.. Piramitte yaşam...

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Günümüzdeki sanal piramitlerde yaşayanlara çalışan, yönetici, lider, patron, bürokrat, akıl satıcıları, müşteri... Gibi adlar veriliyor. İnsanlar modern dünyada sanal piramitlerde yaşıyor, para kazanıyor, ilerliyor, orada yiyip içiyor, oradan geçiniyor, onlarda alış veriş ediyor, emekli oluyor. Bütün bunlar sanıldığı gibi kolay olmuyor. Yaşama usulünü bilmeyenler dışlanıyor, sanal piramitlerin dışına atılıyor. Piramitte yaşamanın sanatını, inceliklerini, usulünü bilmek gerekiyor.

Sanal piramitte yaşam küçük odacıklarda geçer... Bazıları cubicle – dört köşecik veya hücrecik adı verilen bu odacıkları hapishane hücrelerine benzetir. Hatta daha da ileri giderek hapishane hücrelerinin işyeri odacıklarından daha iyi olduğunu bile iddia edenler oluyor -
Hangisi mi?
Hapiste iyi halden cezan hafifler, daha az yatarsın, işyerinde iyi halden dolayı sırtına daha çok iş bindirirler. Hapiste televizyon izler oyun oynayabilirsin, işyerinde oynarsan işinden olursun. Hapiste bir meslek edinmen için bedava kurs verirler, işyerinde kendi zamanında kendi paranla okursun. Hapiste de işyerinde de kıyafet zorunluluğu vardır ama hapiste kıyafeti devlet verir, işyerinde paranla alırsın. Hapiste istediğin gibi yatar uyursun kimse karışmaz, işyerinde uyursan kulağından tutup kapının önüne koyarlar....

Sanal piramitlerde tırmanma şeritleri olur... Piramidin üst tarafı daha makbul olduğu için içindeki insanların yukarı çıkmasına kolaylık sağlamak üzere tırmanma şeritleri yapılır.
Bu şeritler, çizilmiş ise organizasyon şemasında görülebilir. Bazen şeritler tıkalı olur. Ağır vasıtalar yolu işgal eder, hızlı binek aracı onları sollayamaz zira karşıdan gelenler olur, bazıları da bozulup yolu tıkar. Yukarı tırmanış arkadan ittirilerek, yukarıdan çekilerek veya asansörle olabileceği gibi tırnağı ile kazıyarak ta yapılabilir. Ama yolda çöreklenenlere dikkat etmekte gerekir. İleride polise yakalanmamak için sollama yasağına da dikkat etmekte de yarar vardır.

Piramitlerde kimsenin ayağına basılmaz... Hele ayağına bastığın kişi daha üst kademedeki mümtaz bir kutuda mukim veya onun himayesine sığınmış bir kişi ise sonucu katlanılmayacak kadar kötü olur.
Sanal piramitte yukarı tapılır, aşağıya tekmeyi basılır... Sanal piramitte yaşamını kolaylaştırmak isteyenler yukarıya (üstüne) bakar, tapar, bir dediğini iki etmez; aşağıya (astına) hakir gözle bakar, tekme sille tokat çakar, söylediğine nadiren itibar edilir.
Bir fırsatını bulunca sanal piramitteki zorlu yaşam koşullarına daha yakından bakmak istiyorum.


.. Konaklama piramidi ...
Bir serüven yaşamak istiyorsanız tavsiyem yeni bir sanal piramitle temasa geçmenizdir – müşterisi olun, işe girmeye, bir şey satmaya, bilgi istemeye çalışın. Ben başımdan geçen bir dizi olayla bu sanal serüveni kâğıda kazımak istiyorum.
Bir iş toplantısı için Antalya’ya gidiyorum. Ne zaman seyahat etsem uzun yıllar önce okuduğum bir kitapta yazan pasajlar aklıma gelir, eğlenirim. 1974 yılında, yani bundan yaklaşık çeyrek yüzyıl kadar önce, komedyen Shelley Berman “Otel öyle bir yer ki, orada...” adlı bir kitap yazmış. Bu kitapta yazar yetişkin çağında yaptığı yolculuklar sırasında otellerde karşılaştığı rahatsızlık ortamını tarif ediyor.
Ne zaman bir otele insem onun yazdıklarından hangileri benim başıma gelecek diye düşünürüm...
Otel, elinizde iki bavul, bir evrak çantası ile taksiden indiğinde kapıdaki kişinin sana “Kalmaya mı geldiniz, efendim?” sorusunu yönelttiği yerdir.... Otel kat görevlisinin “Kim o?” demene fırsat bırakmadan odana daldığı yerdir... Otel, saat 3.00 ile 3.30 arasında odanda olduğun halde, resepsiyona uğradığında sana 3.15 de gelen bir mesaj olduğunu öğrendiğin yerdir... Otel 25 vatlık ampul üreticilerinin işlerini sürdürmelerine neden olan yerdir... Otel elbise askılarında çengel bulunmayan yerdir... Otel, bir geceni elektrik düğmesinin yerini arayarak geçirebileceğin yerdir... Otel ayırttığın çift kişilik odanın şu anda olmadığı, sana uygun tek kişilik odanın olduğu, yarın öğleden sonra çift kişilik odaya geçebileceğini öğrendiğin yerdir... Otel, oda servisine siparişlerinizin neden geciktiğini sorduğunda her zaman “Varmak üzere!” veya “Garson, şimdi çıktı.” cevabını aldığınız yerdir... Otel koridorlarda bırakılan tabak çanak tepsileri üzerinden atlayarak formunu koruduğun yerdir... Otel kapısından elinde iki bavul ve bir evrak çantası ile çıkarken kapıdaki görevlinin “Ayrılıyor musunuz, efendim!” dediği yerdir.
Bunlar yazıldıktan yirmi yıl sonra bir başka yazar, bu tespitlerden hareket ederek kaleme aldığı yazısında şöyle diyor :
Ne değişti...
“Otel odaları hala rahatsız, aydınlatması kötü, tasarımı birbirinden farksız yerler. Oteller, koridorları tepsi dolu, askılarında çengel olmayan, oda tasarımları birbirinin tıpatıp aynı olduğu, kaliteli bir stereo set yerine kalitesiz saatli radyosu bulunan, banyo tasarımı leke tutmaz tezgâh ve yeni eklenen saç kurutma makinesi dışında iyileştirilmeyen, lokantasında istediğiniz yemeğin servisini yapmamakta direnen yerler olmaya devam ediyor. Ama bu güçlükler denizinde sığınacak bir liman var. Kullanıcı dostu odalar sağlayan bir otel işletmesinin sağlayabileceği yararları düşün... “
Darısı ne diyeyim sürekli yaptığı yatırımın tutarı ile övünen, lüksle kaliteyi birbirine karıştıran, lütfettiği kıt kalite ile müşterilerce dövülen, kimseyi eğitmeden sağdan soldan yetişmiş adam peylemeye çalışan konaklama işletmeci - yatırımcılarının başına.

.. Piramitte yaşam...