Stephen Kinzer (1)
Birkaç gündür ünlü Amerikalı gazeteci Stephen Kinzer ile beraberiz. Bilimsel kuruluşların yayınladıkları ratinglere göre dünyanın en önemli 3 gazetecisinden biri.
Kinzer aynı zamanda Amerika’nın en ünlü üniversitelerinden biri olan Boston Üniversitesi’nde profesör.
Amerika’nın tanınmış üniversiteleri öğrencilere cazip görünmek için ünlü gazetecilere kapılarını açıp ders vermelerini sağlıyorlar.
Bu gibi üniversitelerde eğitim görebilmek için yalnız okul ücreti yıllık 40 bin dolardan başlıyor. Aralarında da müthiş rakabet var.
Dünyanın en iyi öğrencilerine en kaliteli eğitim imkanı sağladıkları için de böyle ünlü gazetecilere kadrolarında yer veriyorlar.
***
Konuştuklarımızı, gittiğimiz yerleri, Kinzer’in gözlemlerini kronolojik bir sıralama ile değil de sırası geldikçe yazacağım. Hepsi çok ilginç.
Önceki gün, Pazar günü Karkamış’a gittik. Derdimiz Karkamış’ı dünya gündemine sokmak.
Kinzer, Mayıs 2000 yılında The New York Times’ın birinci sayfasında yayınlanan Zeugma haberi ve yorumuyla dünyanın gözlerinin bir anda buraya çevrilmesine neden olmuştu. O yıl Gaziantep’e 5 bin kişi gelmiş, adeta Antep’in kaderi değişmiş, turistik bir şehir havasına bürünmüştük. Bugün geldiğimiz noktada yılda bir milyon turist ağırladığımızı söylüyor, hedef olarak kendimize 5 milyon turisti koyuyoruz.
İşte Stephen Kinzer böyle bir adam.
***
Karkamış’ın gelecekte Zeugma’dan da önemli antik bir kent olacağını bildiğimiz için Kinzer’i ilham alması ve dünyaya tanıtması için davet edip Karkamış’a götürdük.
Karkamış’ın kazı başkanı Prof. Nicolo Marchetti taa ‹talya’dan Antep’e gelerek Kinzer’le buluştu ve bizi hep birlikte Karkamış’a götürerek buranın önemini ilk elden anlattı.
Nicolo’nun kazı için ev tuttuğu köyün güzel insanları bizi coşkuyla karşıladılar. Ören yerinde Stephen’a detaylı bir brifing verildikten sonra, yorgunluk atmak için Nicolo’nun köydeki arkadaşlarının hazırladığı sofraya hep birlikte oturduk.
İkram ettikleri patlıcan kebabı o kadar lezzetliydi ki, hep birlikte karar verdik: Hayatımızda yediğimiz en iyi patlıcan kebabıydı...
***
Nicolo her sene kazılarda öğrencileri dışında epey bir sayıda işçi çalıştırıyor. Bu sene kendini kötü bir sürpriz bekliyor. Çünkü çalıştıracak işçi bulaması bir hayli zor!
Köy sınıra çok yakın. Yani,bağırınca karşı taraftan duyuluyor. Bir-iki saatlik bir mesai ile Suriye’den çay ve sigara getiriliyormuş. Bu işin karşılığı da 100 lira!
Aylık gelirin 2500-3000 lira olduğu bir yerde güneşin altında bütün gün 25-30 liraya işçi çalıştırmanın imkansız olduğu meydanda!
Sigara ve çay işinde mükemmel bir zincir kurulmuş. Karşıdan getirilen, malları toparlayan, şehirlere sevk eden, pazarlayan hep ayrı kişiler. Bu işten çok sayıda insan yararlanıyor, geçimini sağlıyor.
Uludere’deki kötü tecrübeden sonra burada sınırdaki askerler sanki daha bir toleranslı olmuşlar!
***
Tabii burada söz haliyle Suriye’ye geldi...
Hep birlikte Stephen’a aynı soruyu sorduk: Nedir bu Suriye meselesi? Bu işin arkasında siz varsınız değil mi? Sizin kışkırtmanızla oluyor herşey...
Kinzer, Amerikan hükümetinden iyi haber alan, sağlam kaynakları bulunan tecrübeli bir gazeteci. Söyleyecekleri mutlaka çok önemli olmalıydı.
Soru soranlardan birisi de iyi İngilizce konuşan, ‹stanbul’da avukatlık yapan, o gün köyüne tesadüfen ziyarete gelen genç bir arkadaştı.
Kinzer’in yanıtını yarın yazacağım.