Memleketimden haberler…
22 Ekim Cumartesi günü Gaziantep Mimarlar Odası ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi işbirliği ile düzenlenen bir teknik geziye katıldım arkadaşlar. Bugün sizlerle bu gezide edindiğim izlenimlerimi paylaşıyor olacağım.
Gezimizin ilk durağı Kendirli Kilisesi idi. Yeni adı ile Kendirli Gazi Kültür Merkezi. Geçmiş yıllarda sinema, Halkevi ve Öğretmenevi olarak kullanılan ve 19. yüzyıl sonlarında inşa edilen kiliseye yeni bir işlev verilmiş. İçerisinde sergi alanları ve 40 bin kitaplık bir arkeoloji ve Türkoloji kütüphanesi düzenlenmiş. Kütüphane kısa bir süre sonra halka açılacak. Sergi alanında ise şu an iki sergi mevcut. Alt katta Ara Güler’in fotoğraf sergisi, üst katta ise Antep kültürüne ait eski objelerin sergilendiği bir özel koleksiyon yer alıyor. Serginin üst katına çıkan merdivenin duvarına ressam Aleksandr Samsanov’a yaptırılmış bir tablo asılmış. Tabloda Mustafa Kemal Atatürk’ün Kendirli Kilisesi balkonundan Antep halkına seslenirken görüntüsü resmedilmiş.
Kilisenin ana mekanı toplantı salonuna dönüştürülmüş. Tavandaki tonoz ve işlemeler sonradan eklenen tavan detayları temizlenerek ortaya çıkarılmış. Arka bahçeye tek katlı bir yeni yapı eklenerek arkeolojik kazılarda bulunan eserlerin de incelendiği donanımlı bir arkeoloji laboratuvarı oluşturulmuş.
İkinci durağımız Vadi Alleben Park ve Rekreasyon Projesi. 100. Yıl Atatürk ve Kültür Parkı’nı gölete bağlar nitelikteki proje 600 dönüm araziye yerleşiyor. Bölgede kamulaştırmalar yapılmış. İlk etapta 270 dönüm arazi projelendirilmiş ve uygulanmış. Proje, hemşerimiz ve Mimar Sinanlı okuldaşım Mimar Ali Mert Özsoy’a ait. Projede Hollanda, Japonya, Çin, Gotik ve Osmanlı tipik mimarilerinden örnekler ve bu ülkelerin bitkilerinin yetiştirileceği botanik bahçeler, bitki kuleleri gibi fonksiyonlar düzenlenmiş. Giriş kapısının lotus çiçeği şeklinde bir planı var. Beyaz lotus çiçeği saflığı, kırmızı sevgiyi, pembe aydınlanmayı, mavi bilgeliği, mor lotus maneviyatı temsil eder. Bakalım ne renge boyayacaklar?.. :) İnşa çalışmaları hızla devam ediyor. Keyifli olacağını ümit ettiğim yeni bir rekreasyon alanı.
Üçüncü durağımız göl kenarında tasarlanmış Baharat Müzesi. Müzenin alt katı çeşitli baharatların sergilendiği bir alandan oluşuyor. Bazı baharatların kokuları için de ayrı bir stant tasarlanmış. Butona basarak istediğiniz baharatın kokusunu deneyimleyebiliyorsunuz. Üst katta ise bol baharatlı yemeklerin hazırlandığı lokanta mevcut. Antalya’da bir mimarlık ofisi tarafından tasarlanmış olan yapının dış cephesinde dikkat çekici bir özellik bulunmuyor. Açıkçası konum olarak da böyle bir müzenin tarihi doku içinde yer almasını tercih ederdim. Yine de bu konum tercihinin gastronominin çekim gücünü yeni alanlara da yaymak adına özellikle seçildiğini düşünüyorum.
Dördüncü durağımız Karavan Park. Baharat Müzesi’nin hemen karşı kıyısında konumlanmış ve karavan kullanıcılarına hizmet eden başarılı bir çalışma. Ayrıca karavanla yolculuk eden turistleri çekmek ve uzun süre konaklamalarını sağlamak üzere de oldukça uygun fiyatlı. İlk iki gün ücretsiz üçüncü gün itibariyle 150 TL gibi bir ücretlendirme yapılmış. Mutfak, tuvalet, çamaşırhane, elektrik ve suyu sınırsız kullanabiliyorlar.
Karavan Park’ta konaklayan İzmir’den gelen bir çift ile tanıştık. Karavanlarının adı Düriye :) Karavanın bir de instagram hesabı var. Düriyeyollarda.. Antep için üç gün ayırmışlar fakat beşinci gün olmuş buradan ayrılmak istememişler.
Beşinci durağımız BÜSEM. Büyükşehir Sanayi ve Endüstri Merkezi. GATEM ve KÜSGET’teki mekansal sıkışmaya bir alternatif olarak planlanmış büyük bir proje. Büyükşehir Belediyesi bu alanda alt yapı çalışmalarını tamamlayıp alanı kooperatiflere tahsis etmiş. Önümüzdeki 40-50 yıllık ihtiyaca cevap verebilecek nitelikte geniş bir alanda ve yapılaşma çalışmaları hızla devam ediyor.
Buraya kadar bize rehberlik eden ve organizasyonu destekleyen Büyükşehir Belediyesi Başkan Yardımcısı Mimar Erdem Güzelbey’e çok teşekkür ediyorum.
Ve son durağımız Belkıs Zeugma Antik Kenti. Rehberimiz kazı çalışmalarında da aktif çalışan Arkeolog Öznur Semiz eşliğinde alanı gezme şansı bulduk. Fırat Nehri kıyısında konumlanan muazzam yüksek enerjili alan, daha toprağa adım atar atmaz kendini hissettiriyor. Mozaik zemin döşemeleri ve duvar freskleri ile dopdolu kent, adını Romalılar döneminden alıyor. “Zeugma” köprü anlamında. Şu an Fırat suları altında kalan köprü kenti birbirine bağlıyormuş.
Zeminlerdeki mozaik süslemeler çoğunlukla su temalılar ve her biri mitolojik bir hikayeyi betimliyor. Duvarlardaki freskler ise kullanıcıların o dönemde önemsedikleri konular ve dilekleri ile ilgili.
Turistlerin gezdiği kazı alanı dışında halen kazı çalışmalarının sürdürüldüğü aktif kazı alanları da var. Özel izin ve jandarma eşliğinde bu alanda da gezebilme şansı bulduk. Heyecan verici bir deneyimdi. Açığa çıkarılan zemin mozaikleri koruma amaçlı örtülmüştü ancak duvarlardaki freskler görülebiliyordu. Her taşta ayrı bir hikaye gün ışığına çıkmayı bekliyor gibiydi.
Bize bu keyifli geziyi düzenleyen ve eşlik eden Gaziantep Mimarlar Odası Başkanımız Mimar Aslı Tezel’e çok teşekkür ediyorum.
Sevgiler, selamlar…