MÖP aslında ne ile örtüşüyor?
Şehitkamil Belediye Meclisi’nde yaşanan maskeli protestonun yankıları sürüyor.
Meclis üyesi Hüseyin Çolak, bir gazeteye konuşarak, “Amacım sadece fıstığı tanıtmak değil, geri dönüşüme vurgu yapmak” demiş.
Gazete de, Şehitkamil Belediyesi’nin danışmanı ve MÖP reklamcısı sıfatı ile fırsatı kaçırmamış, ressam Nilay Gündüz’ün atık fistık kabuklarından yaptığı maskenin MÖP kampanyası ile örtüştüğünü iddia etmiş.
El-hak doğrudur!
Ancak eksiktir. Bu değerli kampanyanın bir de bedeli olmalıdır.
Ona da ben katkıda bulunayım:
En az 300 bin lot Garanti Bankası Hissesi kadar bir fiyat biçiyorum.
Hatay’ı takip ediyor musunuz?
Hatay’dan gelen haberlere kulak kabartınca endişeye kapılıyorum. “Olur mu öyle şey!” diye teselli arıyorum.
Ancak, ayni şeyleri o kadar değişik kaynaklar doğruluyor ki, sonunda orada yaşayan sınıf arkadaşımı arayarak, “Ne oluyor orada?” diye sorup da, olup biteni bir de ondan dinleyince iyice moralim bozuluyor.
Yeni değil, gazetelerde bir yılı aşkın zamandır Hatay’ın çarşı pazar resimleri yürek yakıyordu. Ekonomisi durmuş, ekmeği küçülmüş, sıkıntılar içinde yaşayan bir kent…
Şimdi de başka sorunlar, ekonomiye rahmet okutacak tehlikeli problemlerle karşı karşıya Hatay halkı.
Bugüne kadar kardeşce yaşayan halk, kimlik ve mezhep öne çıkarılarak ayrıştırılmak, birbirine kırdırılmak isteniyor. Öyle ya, akrabaların yarısı Samandağ’da yaşarken, diğer yarısı Lazkiye’de yaşan bir topluluk var o coğrafyada…
Aklımın bir türlü almadığı ve kabul edemediğim, ‘Mülteci’ sıfatlı bir takım ne idüğü belirsiz insanlar Hatay’da asker üniformasıyla, yanlarında bir sürü silahlı korumayla cirit atıyorlar.
Antakya halkı bunları kimseye benzetemiyor, “Suriyeli desek, yıllardır Suriye halkıyla ekonomik, akrabalık, komşuluk ilişkilerimiz var. Biz Suriye halkını böyle bilmeyiz. Muhalif desek, arkasında halk desteği olur, halkla birlikte muhalefet eder. Oysa bunlar tam bir çapulcu ve ellerine hak etmedikleri bir değer ve fırsatlar verilmiş, adeta terör estiriyorlar” diyorlar!
Bir başka çarpıcı detay, biz yalnız mülteci kamplarında kalanları biliyoruz. Oysa, kampta kalan mültecinin en az üç misli Antakya merkez ve sınıra yakın ilçelerde ‘evlerde’ kalıyorlarmış.
Halk kaygılı, çünkü kampta kalanların kaydı var, kim oldukları belli. Ama evlerde kalanların ne kimliği, ne de yaptıkları belli değil. Suriye uyruklu olmayan bir sürü insanın olduğu ve evleri silah deposuna dönüştürdükleri şeklinde tehlikeli duyumlar var.
Hatay’da, mezhep odaklı hedef gösterme ve nefret söylemi ciddi boyutlara varmış.
Hataylı sınıf arkadaşım, “Malatya’da patlak verenin, bir ‘davulcu’ meselesi kadar basit olmadığını, göz göre göre kıyıma sebep olacak bir mezhep çatışması zemini oluşturulduğunu artık herkes görmeli” diyor.
“Görülmeyen asıl tehlike ise Hatay ve çevre illerinde olanlar. Bu yüzden Hatay halkı diken üstünde. Hoşgörü ve kardeşlik kenti diye bilinen Hatay’da uyumak, tilki uykusuna yatmak gibi... Gözünü saldırıya açma ihtimalini barındıran insanlar kaygıyla uyuyor. Ya da gözünü açarken, ‘Savaş çıktı mı?’ diye soran gözlerle güne başlıyor. Bütün bu kaygıların altında yatan şey, AKP’nin yarattığı ve medyanın sorumsuzca körüklediği mezhep çatışması ihtimalidir. Çünkü Suriye’ye yönelik küresel saldırının ana hedefi Esad ve Esad’ın mezhebi olunca, Hataylılar, yaratılmak istenen algının ilk farkına varanlar ve hissedenlerdir. Hatay’da, ‘Esad’ı hallettikten sonra sıra size gelecek’ tehditleri yapıldı ve ne polisimiz ne de hükümetimiz buna karşı hiçbir şey yapmadı. Hatay halkını Alevi-Sünni diye kutuplaştırmayı isteyenler, başarıyor gibi!..” diyen 40 yıllık arkadaşım, beni de dehşet içinde bıraktı.
Hepsi bunun kadar değil tabii ama çoğu şeyi yazmanın da yanlış olduğunu düşünüyorum.
İyi olur inşallah!