Ortadoğu’nun başkenti olduğumuza göre!..
Gaziantepspor kongresini, daha doğrusu rezaleti bir arkadaşımın telefonundan bana canlı anlatımından izledim.
Dünkü yerel gazetelerdeki o çirkin fotoğraflara bakarken büyük öfke ve tedirginlik duydum.
Ancak, “Gaziantep, Ortadoğu’nun başkentidir” sloganını hatırlayınca rahatladım!
Ortadoğu malum, eh biz de malumun başkenti isek kongrelerimiz haliyle böyle olacaktır!
Vurdulu, kırdılı, ateşli olacağına sövmeli, tehditli olması evladır.
Neyse ki GGFK (Gazişehir Gaziantep Futbol Kulübü) varda, ciddi insanların elinde de, futbol sevgimizi yaşatabileceğiz.
Rezalete gelince...
Bütün bunlar Gaziantepspor küme düşünce mi oldu?
Kızıl, bu kulübü 10 yılı aşkın yönetiyor. Eskiden çok iyiydi de şimdi mi kötü oldu?
Önceki kongreler hukuka uygun, huzur içinde yapılan kongrelerdi de bu son kongre mi ‘ayıplı’ kongre oldu?
Yıllarca Kızıl desteklendi.
Bazı basın da destekledi, bazı işadamları da!
Arşivler duruyor, değil mi?
O zamanki Kızıl ile bugünkü Kızıl arasında zerre, ama zerre kadar fark yok!
Herkes kendini biliyor.
Bu kentte gazetecilik yapanlar neyin ne olduğunun fevkalade farkındalar.
Bu rezaletten bazılarının ‘utanç’ duymadığını biliyorum. Çünkü, küme düşen Gaziantepspor yarın spor tarihine gömülünce, barındırdığı pislikler de çöpe gidecek! Bundan da elbet yararlananlar olacak, değil mi?
Hani ünlü deyiş vardır ya, “Batman çağıla karıştı”, işte durum tam da öyle.
Hepimizin ortak dileği, GGFK’dan iyi sonuçlar geldikçe, ortalık yumuşayacak ve tansiyon düşecektir.
Toplumsal görevleri liyakat esasına göre dağıtmazsak, meşakkatine katlanmak zorundayız.
Ne münasebet, Gaziantep’imizi temsil eden, süper ligde oynayan futbol kulübümüzü bu işten hiç anlamayan, sosyal sorumluluk anlayışını bilmediğimiz, tanımadığımız birisine teslim edersiniz!
Suçluların hepsini herkes biliyor.
Ama hepsi unutulacak!
Herkesin yaptığı kesesine kar kalacak.
Dünyanın buyöresinde sistem böyle çalışıyor.
Mesele uzun yaşamak değil
Bu grafiği bir ay önce Amerika’dan bir arkadaşım yolladı.
Doğrusunu isterseniz okuyunca pek memnun oldum.
Hele de üstünde ‘WHO, Dünya Sağlık Örgütü’ amblemini görünce daha da hoşuma gitti.
Ancak, yayınlamakta biraz tereddüt ettim. Çünkü, 79 yaşa ‘Orta yaş’ denmesini biraz bonkör olarak değerlendirdim.
Ama dün Hürriyet gazetesinde Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’nun aynı grafik üzerine yazdığını görünce emin oldum ve bugün köşeme aldım.
Çoğumuz kabul ediyoruz ki, mesele uzun yaşamak değil, asıl olan kaliteli bir yaşam sürebilmek.
Belki istisnalar hariç, çoğumuz büyük bir stres altında yaşıyoruz. Stresin de ömür törpüsü olduğu bir gerçek!
Ama hayat devam ediyor...
Filozof Seneca’nın şu yorumunu gerçekçi buluyorum:
“Yaşamak, fırtınanın geçmesini beklemek değildir. Yaşamak, yağmur altında dans etmeyi bilmektir.”