Bütüncül bakış açısı…
Her birimizin bir algısı var, kişisel algılarımız. Bu algımız duygularımızın, bilgilerimizin ve yaşam tecrübelerimizin paralelinde oluşuyor. Ve bu üçünden en kontrol edilebilir olanı bilgidir arkadaşlar. Bugün altını çizmek istediğim konu bilginin önemi ve yaşam kalitemize etkisi.
Bilginin temel kaynağı nedir? Eğitim… Yani eğitim şart. :) Diyorlar ki çok gezen mi bilir çok okuyan mı? Dünyanın en saçma sorusu olabilir bu. Çünkü cevap çok gezen ve de elbette çok okuyandır. İkisi de bilgiye ulaştırır.
Tek yönlü ya da yetersiz bilgi, tek yönlü bakış açısına sebep olur ve yanıltıcı olma ya da eksik algı yaratma ihtimali yüksektir. Bu nedenle bütüncül bir bakış açısı için yani duruma daha yukardan bir yerden bakabilmek için bilgi ile donanmanız gerekir.
Diyelim ki konu kendimiz olsun. Kendini tanımak, kendini bilmek, kendini anlamak olsun. Ki bu bence en değerli bilgi. Kendinize bütüncül bir bakış açısıyla bakabilmek ancak kendiniz hakkında çok fazla bilgi sahibi olmayı gerektirir. Bunun için ya belli bir yaşa gelip bir olgunluk yaşayabilirsiniz ya da kendinizle ilgili bilgi sahibi olmak için yaşamın sunduğu araçlardan faydalanabilirsiniz.
Nedir bu kendini tanıma araçları? :)
İlk aklıma gelenleri ya da kendim için kullandığım birkaçını yazayım.
-Aynalar… olmazsa olmaz… ki ayna deyip geçmeyin, kendini bilmeyen insan aynada bile kendini net algılayamaz. Ne kusurlarını görebilir ne de güzelliğini.
-Zaman içinde değişebilen günlük rutinlerim… ki rutinlerimizle kendimizi inşa ediyoruz.
-Zaman ayırmaktan hoşlandığım insanlar… ki o insanlar aynı zamanda ruhuma aynadırlar.
-Merak ettiğim her şey… Merak ki aşkın kardeşi..
-Uyku düzenim
-Beslenme yöntemim
-Hayatın içinde sorguladıklarım, kabullendiklerim
-Beğendiklerim, beğenmediklerim…
-Neleri istediğim neleri istemediğim
-Bana özel olduğunu tespit ettiğim şeyler, biricikliğim… ki bu ara bu keşif için kullandığım araçlardan biri de astroloji bilimi. Dikkat ettiyseniz astroloji bilimi diyorum, astrolog yorumları değil.
Kendi natal haritalarımız arkadaşlar parmak izimiz gibi bize özel. Onu kurcalamak ve kurcaladıkça kendi güçlü ve zayıf yönlerimizi tespit etmek mümkün oluyor. Tespit etmek ve üzerinde çalışmak da. Elbette konu derin ve fakat benim gibi yeni şeyler öğrenmeyi seviyorsanız keyif de veren bir deneyim yaşatıyor. Şunu da eklemeliyim ki astroloji hayali bilgiler değil matematik gibi açılar ve bir takım hesaplamalarla veriler sunuyor. Avrupa’da ve Amerika’da bazı üniversitelerde astroloji kürsüleri var. Astroloji, bilgiyi sunarken bağlantılarla, koordinasyonlarla olasılıklar üzerinden açıklamalar yapıyor. Tıpkı hayatın doğal akışı gibi. Ve yurdum astrologlarının lanse ettiğinin çok ötesinde derin bilgiler içerdiğini söylemeliyim. Bilmeyenlerle kafa buluyorlar gibi bir durum var.. :) Ya da tamamen duygusal…
Natal haritalarımızda tıpkı analog bir saat gibi Koç’tan Balık’a kadar 12 burcun sıralandığı bir çember var. Bu çembere “feleğin çemberi” de deniliyor. Kendini ve hayatı bilen kişilere atfedilen “feleğin çemberinden geçmiş” ifadesi bu sebepten. Bu çemberi ortasından bir çizgi ile ayırdığınızda bir tarafında kalan burçlardaki yerleşimleriniz mutlak kaderinizdeki olaylar hakkında ipuçları verirken diğer taraftaki yerleşimler sizin kendi iradeniz yani seçimlerinizle oluşan ya da oluşacak durumları açıklayabiliyor.
Bütüncül bir bakış açısına sahip olmak için derin bilgi sahibi olmak gerekiyor. Çünkü bilgi sahibi olduğumuzda bağlantıları doğru kurabilir ve hayattaki misyonumuzu da hakkıyla yaşayabiliriz. Elbette kendini gerçekleştirmenin tek yolu değil astroloji bilgisi, sadece yöntemlerden ya da araçlardan biri denilebilir.
Farklı kaynaklardan aldığımız bilgiler arasında bağlantı kurabilme becerimiz bizim hem entelektüel yönümüzü hem de analitik bakış açımızı derinleştirir. Bilgide derinleşmek ruhu yükseltirken aynı zamanda bakış açısını da genişleteceğinden bütüncül görmeyi sağlar. Daha yukardan baktığımızda daha geniş bir alanı görebilmek gibi. Bilgi, yüksekten bakabilmeyi sağlarken aynı zamanda netliği ve çözünürlüğü de arttırıyor.
Ülkemizin natal haritasında bilginin, yüksek eğitimin, yabancı dil bilgisinin, teknolojinin olduğu yerleşimler maalesef sıkıntılı. Dolayısıyla kolektifimiz bu konularda zayıf etkiler altında. Çoğumuzun küçümsediği Suriyelilerin çocuklarını görüyoruz değil mi? Çoğu, anadilleri gibi İngilizce konuşuyorlar.
Yaşadığımız coğrafyanın, içinde bulunduğumuz toplumun, ailemizin, daha da önemlisi içinde yaşadığımız vücudun bizlerden beklentileri var. Ve evrenin aklını kandırmak hiç mümkün değil. O beklentileri ne ölçüde gerçekleştirebilirsek o da bize hak edişler olarak yaşamlarımızı sunuyor.
Sevgiler, selamlar…