağ ve solun adaylarını darmadağın etti. Bütün klasik partileri sildi süpürdü. Şimdi, ikinci turda karşısındaki aşırı sağcı Ulusal Cephe’nin lideri Marine Le Pen’i ezerek geçip 39 yaşında Fransa tarihinin en genç cumhurbaşkanı olacak.
Bu sistemde son tura iki aday kalıyor. Macron, partinin önemli olmadığını kanıtladı. Bizim de bu parametrelerde düşüncelerimizi, palanlarımızı belirlememiz gerekiyor.
Bunu kavrayamayanlar atın Üsküdar’ı geçmesini ancak seyredebildiler...
Dünyayı çözüp bağlayan BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesine içerlediğimiz zaman, “Dünya 5’ten büyüktür’ diyoruz ama, işte o kadar. Peki, kim bunlar?
ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere.
Birisi hariç, nasıl yöneltiliyorlar? Başkanla!
ABD ve Fransa’nın başkanlık modeli, Rusya ve Çin’e göre daha demokratik. Tamam!
Bu sistemde partilerin önemi kabul edelim ki yok! Seçilmiş Milletvekillerini sakın 16 Nisan öncesi ile karşılaştırmayın!
Seçilmiş Cumhurbaşkanı veya Başkan, adı o kadar önemli mi, öyle veya böyle ‘muktedir’ oluyor.
Putin’in gücünü önceki gün yazdım. Tek adam; güçlü, bilgili ve çok cesur.
Donald Trump da asla Obama’ya benzemeyeceğini davranışları ile, kararları ile gösteriyor.
Çin, birkaç sene sonra ekonomik olarak dünyanın bir numarası olacak. Bu kadar kısa zamanda yapılanların nasıl olduğunu sorgulamak lazım.
Macron’un da solcu olmadığını biliyoruz. Ancak, demokrasi ile yoğurulduğu da bir gerçek.
İngiltere’de de iktidarda muhafazakarlar var.
Şunu da söylemeden geçemeyeceğim.
Cumhuriyet gazetesinin okuyup saygı duyduğum yazarı Orhan Bursalı, ‘Yüzde 49’un analizini yaptıktan sonra şöyle yazdı:
“Şüphesiz kalbi solda atan bir insanım, ama 2019 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ‘sol’ bir aday istemiyorum.”
2019 seçimlerinde Erdoğan’ın karşısına çıkacak adayın profili o kadar netleşti ki...
Genç olmalı, 45’ini geçmemeli.
Osmanlı muhafazakarlığını pek çok iyi bilmeli...
Kürtlerin kesinlikle güvenebileceği bir insan olmalı.
Ekonomiyi bilen çok iyi bir ekibi olmalı.
Ve... Demokrasinin erdemini, gücünü bilen birisi olmalı.
İlin organizasyonu olmadan, ilçe teşkilatları olmadan, belediyeler olmadan, muhtarlar olmadan seçim mi kazanılır, diye düşünenler, yarın değil, öbür gün yapılacak Fransa ikinci tur seçimlerinin neticesi alınınca, Macron nasıl kazandı, bulup, okuyup öğrensinler.
Haa, orası Fransa, burası Türkiye diyenlere yanıtım: Yanılıyorsunuz!
Yeni bir dünya düzeni kuruluyor, biz bundan müstesna olamayız!
Yarın çıkacak çoğu gazetede bulunmayacak bir haber vereyim size.
Beyaz Saray sözcüsü, ABD Başkanı Donald Trump’ın ilk dış gezisini Suudi Arabistan’a ve İsrail’e yapacağını açıkladı.
İçimden, “Vah anasını sayın seyirciler!” demek geldi!
İsrail, tabii ki tamam da, Suudiler?
New York Times’a göre, TrumpSuudi başkenti Riyad'da Arap dünyasından liderleri toplamayı planlıyor ve onlara, ülkelerindeki genç Müslümanların daha adil ve umutlu bir gelecek kucaklamak için Ortadoğu'ya güvenlik, fırsat ve istikrar getirme hedefini paylaşan bir koalisyon kurmayı amaçladığını anlatacak, diyor.
Trump’ın diğer önemli bir teması ise, DEAŞ’a karşı savaşı yoğunlaştırmak ve bölgedeki İran tehlikesine karşı uyarıda bulunmak!..
Şahane!
Burayı hallettikten sonra Roma’ya, Vatikan’a gidecekmiş. Yerinde bir seçim! Oradan da Brüksel’e NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’ne katılacak.
Durum böyle!