Ignorance is bliss
Adı Thomas Grey (1716-1771). İngiliz yazar-şair.
Bugün yazımızda ismini anmamızın sebebi ise, son yıllarda birçoklarımızın çok sık söyler olduğu, “cehalet mutluluktur” deyimini 1742’de yazdığı bir şiirde ilk kez kullanmış olması.
Aslında, Erasmus, 1511’de arkadaşı Morusa’ya yazdığı mektuplardan oluşan “deliliğe övgü” isimli kitapta, kendini tanıtırken, …”cehalet benim sütannem olmuştur” diyerek ilk kez bu sözü kullanır.
Meraklıları bilir, Matrix filminde Morpheus da bu deyimi kullanmıştır.
Ignorance is bliss ise, İngilizcedeki karşılığı oluyor. Yani, sadece bizim coğrafyada değil, batı kültüründe de bu konu yıllardır tartışıldığı için, yazımızın başlığını böyle kullandık.
“Cehalet erdemdir” diyenler de vardır.
Burada söylenmek istenenin bir ironi olduğu kuşkusuzdur.
Zannediyorum bu söze en çok kızanların başında, İlber Ortaylı geliyordur ülkemizde. Her fırsatta cehalete isyan eden konuşmalarından dolayı, hepimiz bu konuda hemfikiriz sanıyorum.
Cehalet, yoksulluğun en dibe vurmuş halidir oysa. Sizin ne kadar malınız mülkünüz olsa da, cehaletten kendinizi kurtaramamışsanız, yine de yoksulluğun en dibinde olduğunuzu iddia ediyorum.
Elbette, cehalet, toplumsal olaylar karşısında tepkisiz kalmayı ve bundan hiçbir şekilde rahatsızlık duymamayı “sağlar”.
Evet cehalet bu konuda başarılıdır.
Lakin tek başarılı olduğu şey de, budur.
Ne bireysel ne de toplumsal bir amacı yoktur cehaletin. İlerleme ve buna giden yolda mücadeleyi de gerekli görmez. Gerekli görmez, çünkü bunun yollarını da bilmez.
Sormaz ve sorgulamaz. Neyi, nasıl ve niçin sorgulayacağı konusunda hiçbir fikri yoktur onun.
Daha iyiye nasıl ulaşılır sözünün bir anlamı da yoktur.
Özgürlük, demokrasi, insan hakları, çevre, sağlık, savaş, barış, eğitim gibi kavramlar hakkında da söyleyecek bir sözü yoktur.
Kritik soru şu: Cehalet öğrenilebilir mi?
Evet, cehalet öğrenilir!
Çok haklısınız. Burada bir paradoks olduğu doğru ve kendimi bu konuda ifade etmem de çok güç, ama bunun için yine de çaba göstereceğim:
Her akşam televizyonlarda ahkam kesen kendileri sözde akademisyen, ama söylemleri “zır cahil” olan zevat, “öteki” kitle için bir öğretmen vazifesi görmez mi?
Magazin programlarındaki “saçmalıklar”ı izlerken, beyni uyuşan kesim, cehalet yolunda çok büyük adımlar atmıyor mu?
“Bir kısım siyasetçi” tayfasının konuşmaları, buram buram cehalet kokarken, onları seçen kitle, bunları kendilerine rol model almaz mı?
Dikkat edin, cahil dediğiniz kesim, işte cahillikte üst level’e, bunlardan öğrendikleriyle geçiveriyor.
Cehaleti öğreniyor yani! Cehalet, cehaleti besliyor!
Çocuklarına öğretiyorlar öğrendiklerini. Çocukları diğer çocuklarla paylaşıyorlar sonra. Ve ülkemiz cehalet konusunda sonsuz bir bilgiye erişmiş bir kitleyle dolup taşıyor.
Hasbelkader, televizyonlardaki tartışma programlarında cahiller arasında gözden kaçmış bir aydın gördüğümde acıyorum ona.
Garibim, cahillerle tartışmaya, kendi doğrularını en doğru yöntemlerle anlatmaya, bilimsel temellere oturtmaya çalışıyor.
Üzülüyorum ona. Yazık diyorum. Keşke hiç çıkmasaydı.
Cahillerle tartışmayın!
Çünkü galip gelme şansınız hiç yok!