İşler maalesef iyi gitmiyor!..
Piyasanın durumu hiç de iyi değil!
Önceki gün Haziran ayı ihracat rakamlarını bir tek Sabah, doğru verdi.
Haziran ayı ihracat rakamı geçen yılın aynı ayına göre geriledi. 5’incilik için tatlı bir yarışa girdiğimiz Ankara’nın gerisinde kaldık.
Bunun analizini doğru yapmazsak sonunda biz zararlı çıkarız. Çekinmeden doğruları söylemek zorundayız.
Gaziantepli sanayicilerin bu durumdan zerre kadar kabahatleri yok. Ölesiye çalışıyorlar, üretiyorlar ve ürettiklerini kapı kapı dolaşıp dünyaya satmaya çalışıyorlar. Daha ne yapsınlar?
Yedi düvelle çatışma halindeyiz.
Böyle bir ortamda ticaret yapılabilir mi?
Katar’dan başkasına kolay mal satabilir miyiz?
İç piyasadan moral bozucu haberler geliyor.
Bütün AVM’lerdeyeralan ünlü Esse firması bir milyar borç takıp firar etmiş! Tedarikçiler, AVM’ler, çalışanları, bankalar ve tabii avukatlar peşinde! Neye yarar ki!..
Dün Gaziantep’te, bir araba kiralama firmasından alacağını bir türlü tahsil edemeyen tamirci ustası minibüsüyle balıklama dükkanın camından içeri daldı. Üst katta oturanlar, “Aha savaş patladı!..” kaygısı ile ne yapacaklarını bilememişler!
Esse’ninkini bilinen büyük bir ulusal firma olduğu ve biraz da dolandırıcılık koktuğu için yazdım. Antep’teki olaya da, “Balcan zamanı...” mizahı ile yer veriyorum. Gaziantep’te duyduğum çok sayıdaki huzursuzluğu moral bozucu ve yazmanın anlamsızlığı için köşeme almadım.
Enerji tüketiminden veya başka verilerden yola çıkarak Antep’teki durumu analiz ederseniz yanılırsınız!
Derine gitmeye gerek yok. Durum hiç ama hiç iyi değil.
Bunu önlemenin tek yolu, huzurlu bir ülke ve dünya ile iyi geçinmekten geçer.
“Adalet Yürüyüşü”ne hükümet biraz olumlu yanaşsa, eleştirileri dikkate alacağız dese, bu kadarı bile piyasayı çok olumlu etkiler.
Kimse ağzını açamıyor ama emeklere yazık oluyor.
Almanya seçime hazırlanıyor.
Trump’tan önce Şansölye Merkel zor günler geçiriyordu.
“Büyükanne Angela artık gitmeli...” sloganı tutmuşa benziyordu. Sosyal Demokratlar (SPD) bastırıyordu. Anketler iki partiyi başbaşa gösteriyordu.
Trump geldi her şey değişti.
Almanlar taviz vermedi. İlişkiler gerildi. Merkel’ın Beyaz Saray ziyaretinde yüzler asıktı.
CDU, ABD ile gerilimi seçim beyannamesine aldı, üstü kapalı ABD’yi eleştirerek ilişkileri belli bir düzeyde tutacağını vurguladı. Bu vurgu Alman kamuoyunda duyarlılık yarattı.
ABD’den sonra bizi ele aldılar ve seçim beyannamesinde şöyle dediler:
“Biz Türkiye'nin hem Avrupa hem bizimülkelerimizdeyaşayaninsanlararasındakiilişkileraçısındanstratejikveekonomiköneminibiliyoruz. Bu nedenle Türkiye'yle AB arasında ilişkileri daha derinleştirmek istiyoruz. Sıkı ve özel bir işbirliği hem Avrupa'daki hem de Türkiye'de ki insanların yararına. Türkiye ile AB arasında mümkün olduğunca güçlü bir işbirliği, dış ve güvenlik politikaları sorunlarında strateji kiş birliklerinden yanayız. Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğini reddediyoruz, çünkü üyelik şartlarını yerine getirmiyor. Türkiye'de hukuk devleti, özellikle ifade ve basın özgürlüğü konuların da yaşanan son gelişmelerden ise büyük endişe duyuyoruz.”
Yani, “Düğürcüyü küstürmüyor ama kızı da vermiyor” havası…
Bir de Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın Hamburg’daki G20 toplantısında Türklere hitab etmesini engelleyince Alman kamuoyunda kredisi daha da arttı!
Eylül’de seçimleri kazanması nerede ise kesinleşti!..