Değişmeyen zihniyet

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Yüzyıllardan beri bir türlü, bulunduğu coğrafyaya sığamadı insanoğlu. Hep bir hâkimiyetlik anlayışıdır gidiyor. Adeta, güç gösterisi yarışına girmiş yönetici zihniyetler.
Zamanı, zekâyı ama en çok da sermayeyi hep insanlık açısından zararlı faaliyetleri ve keyfi savaş arzularını gerçekleştirme gayesi için kullanıyor gözlendiği üzere.
Suudi Arabistan ile İran arasında, 14 Aralık’ta, sosyal medya üzerinden paylaşılan, animasyon savaşı videosundan bahsetmek istedim bu hafta kısaca. Yayınlanan videoda Suudi Arabistan yönetimi, İran’ı işgal ediyor.
Daha sonra İran halkı, yakıp yıkarak ülkelerini işgal eden bu devleti, özgürleştirici bir güç olarak görmeye başlayıp, zaten beklenen ve istenen bir durummuş gibi gayet olağan karşılıyor.
Genel olarak bu durum yansıtılmış videoda. Hatırlanacağı üzere, daha önce de İran’ın, Suudi Arabistan’a ait hava üssünü, imha ettiği animasyon videosu yayınlanmıştı.

Her iki devlette de, bazı gruplar tarafından hazırlanan bu savaş videoları, devlet yönetimlerinden gizli ve sessiz bir alkış alarak, medya destekli, daha çok kesime duyurulmaya çalışılmış durumda. Yazık! Gelecek planları, yakıp yıkmalar üzerine tasarlanıyor. Dilerim bu durum, bir kurgudan öteye geçmez.

Kimlerden geliyor bu akıllar? Cevabı gayet açık ve nettir aslında. Geçmişte de olduğu gibi ‘Böl-parçala-yönet’ tehdidi gayet güzel işliyor kuşkusuz. Özellikle, İslam dini çatısı altında olan ülkelere uygulanan bu politika, üzücüdür ki, eskiden olduğu gibi yine, yavaş yavaş amacına ulaşmaktadır.
Yazık, toprakları ve insanları sürekli tehdit altında olan devletler, Filistin mesela, kime umut bağlasın bu sinsi yandaşlık söz konusu olunca. İslam işbirliği adı altında çoğu zaman bir araya gelen, Müslüman devletlerdir aslında en çok birbirlerine zarar verenler. O zaman kim, kime niçin güvensin?

Durum sadece bu iki ülke ile sınırlı değil tabi. Şöyle bir geriye doğru dönüp baktığımızda, bunların birçok farklı örnekleri ile karşılaşmamız mümkündür elbette. Sorun devletlerarası gerginlik de değil aslında, o olmasa ülkeler kendi içinde birbirleriyle de savaşıyor maalesef.
Asıl sorun, insan zihnine yerleşen gizli bir tehdidin sürekli var olmasıdır. Önce yok edilmesi gereken bu tehdittir diye düşünüyorum.

Devletlerin siyasi güce, savaş araçlarına, güç göstergesi görünümü altında kendi ihtişamlarına ayırdıkları sermayenin çeyreği gibi bir rakamla, ülkelerindeki birçok aç insanı doyurabilme imkânına sahipler.
Asıl gücün, bu olması gerekir aslında. Hep, siyasi ve askeri gücümü daha fazla nasıl arttırabilirim? Sorusuna odaklı yönetilmeye çalışılıyor tüm devletler. Hal böyle olunca da kavgalar, kargaşalar hatta savaşlar kaçınılmaz oluyor ne yazık ki.

Değişmeyen zihniyet