Bolluk bilinci…
Klinik psikolog Tuna Tüner çok kıymetli bir video paylaşmış arkadaşlar. İsmi “Fakirlik bilincinden nasıl çıkarız?..”
Diyor ki “ Para güvenlik vermez, beslenmiyorlar karınlarını doyuruyorlar.” Burada anlattığı aslında paranın yokluğu ya da çokluğu meselesi değil. Bilinçteki fakirlik, kıtlık. Yani parası var, var olmasına ama ucuzunu seçiyor. Paraya dönüştürebileceği şeyleri satın alıyor. Örneğin araba alırken beğendiği arabayı değil de satışı kolay arabayı tercih ediyor. Eşine pırlanta değil de altın alıyor. Veya sabit gelirle yaşamak istiyor güvende hissetmek için.
Tuna Tüner diyor ki “ Para güvenlik vermez. Paranın vereceği şey konfordur.” Yani mesele konfora kendini layık görmek ya da layık görmemek temelde. Yaşamını onurlandırmak, kendime maksimum düzeyde bir konfor alanı yaratmak ile hayatta kalabilmek adına bir seviyede yaşamak arasındaki fark gibi. Buradaki kaygı, yani minimumda yaşamak durumu, fakir bilincini işaret ediyor. Yani fakirlik eşittir korkudur. Ne kadar küçülürsen hayatın o kadar senin kontrolünde olur ve ne kadar kontrol edebilirsen o kadar güvende olursun gibi bir mantık çalışıyor.
Oysa toplumdaki her bireyin tok olmaya değil beslenmeye ihtiyacı var. Daha fazlasının hakkın olduğunu düşünmek bile akla gelmiyor olabilir. Farklı bir şeyler denemek cesareti gösterenler çoğunlukla yadırganıyor toplumda. Çünkü neden? Azınlık oldukları için… Nitelikli olan değil de çoğunluk olan onay alıyor. Peki kolektifte korku hakimse?..
Örneğin sanat eserlerinin para ettiğini bilmeyen ya da farkında olmayan bir kolektifimiz var. Sanılıyor ki sadece ev, araba, arsa, altın para eder. Bu bilinç, toplumun çoğunluğuna aileden, çevreden, atalardan yerleşmiş. Ruhumuzu besleyen şeyler nerede?..
İnsanların nereye ya da nelere yatırım yaptıklarına bakarak ruhlarının nerede olduğu hakkında fikir sahibi olmak mümkün. En garantili yatırımsa insanın kendine yaptığı yatırımlar. Net… Aldığı eğitimler, gezip gördüğü yerler, tattığı farklı mutfaklar, izlediği, dinlediği veya okuduğu sanat eserleri mesela.
Bolluk bilincine geçebilmek için önce belli bir bilince gelmek gerekiyor. Geçmişte yaşadığın acıların altında acıların çocuğu modundan çıkıp her yaşadığın durumun sana bir şeyler öğreten seni ve ruhunu büyüten birer deneyim olduğunu fark etmen ve sindirmen gerekiyor önce. Bolluk bilinci sadece daha iyi bir ev, daha iyi bir araba için değil, hayatın içinde kendi ruhuna senkronize olduğun, ruhsal olarak da doyum içinde hissettiğin bir hayat deneyimi yaşayabilmek için.
Tuna Tüner’in on dakikalık videosunda anlatmak istediği şey özetle öncelikle yatırımın ruha yapılması gerekliliği. Bir de toplumun çoğunluğunda maalesef ki insanların kendine olan inancının eksik olduğunu vurgulamış. Ben yapamam, bana bu kadarı yeter gibi gibi. Sonuç, tatmin olmayan bir ruh, öfke ve hatta kronik hastalıklar.
Her şeyin hakikatte bilinçte gerçekleştiği ve zaman içinde somut dünyada kendi bilincimizi izlediğimiz gerçeğinden hareketle farkında olalım ki korku fakirliğe, cesaret bolluğa vesile oluyor. Bir de kendimize neyi layık gördüğümüz belirleyici gibi. Zihnimizin vizyonu hayatımızı şekillendiriyor. Sen kendin bunu ne kadar beceriyorsun diye bir soru aklınıza gelmiş olabilir. Geçen gün her zaman kullandığım bulaşık makinesi tabletinin üçte biri fiyatına olan başka bir markayı satın aldım. İlk kullandığımda cam bardaklarım şeffaflığını kaybetti bembeyaz oldular. Hemen eski markaya döndüm… Soruya cevap veriyorum bugün için yeterince değil fakat hiç şüphesiz yüzeye çıkardığım her farkındalık ile değişim yaratabilirim. Bunu yıllar içinde yazdığım yazılarımda somut olarak deneyimledim ve her insan bu güce doğuştan sahip.
Bolluk bilincine ulaşmış bir toplum için öncelikle bireysel olarak kendimizdeki bakış açısını fark edebilir ve dönüştürebiliriz. Özsaygımızın yükselmesi ve kendimize gösterdiğimiz özen de bunu destekleyecektir. Değişim, fark etmekle başlar. Günü kurtarmak telaşından çıkıp, özvarlığımızın her şeyin en iyisine layık olduğunun farkındalığıyla…
Sevgiler, selamlar…