Hep statüko mu kazanacak?

YAYINLAMA: 14 Aralık 2020 / 17.11 | GÜNCELLEME: 14 Aralık 2020 / 17.11

Mevcut siyasi iktidar, “hukuk’ta ve ekonomi’de” reform yapacağını açıkladı.

Reform, Türk Dil Kurumu sözlüğünde yazdığına göre, “düzeltme” demektir.

Doğru olan bir şeyin düzeltilmesinden söz edilemez.

18 yıldan beri aralıksız iktidar olan bir parti, bir reform yapmaktan söz ettiğine göre, bu alanlarda bir eksiklik veya yanlış giden bir şeyler olduğunu kabul ediyor demektir.

Adama sormazlar mı, “madem öyle , sen 18 yıldan beri bunu neden yapmadın?”

Bu sadece Ak Parti’ye özel bir durum değildir aslında. Hangi parti 18 yıl aralıksız iktidarda kalsa, bu durumla karşılaşması kaçınılmazdır. İçerisinde “insan”ın olduğu her durumda, uzun süreli iktidar, “mutlak bozulma” dan kaçamaz. Bir süre sonra kendisini vazgeçilmez olarak görür.Emanetinde bulunan kurumlar, kendisine “kendi malı” gibi görünmeye başlar. Hele “lider” in çevresi de kuşatılmışsa, gerçek’ten kopuk bir dünyada yaşamaya başlar.

“Açım, evime ekmek götüremiyorum” diyen vatandaşın isyanı, o lider tarafından inandırıcı bulunmaz. Berat Albayrak’ın deyişiyle, “bakın burası çok önemli”: Ben, o liderin inanmamasını samimi buluyorum. Çünkü çevresini kuşatan kadro, bambaşka bir dünya inşa etmiştir liderin çevresine. Gerçeklikten kopuk ve uzak, bir “avatar”ı vardır artık liderin.

Hele bizdeki başkanlık sistemi gibi bir sistem, “başkan” a inanılmaz ağır yükler yüklüyor. Bu yükün altından kalkmak hakikaten olanaklı değil. Akılcı da değil!

Partinin bilmem ne ilindeki il başkanını atamak, filanca ilin tapu müdürünü, falanca bakanı belirlemek, Kararname çıkarmak, görevden almak, hepsi tek bir kişinin imzasına bağlı. Bu kadar yükün, tek bir kişiye yüklenmesi doğru olmadığı gibi, adil de değil!

Batı demokrasileri bunun çaresini bulmuş. Bir kişi 2 dönemden fazla başkanlık ya da başbakanlık yapamıyor. ABD tarihinde, 2 dönemden fazla başkanlık yapan tek bir isim bulamazsınız. Kimsenin aklına da,  birinci veya ikinci dünya savaşı döneminde bile, “savaş var, ne seçimi, bir dönem daha devam etsin işte mevcut başkan” demek gelmemiş.

Bizde ise ölene kadar parti başkanlığı yapan liderler var!

Sadece siyasette değil bu hastalıklı durum, derneklerde, vakıflarda, sendikalarda, kısacası sivil toplum örgütlerinin alayında mevcut!

“Anayasayı bir kere delmek ile bir şey olmaz” gibi bir cümle kurma cüretini kimse gösterememiş. Ama bu ülkede , bu cümleyi cumhurbaşkanlığı yapan birisi söyleyebildi.

Sadece kanunlar yapmakla da olmuyor. Paradigmamızı değiştirmek zorundayız. Paradigmayı değiştirmek de yetmez, buna inanacak ve içselleştireceğiz.

Statükoyu değiştirmek kaçınılmaz!

Siyaset kurumuna büyük bir görev düşmekte. Ortada derin bir paradoks olarak duran ve statükonun odağı olmuş siyasi partileri bu anlayıştan kurtarmak zorundayız.

“Biz farklıyız” demek yetmez, bunu göstereceksiniz!

“Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” demek kuru bir laftan ibarettir, ispat ööedeceksiniz bunu!

“Ortak akıl” derken samimi olacaksınız, “dar kadroculuk” yapmayacaksınız!

“Küçük olsun benim olsun” demeyeceksiniz.

Siyaset kurumunun en derin hücrelerine sinmiş, “polit büro” zihniyetinden siyaset kurumunu kurtarmak hakikaten çok zor. Ama bunu yapmak zorunda bu ülke. Aksi takdirde isimler aynı kalır, sadece o isimlerin “kapağı attıkları” partiler değişir.

Hep statüko mu kazanacak?